rüyalarımda bile özlüyorum
arıyorum seni sürekli
dolaşıp dururken geldim aynı yere(....)
sıkıca tutunuyorum, titreyen kalbime
durmak yok, duramam ki
dalıp duruyorum, düşünürken seni
bu yuvarlak dünyada
nerede olursan ol,
inanıyorum seni bulacağımageriye bakmayacağım asla
"Gerçekten, tesadüf mü yoksa kader mi bilemiyorum!" Jeongin heyecanla konuşmaya devam ederken Minho bıkkınlıkla eski arkadaşına baktı. Gerçekten evren artık yalnız kalmamasını istiyor olabilir miydi? Yoksa bu da mı Jeongin'in işiydi? (Bu çoook küçük bir olasılıktı)
Şirkete geçtiklerinden sonra ikisi hiç konuşmamıştı. Güneş batınca da şirkete Minho'yu ziyarete gelen Jeongin, akşam Jisung ve arkadaşlarının yanına Hyunjin'in de gelmesini teklif etmişti. Jeongin'le anında kaynaşan Hyunjin de bu teklifi seve seve kabul etmişti. Şimdiyse üçü Minho'nun evine doğru yürüyorlardı.
"Hangisi olursa olsun," dedi Hyunjin. "Eski arkadaşımı tekrar gördüğüm için mutluyum." Gülümseyerek arkadaşına baktı. "Aynen aynen." dedi Minho bıkkınlıkla. Hyunjin'le yüzleşmek için henüz hazır değildi. "Bu arada Jeongin, Minho'yla nasıl tanıştın? Yanına kimseyi yaklaştırmıyor sanıyordum."
"Onun yeni ev arkadaşıyım." dedi beyaz saçlı olan gururla. Minho kafasında neler kurguladığını merak etmişti. Jeongin geceleri görünür olduğundan telepati yeteneğini(öyle mi demeliydi?) kullanmayı tercih etmiyordu. Minho ona her şeyi ne ara düşündüğünü ancak yalnız kaldıklarında sorabilirdi. "Jisung denen çocukla da tanışmayı dört gözle bekliyorum." dedi Hyunjin. Eh, uzunca bir süre yalnız kalmayacaklar gibi görünüyordu. "Aynı şekilde ben de." dedi Jeongin gülümseyerek. Minho ona sen ne alaka der gibi baktı. Beyaz saçlı olan ekledi. "Eski bir arkadaşım onu tanıyormuş. Selamını iletmemi de istedi." Hyunjin yanında oturan küçüğün yanaklarını sıktı. "Hala Minho'nun bu kadar sevimli biriyle benden önce tanıştığına inanamıyorum!" Ardından bir bacağını diğerinin üstüne attı "Yani," dedi. Ve Minho'ya sinsi bir bakış atarak, "İkiniz gerçekten çıkmıyor musunuz?" Minho bu soruyu o kadar beklemiyordu ki az kalsın arkadaki arabaya çarpıyorlardı. "Ne diyorsun sen gerçekten?'' Kızıl saçlı çocuk kıkırdadı. "Sadece bir soruydu Minho, bu kadar telaş yapmana ne gerek vardı?" Minho cevap vermek yerine yola bakmayı tercih etti. Fark etmediği şey ise az önceki soruyu kafasına fazlaca büyüten arkadaşıydı.
"Jisung'un söylediği sahile geldik. Arabamdan inebilirsiniz."
"Şey," dedi Jeongin. "Teknik olarak senin değil şirketin arabası-" Minho'nun sinirli bakışları nedeniyle sözlerini bitirmedi. Onun yerine Hyunjin'i sahilde gördüğü kalabalığa doğru çekiştirmeye başladı. Minho'dan yeterince uzaklaştılarında "Siktir, gerçektem bütün lise hayatın boyunca ona katlandın mı?" Kızıl saçlı olan güldü. "İnan bana, ben de buna bazen şaşırıyorum. Ama iyi idare ediyorsun. Sanki onun hakkında her şeyi biliyor gibisin." Zaten biliyorum demek istedi Jeongin. Ama onun yerine güldü ve "Ona benden daha çok katlanan sen olduğuna göre, aslında bir vampir olup ruh eşini aramak için gittiğin lisede yanlışlıkla onunla arkadaş olmuş olamaz mısın? Minho'ya sadece ölümsüz biri bu kadar katlanabilir çünkü."
"İnan bana, vampir değilim."
Jeongin omuz silkerek cevap verdi. "Vampirler zaten hep vampir olduklarını inkar ederler zaten." diye ekledi ardından. Hyunjin kıkırdadı. "Biliyor musun? Umarım bundan başka evrenler de vardır ve o evrende Minho'dan önce seninle tanışırım." (lover's rock göndermesi yapmasaydım ölürdüm) Aslında keyifli giden konuşmasını bir anda kesti. "Belki o evrende burada yaşadıklarımız olmazdı..." diye fısıldadı. "Ne olmazdı?" dedi Jeongin merakla. Belki de Minho'nun dileği için bir ipucu bulabilirdi. Kızıl saçlı olan omuz silkti. "Minho'nun anlattığını sanmıyorum. İkimiz yolları ayırmadan önce başka bir arkadaşımız daha vardı. Onu anımsadım sadece."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Star Lost - Jeongho
Aktuelle Literaturseni gece gökyüzünde hayal ediyorum beni bir yerde teselli ediyorsun önemli değil, şu anda her şeyi kaybetsem bile seni düşünüyorum ve bekliyorum -jeongho minific