Stan herkese karşı dürüst biri değildi. Gerekli bir durumda karşısındaki birine uyduruktan bir yalan söyleyebilirdi, hiç üzülmezdi de. Fakat Kyle'a söyleyemiyordu. Belki de onu bu kadar sevdiği için cesaret edemiyordu. Onu en çok korkutan sonuçları oluyordu. Yalan söylediğini anlayınca zümrüt yeşili gözlerinde göreceği hayal kırkılığı ve "Artık sana güvenmiyorum" ifadesiydi onu korkutan.Bu durumda da her ne kadar doğruyu söylemiş olsa bile korkuyordu siyah saçlı oğlan. Yalan söylemiş olsa bu kadar korkmazdı muhtemelen.
Kızıl oğlan defteri kendi önüne çekip yazıyı okumasıyla afalladı.
”Seni düşünüyordum" yazıyordu. Hayatının aşkı kendisi miydi yani? O kadar heyecanlandı ki düşünceleri allak bullak olmuştu oğlanın.
Bakışlarını Stan'e çevirdi ve kısa bir süre bakıştılar. Kyle'ın yanakları kıpkırmızıydı, zümrüt yeşili gözlerinde utangaç ve kafasının karıştığını belirten ifadeler varken, safir mavisi gözlerde ise sadece korku vardı.
Bay Mackey'nin sorusuyla göz temasını bozan Kyle olmuştu:
—Söyle bakalım Kyle seni kesinlikle sarhoş edecek içki neymiş?
Kyle ve diğer hiç kimse dersi dinlemediği için kopya alabileceği birisi de yoktu. O yüzden kendi bildiklerinden bir şeyler söylemişti
—Kırmızı Tuborg?
—Yanlış. Başka cevap verecek yok mu?.. Taam mı?.. Peki. Çocuklar bunu dinlemelisiniz-
Bay Mackey lafını bitirmeden zil çaldı. Stan az önce Kyle'a aşkını en kötü zamanda, en kötü şekilde ve istemeyerek itiraf etmişti. Bu yüzden herkes daha yeni ayaklanırken Stan eşyalarını bile toplamamıştı ve bir anda son sürat koşmaya başlamıştı.
Kyle,
—Hey Stan! diye bağırdığında Stan sınıftan çıkmıştı bile.
Kyle da onun arkasından hızla koşmaya başladı. Yakalambaç oynuyorlardı sanki. Stan'in neden bu kadar utandığına anlam veremedi Kyle
Koridordan merdivenlere yönelip kayarcasına aşağıya indi siyah saçlı oğlan. Ortaokullar teneffüstelerdi ve koridor kalabalıktı. Koşarken çarptığı göğüs hizasındaki bir avuç ergenin arkasından ettiği küfürleri önemsemeyerek koşmaya devam etti. Spor salonuna girdi ve sertçe kapıyı kapattı. Aslında buranın dolu olmasını bekliyordu, öğrencilerin arasında ortalarda bir yere oturacak ve böylece, Kyle buraya gelirse, bir şekilde saklanmış olacaktı. Fakat arkasını döndüğünde karşılaştığı şey bomboş, nefeslerinin yankılandığı bir spor salonuydu. Kapının ortasına sırtını yasladı ve bir süre öylece durdu
Kyle ise çarptığı öğrencilerle uğraştığı için anca yetilebilmişti siyah saçlı oğlana. Nereye girdiğini gördüğü için direkt oraya yöneldi ve sertçe metal kapıya vurdu:
—Orada olduğunu biliyorum Stan!
Duyduğu ses ile irkildi Stan. Derince iç çekip içinde bulunduğu durumu özetleyen iki kelimeyi mırıldandı kendince:
— Hay Sikeyim!
Fakat oradan çekilmemekte kararlıydı, yani aslında kararsızdı Kyle'ın diyeceği bir kaç kelimeye bağlıydı her şey.
—Bak Stanley kızgın değilim... Sadece... Ben de bilmek istiyorum...
—Biliyorsun işte!
—Hadi ama Stan...
Siyah saçlı oğlan derince iç çekti tekrar. Kapının önünden çekildi ve kızıl oğlana kapıyı açtı. İçeri girmesiyle tekrar geri kapattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nobody Knows Like Me
FanfictionStan en yakın arkadaşı Kyle'a karşı arkadaşlıktan öte duygular hisseder fakat duygularını içinde tutmak onu zorlamaya başlar