İlk bölümle karşınızdayım ve çook heyecanlıyımm <3
Fazla uzatmayacağım... Sadece minik yıldızımızı parlatmanız ve düşüncelerinizi belirtmeniz yeterli benim için.
Keyifli okumalar...
Medya: Deniz (ask karim)
Şarkı: Kaleo- Way down we go
--
Sokaklar mı tehlikeliydi?
Yoksa insanlar mı?
Bu ikisi arasındaki ayrımı yapmam benden çok şey götürmüştü. Götürdüğü şeyler kadar kattıkları da olmuştu elbet...
İnsanlara olan güvenimi tamamen yetirmişken profesyonel bir yalancı olmuştum. Filmlerde geçtiği gibi pembe yalanlar kadar basit değildi elbette. Bildiğiniz kendimden büyük işlere bulaşıyordum.
Yalan...
Bana gücü getirmişti.
Bana parayı getirmişti.
Yalan, beni toplumda saygın bir birey haline getirmişti.
Toplumda sıradan biri değildim artık. Herkes tarafından tanınıyordum. Kimileri hayrandı kimileri ise nefret ediyordu. Sevdiğim bir kesim daha vardı tabii ki.
Beni takdir edenler...
Söylediğim yalanlar, yaptığım işler, elime bulaşan kanlar... Bunlar bazen benim bile hoşuma gitmezken beni takdir eden manyaklar vardı. Ve inkâr edemeyeceğim tek gerçekte; bu durumun aşırı hoşuma gittiğiydi.
İki dudağımın arasında, külü düşmekte olan sigaranın dumanını son defa içime çektim. Ciğerlerimi yakıp kavuran dumanı hissetmek beni mutlu ediyordu. Bir yandan dumanı dışarı üflerken diğer yandan da elimdeki izmariti küllükte eziyordum.
Verdiğim küçük çaplı sigara molasından sonra akşama katılmam gereken bir davete hazırlanmaya başladım. İlk olarak elime ince uçlu makyaj fırçasını aldım.
Göz makyajından başlayacaktım işe. Önümde kahverenginin koyu tonlarının hâkim olduğu farlardan birini elime aldım. Göz kapağına vurduğum rastgele darbelerden sonra iyice dağıttım. Bunu her iki gözüme de uyguladıktan sonra bu seferde maskarayı aldım elime.
Kapağını döndürerek açtığım maskara fırçasını yerinden çıkarmadan önce birkaç defa içine batırmıştım. Kirpik diplerinden başlayarak yukarı doğru hacim vermeye başladım. Her iki gözüme de aynı işlemi yaptım. Allık, fondöten işlemi derken sıra ruja gelmişti.
Kırmızının koyu tonlarını içeren mat bir ruj sürecektim dudaklarıma. Ondan önce benzer tonda bir dudak kalemini elime alıp mevcut dudak hacmini biraz daha büyüttüm. Çizdiğim sınır çizgilerinin üstünden geçtiğim kırmızı ruj, gerçekten de makyajımın eksik parçasıymış.
Önümdeki makyaj masasının üstüne yığılmış tel tokalar ve sarı renkteki peruk dikkatimi çekti. Hiç sevmediğim kısma gelmiştim şimdide. Kimliğimi gizlerken canımı yakan en kötü kısımdı çünkü bu.
Sayısız tel tokayı derime saplıyormuş gibi hissediyordum.
Derin bir iç çekerek elime tarağı aldım. Saçlarımı tarayıp ensemde sıkı bir topuz yaptıktan sonra peruğu elime aldım. Tel tokaları tek tek peruğu sabit tutarak yerleştirdim. Her derime saplanan tel tokayla canım giderek acıyordu.
"Hay babanın şarap çanağına..." sessizce mırıldandığım küfür karşısında aynada kendimle bakıştım.
Çok komik gözüküyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çete "Felaket"
Teen Fictionİkimizde tehlikeliydik; o kumarı asla oynamamız gerekiyordu... Sigarayı paketinden çıkarıp iki dudağımın arasına sıkıştırdım. Karşımda bacak bacak üstüne atmış sırıtarak yüzüme bakıyordu. Cebime sıkıştırdığıma emin olduğum çakmağı ararken gülümsemes...