2

83 18 80
                                    

•Uyarı: Bu bölümde şiddet bulunuyor ve belki de gelecek bölümlerde de olacak. Bu yüzden kitabı lütfen bu bilgiyi baz alarak okuyun.
İyi okumalar.

Ertesi günün sabahı, kendisini at arabasında ailesi ile birlikte bir yere giderken bulmuştu Hongjoong.
Nereye gittiklerini bilmiyordu, tek bildiği sabah annesinin onu zorla kaldırıp arabaya bindirmiş olduğu gerçeğiydi.
Evde sadece ablası ve hizmetliler kalmıştı.
Hongjoong ablasının neden gelmediğini anlamasa da bunu sorgulamamayı seçti.
Çünkü çok uzun bir zaman önce ailesinin tutarsız davranışlarını sorgulamayı bırakmıştı.

Geldikleri yer bir göl kenarı olmalıydı çünkü Hongjoong suya dalan çocuk sesleri duyuyordu ve bu, kendisini bir tık heyecanlandırmıştı.
Suyu severdi Hongjoong.

Heyecanla annesine döndü ve nereye geldiklerini sordu.,
Elbette ki ters bir cevap bekliyordu ancak kadın, şu an o kadar başka şeyler düşünüyordu ki sevmediği küçük oğlunun sorusunun cevabına istemeden de olsa insan gibi cevap vermişti.

"Uğurlu bir iş için geldik buraya, düzgün dur."

"Burası bir göl kenarında mı?"

"Evet ama sen kesinlikle o gölden uzak duracaksın, bir de senle uğraşamam şimdi!"

Hongjoong heyecanla kafasını sallamıştı.
Annesi uğurlu bir iş diyorsa muhtemelen ablasına görücü buldukları için buraya gelmişlerdi ve o yüzden ablası onlarla gelmemişti, Hongjoong şimdi anlamıştı her şeyi.

Ve tüm bunlar demek oluyordu ki Hongjoong ailesinden uzak birkaç saat geçirebilecekti.
Çünkü ailesi böyle önemli işlerde Hongjoong'u yanında tutmaz, selamlaşma faslından sonra oğullarını hep dışarıda bırakırdı.
Ve o zamanlarda da Hongjoong dilediğince dinlenebilme fırsatı bulurdu, bu yüzden şimdi ister istemez ablasına görücü bulmalarına seviniyordu.

İşler tam da Hongjoong'un düşündüğü gibi gitmişti.
Tanışma faslından sonra ailesi Hongjoong'u serbest bırakmış ve katiyen göle yaklaşmaması konusunda onu uyardıktan sonra minik ama mütevazı duran eve girmişlerdi.

Şimdi Hongjoong dışarıda yalnız kalmış bir şekilde duruyordu.
İlk defa geldikleri bu yere yabancı olduğu için hangi yere adım atsa tehlike var, kestiremezdi.
Bu yüzden etrafı tanıması gerekiyordu.

Hafifçe eğildi ve ellerini, ayaklarının bastığı zemine koydu.
Çimenleri hissetmişti, demek ki burası bahçesi ve gölü olan güzel bir yerdi.
O an bir kez daha "keşke" demek zorunda kaldı Hongjoong.
Keşke burayı görebilseydim...

Herhangi bir ağaç dalı bulmak için ellerini yerin üstünde dikkatlice gezdirdi ancak etrafta hiç ağaç dalı veya ona benzer bir şey yoktu.
Hongjoong o an kendi sopasını evde unutuşuna lanet etti.

Az önce çocuk sesi duymuştu.
Belki o çocuklar kendisine yardım edebilirdi, değil mi?
Peki onları nasıl çağıracaktı?

"Merhaba!"

Hongjoong sesini yükselterek öne doğru korkakça bir adım attı.
Ardından hiçbir ses duymayınca bir adım daha atıp tekrardan "merhaba" diye seslendi ama sonuç aynıydı.

Pest etmek üzereydi, taa ki bir erkek çocuğunun sesini yakınında işitinceye kadar.

"Merhaba!"

Hongjoong gülümsedi.

"Merhaba, siz kimsiniz?"

"Ben geldiğiniz bu evin küçük oğlanıyım, ismim Yeosang."

abelya gecesinde | seongjoongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin