16

93 14 5
                                    

jungkook: Taehyung

taehyung: Efendim

Neden gelemedin daha?

Bir şey mi oldu

Noldu

İyi misin

jungkook: Aslında geldim ama

Senin evine gelmedim

taehyung: O ne demek

Nasıl gelmedin

Nereye gittin

jungkook: Giriş katta oturan bayan Choi'nin evindeyim

Kimbap yiyoruz

taehyung: Ne

Sjsjfksjfjsksf

Jungkook neden oraya gittin

Ay çok komik

Bayan Choi seni evine aldıysa ordan hemen çıkamazsın

Çatlayana kadar yemek yedirdikten sonra yollar anca

jungkook: Ama ben sana gelmek istiyorum :(((

Yanlışlıkla onun ziline bastım o da beni hemen içeri aldı

Taehyung'a gidiyorum dedim

Gidene kadar bir şeyler ye dedi

İki kat yukarıdasın sadece

Sanki japonyaya gidiyorum amk

taehyung: Tamam sakin ol

Ben seni kurtaracağım

jungkook: Çabuk ol :((((


Taehyung

Telefonu cebime attıktan sonra ayakkabılarımı giymiş ve hemen aşağıya, Bayan Choi'nin dairesinin önüne gelmiştim. Kapıyı çaldıktan kısa bir süre sonra kapı açılmış ve Bayan Choi'nin tatlı gülümsemesiyle karşılaşmıştım.

"Ah, bugün ne güzel bir gün. Tatlı oğluşlarım benim. Gel içeri hemen. Kimbap var seversin sen. Gel çabuk ayakkabılarını çıkart."

"Çok teşekkür ederim ama başka zaman gelirim. Şimdi Jungkook’u almaya geldim. Birlikte gitmemiz gereken bir yer var da. Geç kalacağız."

"Aaa öyle mi. Bu tavşan çocuk bana demedi. Kerata seni. Jungkook, gel bakayım buraya. Esmer oğlan seni çağırıyor."

İçeriden kurtarılmayı bekleyen bir suratla geldiğinde yanaklarını sıkmamak için kendimi zor tutmuştum.

"Jungkook eşyalarını al da gidelim. Geç kalacağız bak."

"Ah evet hyung. Hemen geliyorum çantamı alıp."

Çantasını bir saniye içinde alıp yanıma gelmişti. Bayan Choi'ye eğilip vedalaştıktan sonra hızla ayakkabılarını giymiş ve beni de yanına alarak sürüklemeye başlamıştı.

"Ah sonunda. Teşekkür ederim Taehyung. Yoksa ben birkaç gün orda kalırdım. Salmazdı beni o teyze."

"Aslında çok tatlı birisi ama bazen hiç çekilmiyor. Haklısın."

Benim dairemin bulunduğu kata geldiğimizde kapıyı açmış ve Jungkook’un içeriye girmesini beklemiştim. Arkasından da ben girmiştim.

"Orada öylece dikilecek misin? İçeriye geçelim gel."

Jungkook’un bu utangaç tavırları beni mahvediyordu. Halbuki daha dün beni öpücüğüyle bayıltacağını söylemişti bu çocuk.

Koltuğun bir köşesine oturmuş ve çantasını kucağına alıp beklemeye başlamıştı. İkimiz de bir süre sessizce oturmaktan başka bir şey yapmıyorduk.

Sessizliği bozan taraf Jungkook olmuştu. Çantasından çıkardığı hediye paketini bana uzatmıştı.

"Geçen sefer verememiştim. Umarım beğenirsin."

"Beğenirim tabii ki. Sen aldın çünkü."

Utangaç bir suratla önüne dönmüş ve elleriyle oynamaya başlamıştı. Paketi açtıktan sonra içinden küçük bir kutu çıkmıştı. Kutuyu açtığımda gördüğüm şey gözlerimin dolmasına sebep olmuştu.

"Jungkook sen, sen nasıl bildin?"

"Neyi nasıl bildim Taehyung? Ben sadece hoşuna gideceğini düşünmüştüm. Sana kötü bir anını mı hatırlattı. Özür dilerim. Hemen atalım o hedi-"

"Jungkook dur lütfen. Beğendim. Çok beğendim hatta. Bana yıllar önce kaybettiğim arkadaşımı hatırlattı."

"Anlatmak istersen dinleyeceğimi söylemiştim. Eğer istersen şimdi anlat."

"Ben...Yedi yaşındaydım, okula başladığım ilk sene, doğum günümü evde kutlamak için hazırlık yapmaya başlamıştı annem. Bütün arkadaşlarım gelecekti. Bizim evimizin karşısında oturan en yakın arkadaşım Taejoon da gelecekti.

Nihayet 30 Aralık günü geldiğinde heyecandan yerimde duramıyordum. Her şey hazırdı. Pasta, süsler, misafirler, arkadaşlarım, herkes pastayı üflememi bekliyordu. Ama ben Taejoon gelmeden üflemek istememiştim. Camda onu beklemeye başlamıştım. Nihayet annesiyle birlikte evden çıktığında heyecanla ona seslenmiştim. Beni duyunca elindeki hediyeyi göstererek bizim eve doğru koşmaya başlamıştı."

Anlatmayı birden kesmiştim çünkü ağlamaktan konuşamıyordum. Jungkook yanıma oturup sırtımı okşamaya başlamıştı. Elinin tersiyle gözyaşlarımı silmiş ve ellerimi sıkıca tutmuştu.

"Anlatmaya devam et güzelim. Anlatınca rahatlayacaksın. Ben yanındayım, seninleyim."

"Taejoon eve doğru koşarken annesi geride kalmıştı. Ordan sonrası çok kötü. Her şey bir anda gelişti. Sokağın başından hızla gelen bir araba ona çarptı. Bunu gördüğümde delirdiğimi zannetmiştim. Hemen evden dışarı fırladım ve onun yanına gittim. Kanlar içinde yerde yatıyordu, annesi olduğu yerde yığılmış kalmıştı. Bana aldığı hediye yanına düşmüştü biliyor musun? Bana aynı şimdi bana verdiğin gibi kar küresi almıştı. O kazada ben hem arkadaşımı hem de doğum günlerimi kaybettim. O gün size öyle davranmak istemezdim ama elimde değil.

Seokjin hyung, belki bu sefer kutlarım diye düşünmüş ve size hiçbir şey anlatmamış. Ona da kızamıyorum. Sana hiç kızamıyorum zaten. Çok özür dilerim Jungkook.

Artık biliyorsun. Bana hak veriyorsundur umarım. En yakınını kaybetmek insanda böyle kalıcı hasarlar bırakıyor işte. Seni üzdüğüm için de özür dilerim."

"Ne özrü Taehyung. Asıl ben özür dilerim. Sen öyle yapınca ben altında bambaşka şeyler olabileceğini düşündüm ve sana kızdım. Ama şimdi sen bunları anlatınca asıl kendime kızıyorum. Keşke yanında olabilseydim. Taejoon için çok üzgünüm. O şimdi bir melek ve bizi yıldızlardan izliyordur. Onun için yapabileceğin en iyi şey onun yerine de mutlu olmak. Eminim o da bunu isterdi."

"Teşekkür ederim tombul yanaklı çocuk."

Bu söylediğime hafifçe tebessüm ettikten sonra beni omzuna yatırmış ve ben uyuyana kadar saçlarımla oynamıştı.

Hatırladığım son şey bana annemin küçükken söylediği ninniyi mırıldanmasıydı....



Ah benim Taehyungum...

Kaçmadan oy verin bari :')

at the gym | taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin