lotuses

280 20 20
                                        


Okulun bitmesine çok az kalmıştı, herkes saniyeleri sayıyordu neredeyse. Ders tarihti; Wendy, Tolkien, Kyle ve Eric dışında dinleyen yoktu belki de.

Kyle ve Tolkien, Eric'in bazı derslerdeki tutumuna çok şaşırırlardı. Sadece sevdiği derslerde (tarih, coğrafya, biyoloji) çok iyiydi ve genel olarak bu derslerdeki notları herkesten yüksekti.

Wendy'i soracak olursanız, pek umrunda olduğu söylenemez. Stan'i terk ettikten ve Tolkien ondan ayrıldıktan sonra diğer kişilerle, özellikle de erkeklerle, ilgilenmemeye karar verdi. Hatta belki de sınıfın en güzel 2. kızı olmasına rağmen yalnız olması bu yüzdendir.

Kyle'ı izlemeye dalan Stan, dersin bitmesine az kaldığını hatırlayıp saatini kontrol etti. 5 dakika vardı. Hızlıca eşyalarını çantasına koyup, bir bacağını sıranın dışına çıkarttı. Bacağını sallarken sıkıntıdan saatini kontrol ediyordu.

—Tanrım, diye mırıldandı kendi kendine.

Mırıldanmayı duyan Kyle ona doğru döndü ve elini sırtına atıp üstünkörü sıvazladı.

—Biraz dayan Stan az kaldı zaten, dedi kızıl oğlan.

—Zaman geçmiyor sanki, dedi sinirli bir fısıltıyla siyah saçlı oğlan. Tekrar saatini kontrol etti.

—Daha 4 dakika var Tanrı aşkına sadece bir dakika geçmiş!

diye devam etti aynı ses tonuyla. Bacağını sallamaya devam ederken, beresini çıkartarak parmaklarını saçlarından geçirip geriye doğru taradı.

—Hey, belki okuldan sonra bir şeyler yaparız ne dersin?

Diye sordu Kyle elini ensesine atarken. İki oğlan da utanmıştı; kızıl olan söylediğinden, siyah saçlı olan da duyduğundan. Tatlı birer utanmaydı bunlar.

Stan far görmüş tavşan gibi baktığının farkına vardı. Gözlerini hızlıca kırpıştırıp normal bakışlarına geri döndü.

—Olur, yani neden olmasın? Tabii olur, evet...

diye cevap verdi Stan ara ara gözlerini kaçırarak. Kyle'a baktığında kıkırdadığını gördü. Çok tatlı görünüyordu, belki de ona olan aşkı bu kıkırdamayı oldukça tatlı kılıyordu.

Siyah saçlı oğlan tekrar saatine baktı. 2 dakika anca geçmişti yalnızca. Stan koyunları mı kaçırıyordu yoksa zaman gerçekten çok yavaş mı geçiyordu?

"Kenny yakınlardaysa onunla konuşabilirim" diye düşündü. Arkasına döndüğünde gördüğü sadece Wendy ve yanında oturan Bebe'ydi. Stan'in gözleri en arkalarda oturan Kenny'i yakaladı. Butters ile oturuyordu, muhtemelen ona ne kadar tatlı olduğundan bahsedip flörtleşiyordu.

Wendy dersi dinliyordu gözlerinin altına mavili kırmızılı bir şey ilişince bakışlarını aşağıya indirdi. Gördüğü kişi Stan'den başkası değildi.

—Neye bakıyorsun?

diye sorunca Stan kafasını soruyu soran Wendy'e çevirdi. Baktığı ela gözlerde her zamanki sertlik vardı. Siyah saçlı oğlan bunu sorgulamıyordu aslında, benzer kaderleri paylaşıyorlardı belki de. Aşktaki başarısızlıkları, yumuşak bakışları öldürüp sert bakışlar kılığında onun yerine geçmişti adeta.

—Hiç, diye cevap verdi Stan.

En sonunda zil çaldı ve derin bir nefes verdi siyah saçlı oğlan. Normalde tüm derslere olabildiğince ilgili biriydi. Kalbindeki yoğunluk onu normalden daha fazla yormuştu. Kahverengi deri ceketini sırtına atıp çantasını tek omzuna taktı.

Kızıl oğlan da toparlanınca elinden tutup çıkış kapısına doğru yürüdüler.

—Nereye gitmek istersin?

Nobody Knows Like MeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin