1.Ruh Tutsağı

35 3 2
                                    

"Bir kibrit yak ve at, at ki yansın bu sayfalar, doğsun külleriyle yeniden."

Hevesim kalmamıştı çünkü hissizleşmiştim. Hevesim kalmamıştı çünkü geç kalmıştım kendime, unutmuştum beni. Hevesim kalmamıştı çünkü büyümüştüm. Artık yerine getirebileceğim hayallerim yerine sorumluluklarım vardı hayatın bana yüklediği. Hayat ne çok yük yüklemişti omuzlarıma. Hevesim kalmamıştı çünkü yetişememiştim hayallerime. Yetişemediğim ne çok hayalim vardı.
Ses olsun diye açtığım televizyonun karşısına geçmiş kahvemi içiyordum. Düşünmek çok acıveriyordu, kendimden biliyordum. Düşünmek istemiyorum, anlasana hayat. İstemiyorum işte. Ne zaman istediğim şeyleri yapmıştım ki sahi. Hiçbir zaman. Birazdan Sena burada olurdu, etrafı toparlamam gerekiyordu. Etraf tıpkı beynimin içi gibiydi. Çok dağınık. Toparlamam gerek bu dağınıklığı. Süpürgeyi getirdim, televizyondan bir müzik açtım ve etrafı hızlı bir şekilde süpürmeye başladım. Etraf az öncekinden daha iyiydi şimdi. Geri kalan vaktimde oturup Senayı beklemeye başladım. Sena ile dört yıl önce tanışmıştım. Bir kafede. O zamanlar orası çok sık gittiğim bir yerdi. Çünkü orada herkes benimle beraber sessizdi. Hepimiz sessizdik. O sessizlikte kitap okumak çok hoşuma gidiyordu. Yine o günlerden birinde elime kahvemi almış kitabımı okuyordum. Kafe o gün diğer günlerden daha kalabalıktı ve ben o kalabalığın içinde her zamanki gibi yalnız başıma kitap okuyordum. Kalabalığın içinde bile yalnızdım. Kitabımı okurken sarı saçlı, kahverengi gözlü, uzun boylu bir kız geldi yanıma. Yanıma yaklaştı ve bana çekinerek "Merhaba, ben buraya kitap okumak için geldim ama boş bir yer bulamadım. Uzaktan gördüm seni yanının boş olduğunu gördüm de, bende seninle beraber kitap okuyabilir miyim? Tabi ki rahatsız olmayacaksan." İlk defa değil ama uzun zaman sonra böyle bir soru alıyordum. Kafamı evet anlamında salladım, oda tepkime gülerek karşılık verdi ve yanımdaki sandalyeye oturdu. Mutlu olmuştu. Bir insanı mutlu etmek ne kolaydı. Ama biz kapanmayacak yaralar hediye etmeyi öğretmiştik birbirimize. Bunu kendimden biliyordum. İsmini bilmediğim kız yanıma oturdu ve kitabını çıkarmak için bez poşetine uzandı, ve kitabını çıkardı. Verity adlı kitabı okuyordu. Yazarının birkaç kitabını okumuştum ve sevmiştim. Kafamı kitabıma çevirdim sonrasında ise ikimizde kitabımızı okumaya başladık. Kaç saattir okuduğumu bilmediğim satırları atlarken yanımdaki kız "Teklifimi kabul ettiğin için teşekkür ederim. Ama benim gitmem gerekiyor. Saat geç oldu ve benim çok uykum geldi. Bu arada ismimi söylemedim sanırım, ben Sena. Senin?" Ona doğru dönerek "Asena, ismim Asena." Elini bana doğru uzatarak, "Tanıştığımıza memnun oldum Asena. Ama dediğim gibi şimdi gitmem gerek. Ben neredeyse her gün buradayım, seninle tekrar bu şekilde vakit geçirebiliriz. Sana iyi geceler." "Sanada." dedim ve o akşam o gittikten sonra diğer günler tekrar ve tekrar karşılaştık ve konuşmaya başladık, çok samimi olduk. Gittikten sonra geri gelen tek kişiydi Sena. Bunları düşündükten kısa süre içinde kapı çaldı. Sena gelmişti, ayağıma panduflarımı geçirerek kapıya doğru yürüdüm ve kapıyı açtım. Kapıyı açar açmaz üstüme atlayarak elindeki poşetlerle bana sıkıca sarıldı. İkimizde gülüyorduk, neye güldüğümüzü bilmiyordum ama içimden geliyordu. İçinizden gelince gülmek güzel şeydi. "Ne aldın gene elinde birsürü poşet." dedim ikimiz de salona doğru yürürken."Akşamki parti için birkaç kıyafet baktım. Ve şimdiden söylüyorum hepsini tek tek deniyorsun, itiraz kabul etmiyorum." Dedi kaşlarını kaldırarak. "Öyle abartılı şeyler istemiyorum." Dedim bende itiraz kabul etmeden."Ya sen rahat ol, senin zevkine göre seçtim elbiseleri. Hem içine hangisi siniyorsa onu giy. Bak." Dedi ayağımın dibindeki poşeti eliyle gösterirken. "Şuradaki poşetten başlayabilirsin." Dedi bana sırıtarak. Tamam." Dedim a harfini uzatarak ve üst kata odama çıktım. Elimdeki poşetin içindeki siyah takımı beğenmiştim. Denedim ve karşımdaki boy aynasına doğru kaydı gözlerim. Yorgun gözüküyordum, yorgunum, yorgunsunuz, yorgunuz. Gerçek buydu. Üstümde siyah bol kısa bir kazak ve altında ise deri siyah mini bir etek vardı. Bu takımın altına uzun topuklu çizmelerimi giyindim ve aşağı inmek için odadan çıktım ve merdivenlerden aşağı indim. Sena'nın karşısına geçtim ve önünde durdum. Gözleri beni süzdü, beğenmişe benziyordu. Yüzümü incelerken "Yüzünede güzel abartmayacak derecede bir makyaj, tamamdır." Poşetlerin içinden makyaj malzemelerini çıkardı ve koltuğa uzanmam için kaş göz yaptı. Dediğini yaptım ve koltuğa oturup kafamı arkaya yasladım ve tavana bakıp beklemeye başladım. Bir süre sonra Sena yanıma gelip "Gözünü kapat." Dedi ve gözümü kapatıp beklemeye başladım. "Parti ne zaman başlayacak?" Diye sordum. "Tam bir buçuk saat var, yetişiriz diye tahmin ediyorum." Ondan sonra havadan sonra konuşmaya devam ettik. Konuştuk, saçma espriler yapıp güldük. Sonunda benim makyajımı ve saçımı bitirmiş kendi makyaj ve saçını yapmaya başlamıştı. O makyajını yaparken aynada tekrar kendime baktım. Günlerdir doğru düzgün uyuyamadığım için kararmış göz altlarım gitmiş başka birisi gelmişti sanki. Bambaşka biri gibiydim, kendim değildim. Partileride bu yüzden o kadar fazla sevmiyordum. Kimse kendi olduğu gibi davranmıyordu, kurala göre yaşıyorlardı. Partideki kuralda eğlenmekti. Mutlu olmamalarına rağmen eğlenmek zordu, çok zor. Bunuda kendimden biliyordum. Sena makyajını yaparken "Partiyi denize yakın bir villada yapacaklarmış, soğuk olabilir. Ne olur ne olmaz yanına bir ceket al yanına." "Bence orası çok kalabalık olacak ve bu yüzden soğuk olmayacak. O yüzden almama gerek yok." Sena "Sen bilirsin, sonra hasta olunca görürsün gününü." Ona dilimi çıkardım ve elime telefonumu alıp beklemeye başladım. Sena aynadan bana bakarak "Sende bir haller var ama bana söylemiyorsun, bir şey varsa söyle Asena. Ben her zaman buradayım biliyorsun." Bir kaç dakika boyunca sadece aynadan birbirimize baktık. Konuşmama gerek yoktu anlıyordu o beni. "Yani, bilmiyorum Sena. Her şey üstüme üstüme geliyormuş gibiyim, sanki bir boşluğa düşmüşüm ama kurtarılmayı da beklemiyorum. Hayattan hiçbir beklentim yok gibi." Gözlerim dolmuştu bu cümleleri kurarken çünkü itiraf etmesi zordu. Eziyordu sizi altında. Kelimelerin altında kalıyormuş gibi hissediyordum. Birde şey,boğazım yanıyordu, çok acıyordu canım. "Dayanamıyorum, hiçbir şey istediğim gibi olmuyor." Sena makyaj masasından kalktı ve yanıma oturup bana sıkıca sarıldı. Ona onun bana sarıldığı gibi sıkıca sarılmadım. Onun gibi değildim zaten. O benden hiç gitmeyeceğine dair söz verirdi, ama ben veremezdim. Ben kendimden gitmiştim, ona nasıl gelebilirdim ki. Biraz öyle durduk. "Hepimizin böyle zamanları olur Asena. Boşlukta gibi hissedersin ama sonra bir bakmışsın gitmiş bitmiş her şey, her şey geride kalmış." Bir kaç damla göz yaşı akmıştı gözümden, onları silerek. "İmtihan dünyası, her şey dört dörtlük olsaydı imtihan olmazdı." Dedi bana bakarak. "O yüzden şimdi partiye