how was it start

822 61 56
                                    

''Akşam için hazır ol, işten döndüğümde bir de seni bekleyemem Yeonjun, tamam mı?'' dedi Jimin kampüsün önüne geldiğinde. Yeonjun onu sessiz bir onaylamayla karşıladı, Jimin tatmin olmamış bir şekilde ona baktı. ''Tamam mı dedim?''

''Tamam dedim ya!'' dedi arka koltuktan çantasını alırken. ''Dersim bittikten sonra eve geçeceğim ve hazırlanıp seni bekleyeceğim. Arkadaşlarımla ani bir şekilde buluşmayacağım, eğer öyle bir şey yaparsam bana üç gün yemek vermezsin.'' dedi ve elini kapıya atıp son kez Jimin'e baktı. ''Anlamış mıyım?''

Gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. ''Anlamışsın.''

''Akşam görüşürüz!'' Yeonjun arabadan indi ve koşarak arkadaş grubunun yanına gitti. Jimin bir an için çocuğunu anaokuluna bırakmış gibi hissetti. Yeonjun'un sanki üniversiteye değil de anaokuluna gider gibi arkadaşlarının yanına koşması ona öyle hissettirmişti.

Ya da eski okul günlerini özlemişti. Emin değildi.

Arabayı çalıştırdı ve kampüsten çıkıp bu sefer çalıştığı yere sürdü. Bugün cuma olduğu için işe diğer günlerin aksine sabahın köründe değil, gün ortasında gidiyordu. Çalıştığı yerde doğru düzgün izin yapamadığı için ona arada bir böyle kıyak geçiyorlardı ama güzel bir izin günün yerini tutar mıydı, asla.

Şirketin otoparkına girdiği anda güvenlik arabasını artık tanıdığı için onu durdurmamıştı, geçerken camını indirip kısaca gülümsedi ve boş bir park yeri aradı. Gözüne kestirdiği yere arabasını hızlıca park etti ve çantasını alıp arabadan indi. Asansöre doğru yürürken başka birinin daha asansör beklediğini gördü. Yaklaştıkça fark ediyordu ki bu işe yeni başlayan stajyerlerden biriydi.

''Selam, Jun.'' diyerek yanında durdu. Genç adam sesini duyar duymaz ona dönmüş ve Jimin'i görünce selam vermişti. ''Merhaba Bay Park,'' demişti hemen. O an asansörün kapıları açıldı ve ikisi de geçip sekizinci kata bastılar. Jun, Jimin'in yetiştirmek üzere olduğu stajyerlerden biriydi. Yetiştirdiği ilk stajyer değildi ama en hızlı öğreneni diyebilirdi onun için. Tabii bunu onun yüzüne söylememişti, büyük ihtimalle stajı bitip eline gerekli belgeyi teslim ettiğinde çabalarını onurlandırmak adına söyleyebilirdi.

''Bugün için gerekli tüm hazırlıkları yaptım, ne zaman geleceğinizi biliyordum o yüzden çalışmalara başlamadan önce kendime bir kahve aldım ama siz sevmediğiniz için ne alacağımı bilemedim.'' dediğinde Jimin o an fark etti onun diğer elinde bir kahve tuttuğunu. Jimin pek kahve sevmezdi, diğer çoğu insan gibi kahve içmeden kendine gelemeyenlerden değildi. Onu sabah kendine getiren bir şey varsa sabah koşusuydu. Her sabah köpeği Lou'yla birlikte koşardı.

''Sorun değil. Ben gayet iyiyim. Sonuçta iyice uyuyarak geldim, değil mi?'' diyerek takıldı ona. Aslında her zamankinden daha fazla uyumamıştı. Sabah erkenden kalkmış, Yeonjun uyanana kadar koşusunu yapmış ve eve geldiğinde duş alıp Lou'yu Yeonjun'u uyandırması için odasına bırakmış ve kahvaltı hazırlamıştı.

Sekizinci kata gelene kadar asansöre birkaç kişi daha bindi ve Jimin onlarla da kısaca selamlaştı. Sonunda indiler ve Jimin'in ofisine doğru yürümeye başladılar. ''Dün istediğim kodu yazabildin mi?'' diye sordu ofisine girerken. Çantasını masasına bıraktı ve duvardaki düğmeye basıp camları örten perdelerin açılmasını sağladı. Güneş anında ofisine nüfuz etti.

Jun, ilerideki yuvarlak masaya ilerledi ve eşyalarını bıraktı. Bu masa bir nevi ona aitti, Jimin istediği gibi kullanabileceğini söylemişti. Bilgisayarını çantasından çıkarıp masaya koydu ve açtı. Klavyede parmaklarını gezdirirken cevap verdi: ''Dün eve gittikten sonra sadece bununla uğraştım ama hala hata verip duruyor. Her seferinde farklı bir şey denedim ama bir türlü olmadı. Aklımı kaçıracaktım en son.''

505 | kookminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin