hayal ediyorum gece gökyüzünde seni
bir yerlerden rahatlatıyorsun beni
umrumda değil
şu an kaybetsem de her şeyimi
dayanırım düşünerek seni
nerede olursan ol gelebilirim her yerebu gün de
dolanıyorum dolanıyorum dolanıyorum öylece
arıyorum senin ışığını
aynadaki yansımanım sankisıkıştım karanlığa yolumu kaybemiş gibi
dolanıyorum sislerin içinde
kayboluyorum yıldızlarda....
Ertesi gün Hyunjin'e Jeongin'in çok acil bir iş için evden erkenden ayrıldığını söyledi. Fakat garip olan şuydu ki, Minho da Jeongin'le iletişim kuramıyordu. Telefona attığı mesajlara cevap vermiyor, kafasının içinde de konuşmuyordu. Belki de bütün gün boyunca onu rahatsız etmeyerek dileğini iyice düşünmesini istiyordu. "Beraber kahvaltı yapmaya ne dersin?" dedi Hyunjin Minho'dan tırtıkladığı kıyafetleri giydiğinde. Minho omuz silkti. "Genelde kahvaltı yapmam. Ama çok istiyorsan yaparız." Kedilerine da kahvaltılarını koymaya kalktı. Sadece bir kaç dakika sonra Hyunjin'in mutfaktan çığlıkları yükseldi. "Minho! Bu şey yanıyor!" Böylece kahvaltıyı Jisung'un çalıştığı pastanede yapmaya karar verdiler.
Pastaneye girdiklerinde Jisung korkunç bir halde onlara selam verdi. "Başım fena çatlıyor." dedi. Minho turuncu saçlımın aynı zamanda uykusuz olduğunu da düşündü. "Dün deli gibi içtiğindendir." dedi Minho. Hyunjin sarışının olanın saçlarını çekti ve "Dedi yarım şişe biradan sonra sarhoş olan şahıs." Minho'nun cevabı ise Hyunjin'in bacağına doğru gelen bir tekme oldu. "Hayvansın." dedi Hyunjin bacağını tutarak. Jisung ikisine güldü ve önlerine kahve ve kahvaltılık bir kaç şey koydu. "Bu gün bendensiniz. Kavga etmeden yiyin." Minho göz devirdi. "Neden kavga edelim ki?" Bunu dedikten sonra Hyunjin'in elini uzattığı kruvasanı kaptı. Arkadaşına dil çıkardıktan sonra da midesine indirdi. Kızıl saçlı olan somurttu. "Çocuk gibisin."
"Yanında böyle davrandığım için kendini şanslı saymalısın. Daha üç gün önceye kadar kimseyle bu denli şakalaşmıyordum."
"Gerçekten yalnızdın değil mi?" Minho arkadaşının sorusuna hiç düşünmeden başını salladı. "Arada dayak yediğimde Seungmin'in eczanesine gidiyordum ve bazen de pastanede Jisung benimle konuşmaya çalışırdı. Ayrıca allah kedilerim varken nasıl yalnız kalayım?" Çok yalnız hissettiği için kedileriyle sohbet ettiği gerçeğini atlamıştı. "Eğer benden o gün için özür dilersen," dedi bir anda Hyunjin. "Seni affederim. Tekrar bu kadar yakın oluruz."
Özür dilemek mi? Bu da nereden çıkmıştı? Minho kaşlarını çattı. "Senden özür dileyecek bir şey yaptığımı sanmıyorum. Burada özrü hak eden kişi benim." Hyunjin gerçekten ondan bir özür mü bekliyordu. Dün ikisi tekrar karşılaştıklarından beri ona eskisi gibi davranmıştı. Hepsi bir özür için miydi? "Gerçekten, hala aynısın." dedi Hyunjin sinirle. Masadan kalktı. "Hemen şirkete gidelim. Seninle bir saniye daha yalnız kalmayacağım." Minho kalktı. "Benim için de aynısı geçerli." dedi ve beraber yürümeye başladılar. Akşam güneş batana kadar konuşmadılar. İkisi şirketten çıktı ve Hyunjin, Minho'nun yanında kalmak için gitmeyi reddettiği otele gitmek istediğini söyledi. Bay Kim, "Minho, Bay Hwang'ı otele bırakır mısın? Sanırım rahat etmek istiyor." dedi Minho başını salladı. "Bay Hwang istiyorsa öyle yapılmalı efendim. Hemen bırakıyorum." Dün akşam aynı saatlerde yaptıkları araba yolculuğundan tamamen farklı bir deneyimdi. Minho önceki günkini farklı kılanın Jeongin olduğunu düşünmeden edemedi. Sahi, küçük yıldız arkadaşı neredeydi? Jeongin'in tekrar şirkete, yanına geleceğini düşünmüştü. Fakat gelmemişti. Onunla hala iletişime de geçmemişti. Belki de Hyunjin biliyordu, fakat sarışın genç, ona sormayı aklından bile geçirmemişti. Eski arkadaşını otele bıraktı ve eve doğru yola koyuldu. Jeongin'in evde olduğunu umuyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/284133195-288-k387236.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Star Lost - Jeongho
Fiksi Umumseni gece gökyüzünde hayal ediyorum beni bir yerde teselli ediyorsun önemli değil, şu anda her şeyi kaybetsem bile seni düşünüyorum ve bekliyorum -jeongho minific