who were you thinking?

281 28 39
                                    


Zilin çalmasıyla öğrenciler, Bay Adler'ın aşırı sıkıcı dersinden kurtulmuşlardı. Eric için artı olarak sinir bozucu bir ders olmuştu. Bay Adler'ın arkasından taklidini yaptığı için bir fırça azar yemişti! Herkes sıralarını toplamaya başlamıştı.
Bay Adler sınıftan çıkar çıkmaz Eric:

—Tanrım adam niye bu kadar kızdı ki? Feci garip konuşan herkesle dalga geçilmesi gerekir be!

diye söylendi sinirle. Hemen arkasında oturan Kyle kahkahayı patlatacakmış gibi duruyordu. Zor durumdaydı kızıl oğlan fakat bu manzara Stan için paha biçilemezdi. Eric arkasına dönüp:

—Komik olan ne Kyel?

Kyle gülmemek için dudaklarını ısırırken:

—Benim ismim Kyel deği-

—Binim ismim Kyel diğil bla bla bla...

diye alay etti Eric Kyle'ın lafının arasından. Kendisiyle alay edilmesi Kyle'ın en nefret ettiği şeylerden birisiydi. Yüzü saçlarıyla aynı renge gelmekte olan oğlanın sorun açmaması amacıyla Stan:

—Teneffüs bitmek üzere gel Kyle kitapları alalım.

Ayaklanırken aklından bunun bir fırsat olabileceği düşüncesi geçti. Ona tutması için elini uzattı. O anda birkaç saniye öncesine kadarki düşüncelerinin saçma olduğunı düşündü. Ya "İbneleşme Stan" diye bir cevap alırsa? Siyah saçlı oğlanın kafasından geçen bununla aynı milyon düşüncenin arasından duyduğu sesle iç dünyasından sıyrıldı

—Gidelim, dedi Kyle dişlerini sıkarak Eric'e bakarken. Stan'in elini tuttu ve sınıftan çıktılar.

Kyle'ın içinde garip bir his oluşmuştu. İlk defa el ele tutuşuyorlardı ve bu sarılmalarından daha farklı hissettiriyordu. Fakat rahatsız olduğu da söylenemezdi...

Dolapları koridorun farklı taraflarında olduğu için ellerini ayrıldılar ve ikisi de kendi dolaplarına çekildiler.

Siyah saçlı oğlanın kalp atışlarının sertliğini, ellerinin titrediğini ve terlediğini hissediyordu. Hızlı bir hamle ile ellerini tişörtüne sildi. Dolabının kapağını açtı ve gerekli eşyaları almaya başladı. Kyle'ın elini tuttuğunda beklediği tepkilerin hiç birini vermemişti. Hatta belki bundan hoşlanmış da olabilirdi ancak bu hoşlantı Stan'inkiyle yarışamazdı bile...

Siyah saçlı oğlan yüzünde oluşan sırıtış ile başını aşağıya eğdi ve duyduğu ses ile hızlıca başını kaldırdı.

—Hayatının aşkını burada düşünmek zorunda mısın göt kafalı?

Sabırsızlıkla karışık hafif bir sinirle söylemişti Craig. Kendisinden biraz daha uzun ve siyah saçları mavi chullosundan görünen, mavi gözlü oğlana kaldırdı bakışlarını Stan.

-Tweek'i düşünürken ne hâllere girdiğini bilmeyen yok s!kkafalı.

Stan lafını bitirir bitirmez orta parmağını gösterdi Craig.

—Al bakalım dostum, dedi orta parmağını siyah saçlı oğlanın hizasına getirerek.

Stan dolabının kapağını sertçe kapatıp Craig'e göz devirdi. Kızıl oğlanın yanına gitti. Kyle dolabını kapatıp:

—Bu dangalak hareket çekmekten başka bir şey bilmez mi?

Yüksek sesle söylemiş olacak ki, Craig bunu duyup onların olduğu tarafa döndü. Çok geçmeden Kyle'a da hareket çekmişti.

—S!keyim seni Craig! diye bağırdı kızıl oğlan.

Ani olarak verdiği bir karar ile yanındaki siyah saçlı oğlanın elinden tuttu ve birlikte sınıfa yürüdüler. Tuttuğu el hafiften nemliydi. Kyle nazik bir hareketle ellerini ayırdı ardından:

—Ellerin terliymiş kanka, diyip hafifçe kıkırdarken elini tişörtüyle sildi.

—Hadi ya, dedi Stan sahte bir kıkırdama ve utanç ile. Sevdiği çocuğa bildiğin rezil olmuştu az önce!

Hızlıca ellerini tişörtüne tekrar sildi. İçinden kendine küfürler sıralarken sınıfa girmişlerdi bile. Sıralarına oturdular ve birkaç saniye içinde zil çaldı. Bayan Nelson'ın arkasından Bay Mackey'nin sınıfa girmesiyle uğultunun yerini oflama sesleri almıştı.

—Sessiz olun çocuklar! Bay Mackey sizlerle uyuşturucu ve içkiler hakkında konuşacak, dedi Bayan Nelson

—Kimin umrunda ki!

Dedi Kenny göz devirerek. Ardından Eric:

—Her seferinde aynı şeyleri söylüyor! 'Uyuşturucu kötüdür, taam mı?' 'İçkiler kötüdür, taam mı?'

—Cidden başka bir şey bilmez misin be adam? Dedi sağ üst köşelerde, Tolkien ile oturan Clyde.

—Sessiz olun çocuklar, bu önemli taam mı? dedi Bay Mackey sesini yükselterek.

Clyde sertçe iç çekip göz devirirken arkasına yaslandı. Bay Mackey de içkilerden bahsetmeye başladı ve sonrasında muhtemelen, o sıkıcı ve stabil ses tonu ile, herkesin bilmesine rağmen tekrar tekrar söylediği şeyleri söylemiştir. Doğru düzgün dinleyen yoktu.

Kyle da diğer herkes gibi dinlemediği için sıkıntıdan etrafına bakındı. Hemen önündeki sırada oturan Kenny çoktan uymuş, Butters da Kenny'nin sırtına koyduğu kollarının üzerinde uyuyordu. Sağ orta sıralarda oturan Eric uyuyor ve omzuna kafasını yaslayan Heidi de uyumak üzereydi. Sağ arka sıralarda olan Tweek ve Craig neredeyse kucak kucağalardı. Onların bir ön sıralarında oturan Clyde kollarını kendine yastık yapmış uyuyor, Tolkien ise kitabını, büyük olasılıkla Fahrenheit 451, okuyordu.
Sol orta sıralardaki Wendy ve Bebe kağıttan mesajlaşıyorlar bir arka sıralarındaki Red ve Nichole'a gösteriyorlardı.

Ardından hemen yanındaki oğlana çevirdi bakışlarını Kyle. Kafasını yumruğuna yaslamış muhtemelen şapkasının altına sakladığı kulaklıklarından müzik dinliyordu.

Kyle'a göre siyah saçlı oğlan, kendisi ne kadar inkâr etse de, oldukça güzeldi.
Uzun bir boynu ve pek keskin olmayan çene hatları vardı. Dik burnu ile bütünleşen uykusuzluktan dolayı siyah olan göz altları ve mavi beresinin altından alnına sarkan siyah saçları neredeyse aynı renkteydi. Fakat tüm bu siyahlara rağmen, genellikle yorgun ve üzgün gözüken safir mavisi gözleri parlıyordu adeta... Kyle'ın Stan'de en sevdiği özellik buydu belki de, yani en azından dış görünüşünde.

Stan'i rahatsız etmek istemiyordu fakat sıkıntısını alacak biri gerekiyordu. Önündeki defterden rastgele bir sayfa açıp bir şeyler karalayıp yanındaki oğlanın önüne ittirdi. Çok geçmeden fark eden Stan yazanı okuyunca yanaklarının ısındığını hissetti.

"Kimi düşünüyordun?"
yazıyordu. Neyden bahsettiğini adı kadar iyi biliyordu Stan. Fakat nedensizce salağa yatma gereği duydu ve: "Ne diyorsun Kyle?" diye uyduruktan bir cevap yazıp yanındaki oğlana geri ittirdi.

Kızıl oğlan Stan'in neyden bahsettiğini anlamadığı yalanına inanmayacak kadar akıllıydı, Stan de farkındaydı bunun. Belli ki zihnini oyalayan bir şey vardı. Siyah saçlı oğlanın cevabının altına:"Craig sana 'Hayatının aşkını burada düşünmek zorunda mısın?' diye sorduğunda. Kimi düşünüyordun"  yazıp yanındaki oğlana ittirdi defteri.

Stan okuduğu ile daha da gerildiğini hissediyor ama cevap vermesi gerektiğini de biliyordu. Fakat ne yazabilirdi ki? Wendy'i düşündüğünü söylese bir inandırıcılığı olmazdı, ikisi ayrılalı 2 sene olacaktı neredeyse! Ya da sınıftan rastgele bir kızın adını yazıp ondan hoşlandığını söylese? O kadar saçma bir düşünceydi ki direkt eledi zihninden.

Ya da sadece onu düşündüğünü yazabilirdi. İşte o aklından bir an çıkmayan o düşünceler tekrar kendini göstermeye başladı. Ya geri teperse? Ya öncesinde almadığı "İbneleşme" cevabını alırsa? Ya şu hayatta yanında güvende hissedip, kendinden daha çok önemseyip sevdiği tek insanı kaybederse?

Daha da devamının geleceğini anladığı düşüncelerinden sıyrılmak için burun kemiğini çimdikleyip elmacık kemiklerinden çenesine doğru indirdi elini. Zaten pek güzel sayılmayan yazısı elleri titrediği için daha da kötü çıkıyordu. Gergince cevabını önündeki kağıda karalayıp kızıl oğlana uzattı.

En heyecanlı yerde bıraktım KDKSLSOSND. Düşüncelerinizi yazmayı unutmayın💌💌

(1000 kelime olmuş yuhh)

Nobody Knows Like MeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin