His broken laughters

547 41 377
                                    

  Dazai iyi bir adam değildi, hayır, kendini böyle tanımlamazdı.

  Her ne kadar bir şeylerin değiştiği kesin olsa da, iyilik farklı bir kavramdı gözünde. Basit değildi. İyi olmak, iyi kalmak herkesin harcı değildi.

İyi olmanın belli kural ve kaideleri olmadığını pekala bilse dahi, kendisi iyi kategorisine sokulamazdı onun için. İyi bir adam olmak onun asla ulaşamayacağı, belki de aslında zaten hiç de kalben arzulamadığı, başkası tarafından üzerine yıkılmış bir hayalden ibaretti. Göğsüne ağırlık yapmaktan başka bir vasfı olmayan..

Bir kez olsun içinden gelmemiş işleri, sırf canından çok sevdiği birinin söylemiyle yapıyordu. Bu iyi sayılır mıydı?

  Bunca göreceye ve aklında belirlediği çizgisiz sınırlara rağmen iyi olarak tanımlayabileceği pek çok insan tanımıştı. Özenip tıpkı onlar gibi olmak adına çabalamaya kendini ikna ettiği insanlar. Son birkaç senede içinde verdiği savaş şiddetlenmiş ancak bir sonuca asla varamamıştı. Şayet savaşan taraflarının bile ne olduğundan pek emin değildi. İyilik ve kötülük mü? Ya da olduğu şeyle olmak istediği kişi? Kendisi ve diğerleri?

Bilmiyordu.

Verdiği savaşta çaresizce hasar alırken her şey yolunda ve kontrolündeymiş gibi hareket etmek gün gittikçe zorlaşıyordu. Çöktüğü çok nokta ve zaman vardı.

Sadece gizleme konusunda ustalaşmıştı.

Ancak bazen vücudu ondan izinsizce yaşıyordu bu çöküşleri.

Tıpkı patlamasın diye baskılanan bir volkanın bulduğu en küçük sızıntıda her yeri parçalayarak dışarı fışkırması gibi şiddetli, sarsıcı ve tahribat gücü yüksek.

O çöküşlerden birinin insanların yanında vuku bulması belki de Dazai'nin en büyük korkularındandı. İnsanlardan çok korkardı. Onlara zayıf yönlerini göstermek ise bir kabusa eş değerdi.

Ve işte tam da o anlardan birindeydi.

Uyanamadığı, ciğerlerini sıkan bir kabusun ortasında, yıllardır peşini bırakmadan ara ara uğrayan sıkı dostu ve en büyük sırrı panik ataklarından birine yaklanmıştı.

Ve en kötü yanıysa,

"Dazai!"

Yalnız değildi.

-

   Kunikida karşısında duvara dağınıkça yaslanmış, soluk soluğa iyi olduğunu söyleyip gülmeye çalışan adama bakakaldı.

  Ortağının alnında biriken ter damlacıkları hiç de iyi olmadığını gösteriyordu. Gözleri sulanmıştı ve sanki bir astım krizindeymiş gibi göğsü şişip iniyordu. Göz bebekleri küçücük ve tamamen odaksız bakıyordu. Yüzü hafiften hafiften kızarmış, elleri ve eklemleri kasılıyordu.

Panik atak geçiriyor.

  Algıladığı ilk andan itibaren zihninde panik atakla ilgili bildiği her şey maddeler halinde canlandı. Dazai'ye uzanıp yavaşça omuzlarından tuttu Kunikida.

  "Oturmalısın Dazai," dedi elinden geldiğince yumuşak bir sesle. "Birazdan geçecek. Biliyorsun."

  Dazai'nin bileğini tutmak için verdiği çaba, şaşkınlık ve çaresizlikle karışmış ürkek bakışlarının yanında çok cesur kaçmıştı. Kunikida onun duvarda kayarak yere oturmasını sağladı ve parmaklarının altındaki gergin omuzları sıvazladı. Dazai boğulacak gibi öksürdü.

  "Kunikida-kun.. Ben-"

  "Şşşh," Kunikida onun alnına yapışan saçlarını yavaşça geri çekerken başını salladı. "Sorun yok. İyisin."

Diyafram Nefesi | KunizaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin