İngiltere

20 2 0
                                        

2 gün sonra....

Anneme son bir kez sarılıp kokusunu doyasıya içime çektim.Ve yavaşça ondan ayrıldım.Babam beni kolları arasına aldı bu sefer de.

-Sana güveniyorum!Başın sıkışırsa hemen bizi ara!

Başımı salladım ve Işıl'ı öpmek için eğildim.

-Abla bak bana hep fotoğraf at.Tuana'ya hava atcam ablam İngiltere'de diye.

-Tamam fıstık.

-Abla at bak ama sonra inanmıyolar.

-Tamam ablam.

-Abla ama bak gelirken bana hediye getirmezsen seni asla affetmem.

Annem Işıl'ın kafasına sertçe patlattı.Bende gülmemek için dudağımı dişlemek zorunda kaldım.

-Zevzek zevzek konusma!Ablan nerelere gidiyor sen hediye derdindesin.

Işıl acıyan kafasını okşarken bir yandan da anneme ters ters bakmayı ihmal etmedi.

-Ne dedim yea!?

-Aay şımarık!Neyse yavrum bak uçaktan inince hemen bizi ara tamam mı?

-Tamam annecim merak etme!

-He yavrum bir de yavrum hotelin sahibi seni resepsiyonda bekleyecekmis bak sakın unutma eniştenden selam söylemeyi.

-Unutmam unutmam.

-Bir de şey kızım onlar seni alacaklar hava alanından sakın kendi başına bir yere gideyim deme!

Neredeyse patlayacam şimdi anne saçmalama artık diye söze başlayacakken babam imdadıma yetişti.

-Saçmalama Aysu.Kaç yaşında kız.Evde söyledik ya ne yapacağını ne diye tekrarlıyorsun?

-Olsun hayatım unutur falan.

Işıl heyecanlı heyecanlı eteğimi çekiştirince ona döndük hepimiz.

-Ablamın uçağını anons ediyolar.Susun ses kaydına alıyorum.

Babam hafifçe gülümserken beni koridorun olduğu tarafa yönlendirdi.Annem de hem ağlayarak hem de Işıl'ı çekeleyerek bizi takip ediyordu.Görevli babamı durdurdu ve biletimi kontrol etti.Kemeri açarken anneme ve babama son kez baktım.Işıl'ında gözleri dolmuştu.Ağlamamak icin elindeki telefonla oynuyordu.Son kez arkama bakıp uçaga doğru yürümeye başladım.

Yaklaşık iki saatimi de boş boş ön koltuktaki kel adamın parlayan kafasına bakarak geçirdim.Yerimde biraz kıpırdanıp yanımdaki boş koltuğa baktım ve iç çektim.Daha iki saatim var.Sıkıntıdan patlıycam keşke yanıma kitap alsaydım diye düşünürken esmer bir kız pat diye yanıma oturdu.Ben şaşkın şaşkın ona bakarken o da bana dönüp gülümsedi.Esmer tenine tamamen zıt ama çok hoş bembeyaz dişlerino ortaya koymuştu.Simsiyah omzunda biten kısa saçları minicik burnu ve zeytin karası gözleriyle gerçekten güzel bir kızdı.Tek sorunu biraz alçak boylu olması olabilirdi.Tabi eğer bu bir sorun sayılırsa.

-Merhaba!

Şaşkınlığımı atmaya çalışarak bende gülümsedim.

-Merhaba!

-Şey ben Melisa.Şu acentayla giden kız sen misin?

-Evet yani benim sanırım.

-İki kişi varmış zaten.İsmin Nur değil mi?

-Evet.

Bu sefer gerçekten şaşırmıştım.O da anlamiş olacak ki koluma hafifçe vurarak gülümsedi.

-İsmini danişman söyledi.Yani orada birbirimize arkadaş oluruz diye.

-Ha evet haklısın.Kusura bakma biraz gerginim de.

-Aay aslında bende.Ve fazlasıyla heyecanlıyım.

-Melisa'ydı değil mi?

-Evet evet!Nerde kalıcaksın?

-Acentanın ayarladığı bir hotel var.Orada.

-Aaaa!Bendee!

Melisa biraz fazla yuksek sesle tepki verdi sanırım.Önümde oturan kel adam arkasını donup ters ters bize baktıktan sonra kafasını sallayarak önüne döndü.Önüne dönmesiyle Melisa'yla ikimiz birbirimize bakıp kıkırdadık.

-Nur,hiç hayal kurdun mu?

-Ne gibi?

-İngiliz bir erkekle tanıştığını düşünsene!Meselaaa....

-Sam Claflin gibi biriyle mi?

-Aaa evet evet!Sen de mi?

-Kesinliklee harika bir ingiliz.

Birbirimize bakıp gülümsedik.Melisa'yı şimdiden sevdim.Araya Sam Claflin girdiyse olay bitmiştir benim için.

-Sanırım biraz uyumalıyım.

Melisa basını salladı.

-Bende çantalarımı alıp geleyim.

2 saat sonra....

-İşt Nur!

-Ha!

Ağzımı şapırdatip ayaklanmış insanlara şaşkın şaşkın baktım.

-Hadi iniş yaptık seni uyandırmaya çalıştım ama çok yorulmuşsun herhalde.

Başımı anlamsızca salladım ve koltuğumdan kalktım.

Hava alanından çıkarken aklımda tek bir soru vardı.

-Hazır mısın?

Melisa'ya dönüp gülümsedim.

-Evet!

YABANCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin