1.8

171 18 95
                                    

Hermione günlerdir korktuğu gerçeğe kendi ayakları ile gitti. Malfoy'un sürekli ona anlattığı şeyleri öğrenmesine az kalmıştı.

Dumbledore'un ofisine giden dönen merdivenlerdeyken yavaşça korkusunun meraka dönüştüğünü hissetti. Hermione Granger bir yandan Draco'nun söylediği gibi karanlık biri olmaktan korkuyor, bir yandan onun bakış açısını kökünden değiştirebilecek gerçekleri delicesine merak ediyordu.

Sonunda Dumbledore'un ofisine geldiğinde yaşlı okul müdürünü masasında oturmuş elindeki şeyi incelerken buldu. Hermione onun kendi verdiği madalyon olduğunun farkındaydı ama Dumbledore ön yüzünü kendisine doğru tuttuğu için yeterince göremiyordu.

"Beni çağırmışsınız efendim," dedi Hermione. Yaşlı adamın geldiğini fark ettiğine emindi ama o hiçbir tepki vermeyince belirtmesi gerektiğini düşünmüştü. Okul müdürü birkaç saniye daha madalyona baktıktan sonra başını kaldırdı ve genç kıza baktı. "Evet Hermione, otur lütfen. Yıllarca senden saklanan gerçekleri öğrenmenin artık tam zamanı."

Hermione müdürünün eliyle gösterdiği yere oturdu ve sabırsızca beklemeye başladı. Dumbledore onu daha fazla bekletmeden konuşmaya başladı. "Hikaye yıllar öncesinde geçiyor. Karanlık Lord düştükten sonra başlıyor. Biliyorsun çoğu Ölüm Yiyen o düştükten sonra yakalandı."

Hermione bildiğini göstermek için başını salladı. Bunu kitaplarda defalarca kez okumuştu. "Arkadaşlarının teker teker yakalanıp Azkaban'a atıldığını gören Ölüm Yiyenler telaşlanmaya başladı. Çoğu kendisi için endişeleniyordu ama arkasında bıraktıkları için endişelenenler de vardı."

"Aileleri mi?" Diye sordu Hermione tereddütle. Normal insanlar için bu soruyu sormak saçma ve yersizdi ama o Ölüm Yiyenler'in kalbi olduğuna inanmıyordu. Onların aileleri yerine geride bıraktıkları paraları için endişelenmeleri daha olağan geliyordu.

Gözlerinin tam içine bakan Dumbledore sıkıntıyla güldü. "Evet Hermione aileleri. İnanmak zor olsa da içlerinde gerçekten de çocukları için endişelenenler vardı. Çoğu çocuklarına bakması için eşlerine güveniyordu ama bu işe karı koca olarak girenler telaşlanmıştı. Örneğin Lestrangerlar."

"Lestrangeların bir çocuğu mu vardı?" Dedi Hermione şaşkınlıkla. Bir yandan da kafasında yapbozun parçaları oturmaya başlamıştı ama bu fikirden nefret ediyordu.

"Evet bir kızları vardı." Dedi Dumbledore gözlerini Hermione'den ayırıp tekrar madalyona dikerek, "Artık yakalanacaklarını anlayan Bellatrix Lestrange kızını kardeşi Narcissa Malfoy'a emanet etti ve tahmin ettiği gibi de yakalandı. Ancak herkesten sakladığı kızını veritaserumla yapılan sorgu esnasında saklayamadı."

"Efendim," dedi Hermione korkudan çatallaşmış sesiyle, "Bütün bunların benimle ne ilgisi var?"

"Bellatrix Black-Lestrange ve Rodolphus Lestrange gibi iki çok güçlü büyücünün kanından doğan çocuğun çok güçlü olacağı aşikardı," dedi Dumbledore. Hermione'nin sorusunu görmezden gelerek konuşmaya devam etti.

"Bebeğin büyüyünce anne ve babasının intikamı için büyük şeyler yapabileceğine enindim. Bir gece Malfoy Malikanesine o çocuğu öldürmek için gittim. Zorla seni Malfoylardan aldım. Ama bize tehdit oluşturduğu için bir çocuğu öldürseydim Voldemort'tan ne farkım kalırdı? O gece sana bir şans verdim Hermione!"

"Hayır," diye fısıldadı Hermione transa geçmiş gibi başını iki yana sallayarak. "Hayır," diye mırıldandı tekrar.

"Sana çok iyi bakacak bir muggle çift buldum. Seni kendi çocukları sanmalarını sağlanmak zor olmadı. Planıma göre Hogwarts'a geldiğinde herkes senin bir muggle doğumlu olduğunu düşünecekti. Gerçek ailen bile senin öldüğünü düşünecekti. Sen safkan idealleri ile büyümeden, gerçekleri öğrenemeden masum bir hayat yaşayacaktın."

Hermione gözünden akan yaşları silmekle bile uğraşmadı ve nasıl gerçek ailesinden ayırılıp yalanlarla dolu bir hayata sürüklendiğini birinci elden dinlemeye devam etti.

"Bir ara ne kadar güçlü olduğunu görünce bunu bir tehdit olarak görüp seni öldürmeye çalıştım ama Harry Voldemort ile savaşırken ona ne kadar yardımcı olduğunu gördüm ve bundan vazgeçtim. Bu sana verdiğim ikinci şanstı Hermione."

Dumbledore gözlerini madalyondan çekip tekrardan Hermione'ye döndü. Hermione sertçe göz yaşlarını sildi. "Sen bana şans falan vermedin! Sen sadece beni yalanların ortasına bırakıp bir piyon gibi kullandın!"

Dumbledore madalyonun diğer yüzünü sonunda çevirdi ve Hermione onun üstündeki birbirine ters duran süslenmiş iki L harfiyle, Lestrange aile logosuyla yüzleşmek zorunda kaldı.

"Bunun şuan bir önemi yok. Malfoylar yeğenlerinin yaşadığını öğrendi ve gerçekleri doğruca Lestrangelara uçurdu. Bellatrix ve Rodolphus Lestrange kızlarını alana kadar durmayacak ve belki de dünyayı yakacaklar." Dedi Dumbledore bu sefer.

Hermione geç de olsa anladı. Draco'nun ona söylediği her şeyin gerçekliği ile yüzleşti. Cebindeki asasına uzandı ama onun yerinde olmadığını farketti. Kahverengi gözleri, Dumbledore'un ona yarım ay şeklindeki gözlerinin altıdan bakan mavi gözleri ile buluştu.

Hermione bundan sonra ne olacağını artık az çok tahmin edebiliyordu. Dumbledore asasını kaldırdı ve Hermione'yi hedef aldı. "Üzgünüm Hermione Lestrange."

Da Ra Ra Ra! Dım dım dım! Dıttırırırı! (Bildiğiniz tüm aksiyon efektleri)

Öncelikle geçen bölümün yorumlarında aranızda olayları tahmin edebilen arkadaşları yanlış yönlerdirdiğim için çokça özürler diliyorum! Amacım olayların heyecanını korumaktı.

Evet bundan sonrası için fikirleriniz?

Hermione Lestrange kurgusunu beğendiniz mi?

Güzel bir gelişme oldu mu?

Neler düşündüğünüzü cidden çok merak ediyorum.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın Baayyyss ❣️

BLİND || Dramione TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin