Khaleb Foster
Son birkaç gündür çalışma süremi fark edilir ölçüde arttırdığımı söyleyebilirim. Tehelia sağlığım hakkında endişelendiği ile ilgili nutuklarını yarım saat içinde tam 15 kere tekrarlamıştı. Diğer yarı zamanlı çalışanların aralarında konuşurken bana zombi dediklerine bile şahit olmuştum. Yani bu uzun çalışmamı unutturmak için esaslı bir izine ayrılmalıydım. Bardak temizlemek ve shaker sallamaktan çok sıkılmıştım. Şu an bunu yapmaya mecburdum tabii ama artarda çalıştığım üç günden sonra biraz molayı ve paranın keyfini sürmeyi hak etmiş olmalıydım.
İzinli olacağım sürede Tehelia'yı yalnız bırakmak iyi olmayacaktı. Çok enerjik ve uçarı bir kız olduğu için ona bir bakıcı bulmalıydım. Yada başına bela almasını önleyecek birini...
Ben içeri gelmesi için uyardıktan sonra beş dakikadır hala otoparktaydı. Neyse ki sabah saatlerinde fazla müşteri yoktu. Bar bölümünden çıkıp otoparka yöneldim.
Felaket şekilde gıcırdayan paslı demir kapıyı açtığımda sorunun kokusunu almıştım. Elinde siyah şemsiyesi ile gölge olan otoparkta Tehelia'yı incitmemek için sabır dilenen Alec beni görünce Lia'yı sollayarak hızla yanıma geldi. O sırada küçük uçarı arkadaşım gözlerini ardına kadar açmış ellerini beline koyarak bize döndü.
"Buraya içki için gelmediğini biliyordum siyah şey! Derdinin Khaleb'le olduğunu söyleseydin seni ona götürürdüm.
Alec gözünü kapatıp burun kemerini sıktı."Şunun duymayacağı bir yerde konuşmalıyız. Acil."
"Bu sefer görmezden gelmeyeceğim Lia hemen içeri gir!" Diyerek uyarımı yaptıktan sonra Alec'i barın üst katındaki locaya çıkardım.
"Burada kimse yok." Dedim ve yakınımdaki bir yere oturdum.
"Victor haber vermemi istedi hastaneye gitmelisin..." Telefonumun sesi Alec'in konuşmasını yarım bırakmasına sebep oldu. Melanie'nin aradığını görünce hemen açtım.
Garip bir sesle konuşmaya başladı "Hemen hastaneye gelmelisin. Mia bayıldı ve...ve hastanedeyiz. Neler olduğu hakkında hiçbir fikrim yok Khaleb ve lütfen Tehelia'ya birşey belli etme. Sakın haberi olmasın. Burada işler çok karışık."
Mell'in Victor'ı gördüğü anlaşılıyordu."Birkaç dakikaya oradayım." dedim ve telefonu kapattım.
Alec "Bu durumdan Jack'in de haberi var. Victor az önce ona da haber gönderdi."
"Bu geri kafalının telefondan haberi yok mu. Artık Z kuşağına geçmesinin zamanı geldi."
"Telefonlara güvenmiyor."
"Victor insanların yaptığı hiçbir şeye güvenmiyor. Tam bir geri kafalı. Asırlar öncesini özlüyor olmalı. Uşaklar, güvercinler..." Gülerek ayağa kalktım ve aşağı indim. Diğer barmen gelmiş ve yerime geçmişti. Ben otoparka giderken Lia koşarak arkamdan geliyordu.
"Bekle! Nereye gidiyorsun!"
Durdum ve ona döndüm. "Telefonunu açık tut. Aradığımda açmazsan tırnaklarını sökerim. Buradan çıkınca direkt eve git. Hiçbir sorun çıkartmadan uslu uslu otur. Jim yanına gelecek ve bir sorun çıkartırsan en az benim kadar acımasız olacağına emin olabilirsin. Ayrıca Mell ve Mia bugün eve dönmeyecekler. Onlara haber vereceğim. Senden tek istediğim birdahaki görüşümde sapasağlam olman. Görüşürüz Lia."
Tehelia'yı ağzı açık bırakmıştım ve hızla otoparka çıkarak şoför koltuğunda Alec olan Range Rover'ımın yolcu koltuğuna geçtim. Trafiğin olmadığı yolda resmen uçarak hastaneye yani Dante'nin kliniğine vardık.
Burası nezih bir yerdi ve on katlı hastane buradaki en uzun yapıydı. Bu hastanede çalışan insanlar ve gelen insan hastalar vardı. Dante onuncu kattaki alanında vampirler ile ilgileniyordu. Burada bizim için gün ışığı kapsülleri yapıyor ve bazı deneyler yürütüyordu.
Araba durur durmaz indim ve hızla onuncu kata çıktım. Asansörün kapısı açılır açılmaz Victor'ın tanıdık kokusunu almıştım. Bay Dante'nin kliniğinin kapısına geldiğimde Melanie koşar adım yanıma geldi ve sarıldı. Kafasını göğsüme koydu ve kollarını belime doladı. Çok korkmuş olduğu anlaşılıyordu. Saçlarını okşadım ve Victor ile göz göze geldim. Aklındaki şeyi uzun zamandır biliyordum. Mia'nın bir süre dinlenmesi ve benim de bu sırada özüme dönmemi istiyordu.
İlaçlar etki süresi boyunca kalbi çalıştırıyordu ve vampirliğim kısıtlanıyordu. Yani ilacın etkisinde olduğum zamanlarda kanım olmasada kalbim attığı için köşke gidemezdim. Victor'ı ve dolayısıyla diğer vampirleri ziyaret edemezdim. Bu aslında beni pek etkilemesede aksi bir durumda ölümüme yol acabilirdi. İlaç almam beni güçsüz kılmıyordu. Sertleşmiş, soğuk vücudum ve gelişmiş kaslarım yerli yerindeydi. Süratli bir kamyonun bana çarpmasıyla ölmeyebilirdim ama birkaç vampir açlıkla bana saldırırsa kısıtlanmış güdülerimle onlara karşı gelemezdim ve ne kadar güçlü olsamda ölme ihtimalim çok yüksekti.Bu durumda ilaç almam belki mantıksız geliyor olabilir ama benim için bu önemli bir meseleydi. Daha önce yaptığım yanlışları telafi etmek için bir kapı gibiydi bu.
Şimdinin çok öncesinde insan olduğum zamanlarda yaptığım hatanın bedelini canımdan bir parça koparılarak ödemiştim. O zamanki acımın ve pişmanlığımın haddi hesabı yoktu. Her zaman dün gibiydi o anılar. Beni parcalayan kalbimi un ufak eden bir kabus gibiydi. Hayat bana acımasız davranmıştı ve daha sonra zamanda acımasızlaştı. Uykusuz geceler, kan ve ızdırap beni mahvediyordu her geçen saniye.Ne ben affettim hayatı ne de hayat beni.
Masumlara zehir ettik ikimizde
o kısacık zamanı...____________________
Bu bölüm daha uzundu normalde ama iki parçaya bölmem gerekti. Sonraki bölüm 1000 kelimeden fazla gelecek.
Bromance henüz girmedi hikayeye. Ön planda olmayacak bu hikaye için. Ayrıca BL bir fan fic yazmaktayım şu aralar ve eğer güzel ilerlerse onuda atacağım.
Spoiler vermek istemiyorum ama ilerleyen bölümlerde hiç beklemediğiniz yerlerden vurulacaksınız hazırlıklı olun.
Kasvetli havalar etkisini göstermeye başlıyor...***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOMBER
FantasyTalih es geçti onları. Kendi hallerine bıraktı Tanrı. SOMBER dedi ölüm onlara. Sonsuza dek SOMBER kaldılar...