5

471 63 122
                                    

Yılın ikinci gününden itibaren Jimin onun gerçek anlamda asistanı olmuştu.

Aradan geçen iki haftanın sonunda birbirlerine alışmış sayılırlardı.

Bazı şeyler dışında.

''Her fotokopi makinesi bozulduğunda beni çağıramazsın, anladın mı?'' Jimin sinirle konuştu. Şimdi ikisi de fotokopi makinesinin başındaydı ve boş boş duruyorlardı. Jimin çoktan birini çağırmıştı. Jungkook ise omzunu duvara yaslamış Jimin'e bakıyordu. ''Eğer bir sorun çıktığında seni çağıramayacaksam, neden asistanımsın?''

Jimin düşünüyormuş gibi yaptı. ''Bir bakalım...'' Gözlerini Jungkook'a çevirdi, her konuştuğunda parmaklarını teker teker indirdi. ''Mesela programında bir şeyler iptal etmek ya da eklemek istediğinde, toplantı saatlerini ayarlamam için, toplantı öncesi sana ufak bir özet geçmem için?'' Kaşlarını kaldırdı. ''Bunlar tam da bir asistanın yapacağı türden şeylere benziyor, değil mi?''

Cıkladı Jungkook. ''Bunlar bir Park Jimin için çok basit şeyler.''

Ellerini istemeden beline yerleştirdi Jimin. ''Peki bundan şeyin haberi var mı? Benim?'' dedi kendini işaret ederken.

Jungkook gülmemek için alt dudağını ısırdı. O anda bozulan fotokopi makinesini yapmak için Jimin'in çağırdığı çalışan geldi. Jimin ona müsaade etmek için kenara, Jungkook'un yanına geçti. Fotokopi makinesindeki sorunu düzeltmek için getirdiği ufak el takım çantasını açtı ve Jimin mırıldanarak konuştu. ''Bu kişi So Byeol,'' dedi adama bakarken. Jungkook başını ona çevirdi. ''İkinci katta çalışıyor ve eğer masanızdaki telefondan dördü tuşlayıp sorununuzu ona bildirirseniz size yardımcı olur.''

Bu adamı da diğer çalışanlarını tanıdığı gibi çok iyi tanıyordu Jungkook, ne yapması gerektiğini de çok iyi biliyordu ama şu sıralar Jimin'le arasında amansız bir yarış vardı. Birbirlerini ekstra uğraştırmak için çabalıyorlardı. Jungkook Jimin'den bir şey istediğinde Jimin o an müsait olsa bile bir şeyler uyduruyor ve ondan istediği şeyi kendisinin halletmesini sağlıyordu. Bunun karşılığında ise Jungkook ondan her ofisine geldiğinde gereksiz ya da kendisinin kolayca ulaşabileceği şeyleri istiyordu.

Jungkook yeteri kadar uysal davrandığında Jimin onun üstüne gitmiyordu. İki haftalık süreçte bu pek yaşanmamıştı.

''Ofisimin hemen yanında duran Park Jimin de bir seçenek tabii,'' dedi ona bakmaya devam ederken. Onun bu sözüyle Jimin hızlıca ona baktı. Aralarında çok mesafe olmadığı için yüzleri oldukça yakındı. ''Ona da masamın üzerindeki telefondan yediyi tuşladığımda ulaşabiliyorum.''

Jimin samimiyetsizce güldü. Jungkook'un bakışları bir an için dudaklarına kaydı ama çok geçmeden bakışlarını yüzüne çıkardı. Jimin bunu fark edince daha çok sırıttı, Jungkook yakalandığını fark ettiğinde yutkundu ve önüne döndü. Kısa bir an çalışan adama baktı, ''Bu akşam biraz geç çıkman gerekecek,'' dedi Jimin'in tabiriyle patron sesiyle konuşarak. ''Halletmemiz gereken bir şey var.''

''Ne?'' Jimin başını salladı. ''Öyle bir şey yok. Son dakika ne çıkardın yine?''

''Sana yüz kere senli benli konuşma dedim,'' Jimin'in artık hatırlayamadığı kez söyleyerek uyardı onu. Jimin için normalde bu sorun değildi ama sırf onu sinir etmek için unutuyormuş gibi yapıyordu.

Jungkook gitmeden önce kenarda duran tabletini eline aldı ve ekranda açık duran onlarca pdf'i Jimin'in mail adresine yolladı. Jimin kenardaki üç haneli sayıyı gördüğünde itiraz edecekti. ''Fotokopi makinesi düzeldiğinde bunların hepsini çıkartıp bir dosya haline getir.''

Ve gitti.

Jimin sakinleşmek adına derin bir nefes aldı.

-

505 | kookminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin