//

3 0 0
                                    

Merhaba, nasılsınız?

Bu gün burada Bir yok oluşu anlatacağım.

Umarım seversiniz. İyi okumalar

•••••••••
Sorunlar, hatalar, kaygılar, engeller. Güya her biri bize hayatı öğretir.

Dünyada binlerce hatta milyonlarca insan yaşamaya çalışıyo, bu "hayatı öğrenme" dedikleri mücadeleyi veriyor. Kimisi bu mücadeleyi başarıp, kimisi vazgeçip, kimisi ise mağlup oluyor...

Ben mi? Ben ne olduğumu da nerede olduğumuda tamamen unutmuş, kaybolmuş durumdayım.

Eskiden bir çok şeydim aslında. Bir çocuk, bir abla, bir kız, bir sevgili hatta bir anne. Ama olmadığım tek şey.

Kendim olmak...

Ben hiç kendim olamadım. Bütün bunlar zaten sensin, seni sen yapan zaten bunlar diye düşünebilir hatta bana " Ne saçma bir düşüncen var" da diye bilirsiniz. Ama bunlar beni ben yapan şeyler değil. Bir çocuktum. Bir çocuktum evet ama bir çocuğun yaşamaması gereken şeyler yaşadım, gördüm ve duydum. Bunlar benim mecbur olduğum şeylerdi. Hepsine mecburdum...

Ben hiç kendimi tanımadım biliyor musunuz?

Hep oradan oraya savruldum. Kim ne derse dinledim. Kim ne isterse yaptım. Kim vursa...diğer tarafımı çevirdim. Hep "Acaba yok olup gitsem nasıl olurdu?" Diye düşünürken bulurdum kendimi. Yani anlayacağınız bazen düşüncelerimden bile haberim olmazdı. Şimdilerde çocuk bedenimden kurtuldum ve bazen kendinle baş başa kalıyorum...

Ama hiç kendim gibi hissetmiyorum.

"Çok saçmaladın ama sende" dediğinizi duyar gibiyim... :)

Bu benim elimde olan bir şey değil.

Bu hissi yok etmek için ayna karşısında kendimi dakikalarca izlediğim bile oldu. Ama karşıda gördüğüm kişi ben değildim sanki... "Bizi bu hale sen getirdin. Senin kaygıların, endişelerin, hataların, başkalarını hep bizim... yani kendinin önüne koyman yüzünden oldu bu. Bizi bulamadan kaybeden sensin" diye konuşuyor benimle.

Beni boşluğa, sıkıntıya sürükleyip bir anda kayboluyor ve boşlukla kalakalıyorum...

İnanın ki vakti zamanında canım çok yandı. Bedenim öyle yaralar, acılar tattı ki ölüm bile daha az acıtır oldu. Soğuk toprağı güneşli ve cıvıl cıvıl bir güne tercih ettim. Kendime hiç değer vermedim. Bir çok kez ölümün kıyısında gezdim. Ve bir gün biri bana " Bir insan sadece bir kez ölür ve ancak o zaman soğuk toprağa gömülür." Dedi. Eğer öyleyse ben neden defalarca kez öldüm? Neden defalarca kez kalbimi, ruhumu yerinden söktüler? Beni rahat bırakmaları için illede toprağa mı gömülmem gerek? Dünyanın nasıl işlediğini bilmiyorum ama bize karşı olduğu kesin. Mesela içiki kokusuna dayanamam. Bu dünyada iğrendiğim tek şey. Ama kokusunu soludu. Yaralarını taşırdım. Yani dünya daima sevmediğimiz, bize zarar veren şeyleri karşımıza çıkarmakta usta. Bilemiyorum belki ruhum seçmiştir bu yaşamı. İnançlara göre değişir. Ama ben, ben bu kadar çok kırılmaya, kukla gibi oynatılmaya, psikolojik ve fiziksel acı almaya hiç alışamamıştım. Daha çok küçükken fiziksel, böyüdüğümde yani bedenim şekillendiğinde psikolojik şiddet gördüm. Hayal meyal hatırlıyorum... yada hiç hatırlamak istemediğim için beynim bunu inkar ediyor. Neyse işte daha çokta büyük olmadığım zamanlar...

Tanıdığım biri bana dokunmak istedi... yaptı da. Ama çok kötü bir şekilde değil. Yani demek istediğim diğer insanların dediği gibi beni bozmadı. Sadece dokundu. Bilemiyorum kızmadım o zamanlar. Tanıdığım biri olduğu içindi belkide. Bir şey demedim. Birine söylemedim. Çünkü bana inanmazlarıdı adım gibi eminim buna. Ama zaman geçtikçe değişti bu durum.

 An Extinction StoryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin