Four

60 13 6
                                    

Sıkıcı ve elimin acısıyla geçen 2 dersin sonunda teneffüs sesi yankılanmıştı, Jimin'e bakmamaya çalışarak koşar adımlarla sınıftan çıktım. Öğretmenler odasında 2-3 öğretmen dışında kimse yoktu, adımlarımı yavaşlatarak dolabımın yanına geldim, içerisinden bir sonraki sınıfım için olan kitapları çantama yerleştirdim, ardından çantamı da dolabımın içerisine koydum. Bir sonraki dersim öğlenden sonraydı o yüzden kafamı biraz da olsa dağıtmak amacıyla okul dışına, bir kafeye gitme kararı aldım.

Okulun büyük kapısından çıkmak üzereydim ki arkamdan koşarcasına gelen ayak seslerini duydum, kafamı geriye çevirdiğimde Grili bana doğru geliyordu.

"Hocam!"

Bağırışlarına aldırmadan kapıyı açtım ve kendimi bir çırpıda dışarıya attım. Hızlı adımlarla okul bahçesinin ortasına gelmiştim ki kolumdan tutarak kendisine çevirdi.

"Ne yapıyorsun sen öğrenci. Okul saatleri içerisinde davranışlarına dikkat et."

Sinirli sesimi duyduğunda pek de şaşırmışa benzemiyordu. Suratındaki o kendini beğenmiş gülümsemesi zaten her şeyi açıklıyordu. Resmen benimle oyun oynuyordu şerefsiz.

Gözü bir an elime değdiğinde suratı birden bire çok değişmişti. O kendini beğenmiş hali yerini sinirli bakışlara bırakmıştı.

"Eline ne oldu?" Sorusunu duymazdan gelip arkamı dönecektim ki güçlü elleri kolumu bırakmamıştı.

"Eline ne oldu dedim sana."

"Haddini bil Jimin. Ben senin öğretmeninim, bana arkadaşınmış gibi davranamazsın. Hele de sınıf içerisinde beni sıkıştıramazsın. Bırak da işime bakayım." Söylediklerime suratı asılmıştı. Ama haklıydım, her ne kadar çekici olsa da, gözlerinin içine baktığımda kendimi kaybetsem de veya o sinir olduğum, rahatsız hissettiğim bakışları hoşuma gitse de ben onun öğretmeniydim. O da benim öğrencimdi. Bu kadar basit ve net.

Elinin sıkılığı yerine boşluğu bıraktığında kolumu ondan kurtarıp arkamı döndüm, tekrar hızlı adımlarımla okul bahçesinden çıktım.

Öptüğü köprücük kemiğim, dudaklarının varlığını halen hissettiriyordu. Aklımdaki düşünceleri bir kenara itmeye çalışırken üniversitenin yakınında bulunan kafeye gelmiştim. Arka taraflardan bir masaya oturup kahvemi sipariş ettim ve telefonumdan öğlenden sonra işleyeceğim konulara bakınmaya başladım.

.....

Ortalama 2 saatin sonunda tekrardan okula gelmiş, ders işleyeceğim sınıfıma girmiştim. Öğrenciler teker teker sınıfı doldurduğunda ise tahtaya yazı yazamadığım için oturduğum yerden ders işliyordum. Ta ki sınıfın kapısı çalınıp içeriye Grili girene kadar.

"Hocam, Bay Kim sizi çağırıyor, müsaitseniz gelebilir misiniz?" Bu çocuğa hiç güvenmiyorum.

"Geliyorum Jimin, dışarıda bekler misin 2 dakika?" Kafasını aşağı yukarı sallayıp kapıyı kapatarak dışarı çıktı.

Dersin bitmesine yaklaşık 10 dakika kaldığı için son konuları da anlatıp zil çalana kadar dışarı çıkmamalarını, serbest olduklarını söyledim. Çantamı da yanıma alarak kapının dışarısına çıktım. Jimin, iki eli cebinde, bir ayağı duvara yaslı bir şekilde beni bekliyordu. Hayır kalbim, bu kadar hızlı çarpamazsın.

"Benimle gelin hocam."

Sesimi çıkartmadan arkasından onu takip ettim. Merdivenlerden aşağı, bodrumun oraya indiğini gördüğümde duraksadım. Bay Kim beni neden bodruma çağırsın ki?

"Jimin, neden bodruma iniyoruz?" Merakıma yenik düşüp sordum. Ama herhangi bir cevap alamadım. Yine de ayaklarımı durduramadım, beynim gitmek istemiyordu ayaklarım ise tam tersi durmak bilmiyordu.

Işıkların az olduğu bodrumdaki bir odaya girdiğinde, kalbimin sesini o da duyuyor mu acaba diye kendime sormadan edemedim. Neredeyse yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Gergince ağzımın içindeki metal ile oynayarak ben de arkasından odaya girdim, burası eski spor salonu olmalıydı. Çok geniş ve çok karanlık bir odaydı. Odanın içerisine attığım ikinci adımda kendimi duvarla birleşirken buldum.

"Jimin! Ne yapıyorsun?"

Beni duvara ittirmiş, kapıyı da sıkıca kapatmıştı. Ağır adımlarla üstüme doğru gelirken olduğum yerde küçülebildiğim kadar küçülmüştüm, ellerini yavaşça belime sarmış suratı suratımdan birkaç santim ötedeydi. Sıcacık nefesini dudaklarımın arasından hissediyordum. Sessizce fısıldadı,

"Özür dilerim öğretmenim, bugünkü yaptıklarım doğru değildi. Fakat senin de beni arzuladığını, bana karşı boş olmadığını biliyorum." Bir eli yavaşça sargılı olan elime doğru inmişti, yavaşça sargının üzerinden elimi okşarken nefesim düzensizleşmeye başlamıştı. Söylediklerinde o kadar haklıydı ki, ağzımı açıp tek kelime edememiştim. Tek yapabildiğim sol elimi omzuna çıkartmak olmuştu. Bu yaptığımın aslında bir cevap olduğunu, konuşmama gerek olmadığını ikimizde biliyorduk. Ben, ne zaman sözlerime bu kadar ihanet etmeye başlamıştım?

Gözlerim dolgun pembe dudaklarına kayarken onun da gözleri kısılmış, dudaklarıma baktığını biliyordum. Yavaşça aramızdaki santimleri azalttığında kalbim neredeyse yerinden çıkacaktı, dudakları dudaklarıma değdiğinde ise nefesimin kesildiğini ve titremelerimin arttığını hissettim. Yavaşça dudaklarını hareket ettirirken yapabildiğim sadece kesik kesik nefes almaktı. Elleri tekrar ince belimde yerini bulduğunda bu sefer de sağ elimi omzuna çıkarttım, yavaş yavaş saçlarına doğru gidiyordu.

Öpüşmemiz daha da alevlenirken dilini dilime değdirdiğini hissettim, ağzımı açtığımda ağzımdaki metal ile oynamaya başladı. Sağ eli vücudumda gezinerek tişörtümün içine girdi ve göğsüme doğru yol aldı. Bu bardağı taşıran son damla olmuştu. Ben de aynı şekilde karşılık veriyordum artık. Dudağındaki piercing ile oynuyor, arada dudaklarını emiyordum. Kendini bana bastırdığında ise hiç olmadığı kadar yüksek sesle inlemiştim. Bu onu daha fazla azdırmış olmalı ki bir anda elleri bacaklarıma indi ve kendine doğru kaldırdı. Şuanda duvar ile onun arasında, kucağında, sıkışmış bir vaziyette öpüşüyordum. Ben, okulun öğretmeni, kendi sınıfımdaki öğrenci ile zevkin doruklarına çıkıyordum ve bundan hiç utanmıyordum. Tabii ki şuanlık.

Bizim öpüşmemiz daha alevlenirken kapının sertçe açılması ile ikimiz de kafamızı aniden kapıya çevirdik. Karşımda Bay Kim'i görmeyi beklemiyordum.

~~~~~~

Selamm, size ne kadar özür dilesem az. Nereden başlarım bilmiyorum, hikayeyi en son 5 sene önce 2018 yılında yazmıştım. O zamandan beridir ne bu hikayeye ne de başka hikayelerime yeni bölüm yazmadım. Nedenini bilmiyorum, o zamanlar üniversiteye hazırlanıyordum, vaktim yoktu. Şimdi ise düğünüm olacak, yine vaktim olmayacak :') Ama yine de içimden yazmak geldi. Eğer bu hikayeyi halen okuyorsanız birsürü birsürü teşekkür ederim, Hikayeyi yazmamdaki en büyük etken de Hazal'ım oldu. Ona ayrıca teşekkürlerimi iletmek istiyorum hanyaukuzal ♥︎ . Şuan da aklımda bu hikayeye devam etmek var. Yarım bırakmak istemiyorum, finali verene kadar devam edeceğim.

Hikayemi okuduğunuz için teşekkür ederim, eğer bir yazım yanlışım varsa satırda belirtirseniz çok sevinirim..

İyi okumalar...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 26, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Stigmatophile ~JiKook~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin