Ellerim ve ayaklarım sanki toprağa sabitlenmişti. Koşmak istyordum ama ayaklarım buna karşı çıkıyordu. Peşimden gelenlerin kim ya da ne olduğunu bilmiyordum. Bir ağaç yanına gelip saklandım. Saklanmak istedim, korkum bedenimi ele geçiriyordu. Kulaklarım resmen kalp atışlarımı sayabilecek vaziyetteydi.Nefesimi düzene sokmaya çalışırken yere çömelmiş ellerim ile yüzümü kapatmıştım.
O an vücudum sanki buz tutmuş gibi hissettim. O şuan yanımdaydı ama bakacak cesaretim yoktu. Sanki ruhum bedenimden ayrılıyormuş gibi bir his vardı. Bedenim yavaş yavaş kendini bırakıyordu.Sonum gelmiş miydi yoksa? Ellerim titrek bir şekilde yüzümden ayrılmaya başladı ama gözlerim kapalıydı. Vücudum ise sanki tonlarca yük taşımışcasına yorgun.
Yavaşça gözlerimi aralamaya başladım. Ben istemiyordum. Gözlerim bunu kendisi yapıyordu. Gözlerim tamamen açıldığında karşımda duran şeye baktım. İşte o an elimde olsaydı bakmamak için kendimi zorlardım. Bu da ne be?
Uzun ve siyah. Ve ağzını açmış ruhumu mu içine çekiyordu? Beni yemek mi istiyordu?
O an içimdeki korku ile çığlık atmaya başladım. Attığım çığlığın bu denli yüksek olacağını bilmiyordum.
O kadar kuvvetli bir çığlıktı ki o yaratığı geriye doğru püskürttüm. Ama kalbim uzuvlarımdan çıkmışcasına atıyordu.
Bedenim titriyor el ve ayak parmaklarım üşüyordu. Ellerime baktığımda parmaklarımın ucu buz tutmuştu ya da bana öyle geliyordu.
Bedenim beni daha fazla ayakta tutamadı.
Sağ kolumun üzerine yığıldım gözlerim kapanma sevisyesine gelmişti ki bana doğru koşan birini gördüm.
Görmem ile gözlerimin kapanması bir oldu....
Parmak uçlarımdaki ağrı ile uyandım. İç çekerek sırtımı geriye doğru yasladım.
Parmak uçlarımda neredeyse parmağımda ki orta çizginin üzerine kadar sarımsı olmuştu. Ama çok farklıydı. Sanki sarı kar taneleri ateş ile buluşmuş gibi.Ressam arkadaşım boyasa bu denli güzel yapamazdı.Yine meraklı bakışlar ile etrafa bakınmaya başladım. Kahve ve gri tonları duvarlar bir o kadar yüksek bir tavan ve yanımda üzerinde bulunduğum bu yataktan onlarcası.
Ayağa kalktığım anda vücuduma derin bir ağrı saplandı. Sağ omuzumu kesmişler sesli bir şekilde "bu ne ağrı be!"
"Bakıyorum da çok çabuk iyileşmişsin."
Sesin geldiği yöne doğru döndüm neredeyse 40 lı yaşlarında bir kadın. Uzun zayıf ve zarif. Hem de çok. Zümrüt yeşili bir elbise ve o elbiseyi öne çıkartan mükemmel bir fizik. Ben 20 olmaya yakınım bu denli bir dişil enerjim ve güzelliğim yok.Donup kalmıştım. Boş gözler ile kadına bakıyordum. Bana daha çok yaklaştığı zaman aramızda sadece 1 adımlık mesafe kalmıştı.
"Merhaba?.."
"Ş-şey merhaba."
Çok içten ve yumuşak bir gülümseme ile karşılık verdi.
"Şimdi daha iyisindir umarım."
"Şey hıhımm iyim de..."
Susup yüzüne baktım içimden ne kadar güzel olduğunu tekrar geçirdim.
"De?"
"Acaba burası neresi? Acilen evime gitmem gerekiyor. Ailem şimdi çok merak etmişlerdir. Umarım evime yakındır.""Kendini daha iyi hissettiğine göre benim ile gelebilirsin."
Yine aynı gülümseme ile omuzuma dokundu. Dokunması ile omuzunda ki ağrı daha çok kendini belli etti.Yüzümde ekşimeye neden olan ağrı ile kendimi geri çektim.
"Bir şey mi oldu? Kolun mu ağrıyor? "
"Şey birazcık ağrı olduğu söylenebilir."
"Özür dilerim. Canını yakmak istememiştim."
"Önemli değil,değil."Sessizliğimi bozmadan bu güzel kadının bir adım arkasından yürüyordum.
Büyük odadan ayrıldıktan sonra kasvetli bir hole çıkmıştık. Biraz sesli bir şekilde mırıldanarak "ne kadar da korkunç. Karanlığın temsilcisi mi burası ne!.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKLERİN SIRRI
FantasyBir kan emici tarafından ormanda kaybolan Sofia kendisini büyücüler okulunda bulur. İşte o anda okulda beklenmedik olaylar başlar. Sofia ve arkadaşları beklenmedik bu olaylar içerisinde kendilerini bulur.