gidicez ve kafamızı dağıtıcaz. Her şeyi bir kenara bırakıp eğlenicez. Anlaştık?" Tebessüm ederek kafamı evet anlamında salladım. Sonrasında o makyajını ve saçını yaptı bende onu bekledim derken artık hazırdık. İkimizde merdivenlerden aşağı indik. O kapıyı açıp ayakkabılarını giymeye başladı, bende çantalarımızı ve arabanın anahtarını aldım ve evden çıkıp kapıyı kapattım. Ben kapıyı kilitlerken o asansörü çağırmıştı bile. Kapıyı alttan ve üstten kilitlendikten sonra Sena ile asansörün önünde beklemeye başladık. Asansör geldi ve kapıyı açtım ve asansörün içine girmiştik. Sena telefonunu çıkardı ve asansör aynasından ikimizin fotoğrafını çekti. Hepsi saçma, komik ve tatlı fotoğraflarımızdı. Asansör durunca kapıyı açtı ve ikimizde çıktık. Otoparka doğru yürüdük ve arabamın kilidini açtım. Arabanın içine yerleştiğimiz zaman arabayı çalıştırdım. "Konumu aç."dedim Sena'ya bakarak. Sena birkaç dakika boyunca telefonda oyalandı ve sonunda konumu açıp telefonu ortamızda duran telefon tutacağına yerleştirdi. Konuma uyarak arabayı gideceğimiz yere doğru sürmeye başladım. Sena'da radyodan Taylor Swift'in şarkısı olan Wildest Dreams şarkısını açtı. Yol boyunca hiç konuşmadık. Sadece şarkıyı dinledik.
"Say you'll remember me
Standing in a nice dress
Starting at the sunset, babe
Red lips and rosy cheeks
Say you'll see me again
Even if it's just in your wildest dreams."
Sena ile bu şarkıyı çok seviyorduk. Aslında Taylor Swift'i çok seviyorduk her neyse. Sonunda geldiğimiz yere yaklaşınca arabayı park etmek için yer aramaya başladık. Sena bana bir yer gösterip "Bak şurası iyi gibi. Hem araba da sığar, oraya park et." Gösterdiği yere arabayı park edip arabadan indik. Villaya doğru yürümeye başladık. Villanın önüne geldiğimizde ise içeri girdik. İçerisi tam tahmin ettiğim gibiydi, çok kalabalık. İnsanların arasından yürümeye başladık. Sena beni kalabalık içinde kaybetmemek için bileğimden tutuyordu. Masa bulmaya çalışıyorduk ama tüm masalar ve koltuklar doluydu. Ayakta durmaya ve eğlenmeye karar verdik. Bir kız sahneye çıkmış sesinin nasıl olduğunu umursamadan gülerek bilmediğim bir şarkıyı söylüyordu. Ya da söylemeye çalışıyordu, çok fena sarhoş olmuşa benziyordu. Umursamadım ve etrafıma bakındım. Bazıları delicesine dans ederken bazıları ise olduğu yerde sallanıyorlardı. Genç bir çocuk elinde tepsiyle kokteyl uzattı. Sena ile ikimizde aldık. Hafif mayhoş ve güzel bir tadı vardı. Bir süre bizde olduğumuz yerde sallanarak kokteylimizi içtik. Sena'nın dans etmeme sebebi kesinlikle çalan şarkıyı bilmemesiydi. Bu yüzden sıkılmaya başlamıştık. Bir süre sonra yanımıza bir kız gelmiş Sena ile sarılıyorlardı. İlk önce tanıyamadım, sonrasında yüzünü daha net görünce bu kişinin Yağmur olduğunu gördüm. Yağmur Sena ile ikimizin ortak arkadaşıydı. Tatlı bir kızdı ama fazla konuşmuyorduk, aramızda bir sıkıntı olduğundan değildi. Sadece, konuşmuyorduk işte. Yağmur yanıma geldi ve gülerek bana da sarıldı. "Sizi de görmeyeli uzun zaman oldu. Nasılsınız, napıyorsunuz bakalım?" Sena "Ne olsun ya uzun zaman sonra bir partileyelim dedik, dedik de baksana ne kadar kalabalık. Oturacak bir yer bile bulamadık. Çok kalabalık." Yağmur "Evet çok kalabalık burası, bir de sıkça parti yapılan bir yer olduğu için böyle olması normal. Ama oturmak istiyorsanız ben buraya bir arkadaş grubuyla geldim. İki kişilik yerimizde vardı sanırım. İsterseniz yanımızda takılabilirsiniz." Dedi. Soru dolu bakışlarını sesinede yansıtıyordu. Sena'ya baktım ve kulağına eğilerek "Bende ayakta