4

94 14 17
                                    

Kasabada büyük bir festival veriliyordu.
Bu, her yıl düzenlenen festivallerden biriydi ve Hongjoong tüm yıl boyunca bu günü iple çekmişti.
Çünkü geleneksel festival günlerinde kasabadaki herkes evden dışarı çıkar, kimse kimin ne yaptığını umursamadan eğlenmeye bakardı. Yemekler verilir, müzikal yerlerde dans gösterileri yapılır ve gecenin ortalarına doğru sokak sinemaları izleyicilerini toplardı.
Festivalin amacı sadece eğlenmek olduğu için o gün boyunca kimse herhangi bir işte zorunlu olarak çalışmaz, herkes gönüllü olarak festivaldeki panayırların kurulmasına yardım ederdi.
Tıpkı şu anda Hongjoong'un ailesinin sokakta kurulan yemekli alanlara yardım gönderdiği gibi.

Saat öğleden sonraki bir zaman aralığındaydı.
Neredeyse karanlık çökmeye başlayacaktı fakat bu kimsenin umrunda değildi, festival tüm hızıyla devam ediyordu.

Sabahtan beridir mutlulukla etrafına neşe saçan Hongjoong'un yüzünde silemediği tatlı bir tebessüm vardı. Ailesi böyle günlerde ona pek karışmadığı için istediğini yapabilirdi, evden fazla uzaklaşmamak şartıyla.

Küçük çantası ile birlikte evden çıkmıştı.
Aceleci fakat dikkatli adımlar atarak festivalin merkezine doğru ilerlerken yaklaşık birkaç dakika biriyle çarpıştığında duraksamak zorunda kaldı.

"Ben özür dilerim-"

"Hongjoong!"

Hongjoong duyduğu sese şaşırmıştı.
Bu ses tanıdık geliyordu...

"Siz..."

"Ben Yeosang! Ablanın evleneceği erkeğin kardeşi olan çocuk, hatırladın mı beni? Hani bizim eve gelmiştiniz..."

"Evet, evet! Unutmadım ki seni."

"Ailem festivali sizin ailenizle kutlamak için geldi buraya. Ben de senin yanına gidiyordum şimdi, karşılaşmamız iyi oldu."

Hongjoong yaşadığı yoğun mutlulukla arkadaşına sarılmak istedi ancak cesaretini toplayamamıştı.
Bunu fark eden Yeosang, büyük bir tebessümle karşısındaki bedene sıkıca sarıldı.
Hongjoong'u gerçekten arkadaşı olarak görüyordu ve onunla daha çok vakit geçirmek istiyordu.

"Sen nereye gidiyordun?"

"Müzik standına. Orada çalınan çalgıları dinlemek istiyorum, bu çok heyecan verici!"

"Ben de seninle geleyim mi?"

"Olur!"

Yeosang, Hongjoong'un koluna girdiğinde iki arkadaş birlikte yola koyulmuştu.

Birkaç saat sonra.

Hongjoong ve Yeosang müzik standından eğlenceyle çıkmıştı. İkisi de gülümsüyordu ve enerjileri yerindeydi.
Birlikte yemek almak için sıraya girdiler.
Yemeklerini aldıktan sonra çimenlik bir alanda minik bir piknik yaparak onları yemeyi planlıyorlardı.

Arkadaşının yanında sırada durmaya devam ederken heyecanlıydı.
Bugün kendisinin çok mutlu olduğu nadir günlerden biri olmuştu ve olmaya da devam ediyordu.
Ve bu yüzden günün bitmesini hiç istemiyordu,
Yeosang'ın gitmesini istemediği gibi...

"Ablanın abimle olacak düğünü yaklaşıyor, nasıl hissediyorsun?"

Yeosang oldukça sessiz kaldıklarını düşündüğü için bir konu açarak arkadaşı ile konuşmaya başlamak istemişti.

"Bilmiyorum. Ablamla pek konuşmayız, sadece ben tarlada çalışırken bazenleri bana meyve getirir ve beni kucağında uyutarak dinlendirir. Bu yüzden aramızda daha çok sözsüz bir iletişim var.
Onun nasıl hissettiğini bilmediğim için kendim de ne hissedeceğimi bilmiyorum. "

abelya gecesinde | seongjoongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin