Suga: Lütfen bana yardımcı ol.
~
Ho-seok: Dinliyorum. Sorun ne?Suga: Benim hocam olmanı istiyorum.
Ho-seok:...~ ( Sadece koca gözlerle Suga'ya bakıyordu. Dudağı küçük bir 'o' şeklinde açıktı. Bu durum onu mutlu etmişti. Ders onun için her zaman öncelikti. Bunu hiçbir şey asla değiştiremezdi.)*
Ho-seok hızlı bir şekilde kitaplarını çıkardı. Aynı zamanda konuşuyordu da..
Ho-seok: Hangi ders ve hangi konu demiştin??
Bu sefer şaşkın olan Suga idi.
Suga: Ahh ...hayır. Sen beni yanlış anladın.Her şeyi en başından anlatman gerekiyor.
Ho-seok şaşkındı. Ama bunu gizlemesi gerektiğini düşünüyordu. Ve öyle de oldu.
Ho-seok: P- pekâlâ. Okul saatleri içinde bunları halletmek... fazlasıyla zor olacak. Okul dışında da sana yardımcı olabilirim.
Suga: N-ne?
Ho-seok: Numaranı ver.
Suga: Telefonum buralarda olacaktı...
Ho-seok: Onu bile mi ezberlemedin..? Ahhh lanet olsun.
Elinden telefonu alıp kendi numarasını girdi. Ve isim kısmına ' 선생님 호석 '
(seonsaennim Ho-seok) "öğretmenim Ho-seok" yazıyordu.Suga: Bu neden bu kadar resmi?.. ve uzun..? Bunu okumak ...ahhh
Ho-seok: Bu kadar tembel olmak zorunda mısın?
Suga: Ho-seok çok uzun. Hem sen benim..."Seonsaennim Hope" evet ..bu daha iyi.
Suga Ho-seok'un onun umut öğretmeni , gelecek umudu olduğunu düşündüğü için onu böyle kaydetmişti. Ve bu...çok umut vericiydi. Ho-seok... pardon! O artık Hope...Hope gerçekten de Suga'nın dediği gibi umut dolu bir gülücük bırakmıştı.
"🔔"
Suga zilin çalmasıyla hızlıca kitaplarını topluyordu. Hope'a yetişmeye çalışıyordu. Ve çantasını aldığı gibi fırladı.
Suga: Heyy...eğer bugün ... boşsan. Bir şeyler içelim. Starbucks şurada. Bir kahve ya da her neyse... ısmarlıyım işte.
Hope: Borçlu hissetmene gerek yok. Sadece çalış. Bu benim için yeterli. Eve gidince görüntülü arayıp ne yaptığına bakacağım. Sana söylediğim konulara çalış.
Hope hızlı tempoda yürürken söylüyordu bunları. Suga da ona yetişmeye çalışıyordu. Bir adım geriden...
Saat 17:00pm.
Ama hâlâ arayan yoktu. Suga hâlâ telefonun başında bekliyordu onu. Ne yapması gerektiğini, ne ile başlaması gerektiğini bilmiyordu. Sorun, bir şey ile başlamayı denese bile ... hiçbir şey anlamıyordu. Ama okulda aldığı ders..onu en iyi şekilde etkilemişti. Ve bu dersi Hope (sonsennim) anlatmıştı.
Onu planlı hayatından çok alıkoyup rahatsız etmek istemiyordu. Eğer rahatsız olursa...onu yarı yolda bırakmasından korkuyordu. O zaman başka şekilde halletmeliydi bunu. Belki de bu şekilde...