durmaktan yoruldum, zaten biraz daha kalıp gideriz. Aralarında biraz takılmaktan zarar gelmez bence."dedim. Kafasını kaldırıp bana baktı, birkaç saniye düşündükten sonra "Bana uyar." Dedi. Yağmura bakıp kafamızı olumlu anlamda sallayınca hafif tebessüm edip bizi masaya kadar götürmeye başladı. Yağmuru takip ettik, insanlara çarpa çarpa yürümek zorundaydınız. Sanki beni eziyorlar gibi hissetmiştim. Sonunda masaya vardığımızda bizimle beraber altı kız ve dört erkekten oluşan bir grup ile karşılaştık. Yağmur gruba dönerek; "Sizi çok sevdiğim iki arkadaşımla tanıştırcam." Dedi bize gülümseyerek. Biraz kenara çekildi Ve beni eliyle gösterdi "Siyah saçlı olanın adı Asena." Sonrasında Sena'nın yanına geçerek. "Sarışın olanın adı da Sena." Sonrasında bizi gruptakilerle tanıştırdı. Üç kızın adı sırasıyla; Esma, Asya ve Tuana idi. Erkeklerin isimleri ise Burak, Alp, Adrian ve Kuzey idi. Hepsiyle tanışıp selamlaştık ve sonrasında kızlar biraz yana kayarak Sena ile bana yer açtılar. Yer açtıkları yere Sena ile ikimiz oturduk. Sıkışmıştık ama bişey demezdim, ayakta durmaktan iyiydi. Adı Esma olan kız " Ee Kuzey sizinkine de yer kalmadı, neyse ayakta dursun o." Sena "oda sizin gruptan mı?" Diye sordu.Aynı kız "Evet kendi kokteylini Burak içtiği için kendisine yeni bir tane daha almaya gitti." Dedi Burak'a dik dik bakıp gülerek. Burak sırıtmakta yetindi. Sıcakkanlı birisine benziyordu. Yedi kişilik yeni tanıştığımız grupla konuşmaya başlamıştık. Çok komik olduları için çok gülmüştüm ve yanaklarım bu yüzden ağrımaya başlamıştı. Sohbetimizden on beş dakika sonra masanın önünde uzun boylu kahverengi saçlı bal rengi gözlü elinde kokteyl olan daha önce hiç görmediğim bir çocuk duruyordu. Burak " Bana yeni bir tane daha almış. Sağol kanka. Ama keşke çilekli alsaydın, biliyorsun en sevdiğim şeylerden biri çilek," dedi dalga geçerek. Adını bilmediğim çocuk Burak'a tip tip baktıktan sonra gözleri Sena'ya ve bana kaydı. Bahsettikleri kişi o olmalıydı. Gözleri'nin rengini daha önce kimsede görmemiştim. Mavi, yeşil ve benzeri renkli gözleri görmüştüm ama onunki gibisini hiç görmemiştim. Onun yerini kaptığımız için kendimi rahatsız hissetmiştim ve hissetmeye devam ediyordum çünkü hala ayakta durup bana bakıyordu. Hemen gitmek istiyordum. Kaç Asena kaç, her zamanki gibi. Kaç. Sobelenirsen her şey açığa çıkar. Sena'yı beklemeden gruptakilere bakarak "Sohbetiniz için çok sağolun ama artık gitmemiz gerek. Belki tekrar denk gelirsek daha uzun süre beraber vakit geçiririz." Dedim yüzümde hafif ama hala kalkmadığım için rahatsızlık duyduğum bir tebessümle. Ne kadar itiraz etselerde Sena ile yerimizden kalktık, kalkmamız ile beraber gruptan itiraz sesleri yükseldi ama dediğim gibi şu an değil belki başka bir zaman olabilirdi. Uykum da gelmiş mayışmıştım biraz. Tekrar Sena ile ikimiz teşekkür edip iyi eğlenceler diledikten sonra önden Sena onun arkasında ben çıkışa doğru küçük adımlarla yürümeye başladık. Anormal olan şey ise biz gittikten sonra adını bilmediğim o çocuğun hala oturmamasıydı. Çıkışa gelmiştik ve Sena çıktı bende tam çıkacakken o gruba tekrar baktım. Az önceki gibi tekrar konuşmaya başlamışlardı ama bir şey vardı. O çocuk hala yerine oturmamış, arkasını dönmüş bana bakıyordu. Gözlerimiz değmişti birbirine.
Düştüğüm boşlukta tutsak olmaya korkan ben değen gözlerimize tutsak olmuştum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 01, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

MeyusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin