Bölüm 41 = Max'in öfkesi

1.1K 100 53
                                    

Max okul koridorunda dalgınca ilerlerken karşısına ansızın Alex'in çıkmasıyla irkildi. Etrafta çok fazla likantrop kokusu olduğundan Alex'in kendisine yaklaştığını fark etmemişti bile.

Alex neşeli bir şekilde "Sen nerdesin bakayım sabahtan beri?" diye sorunca Max "Sabah Marianayı görmeden gelemezdim bunun için kahvaltı saatini kaçırdım ve direk sınıfa geçtim" diye yanıtladı sakince.

Alex Max'in tüm gece uyumadığını ve sabaha kadar Sandra'nın evinin oralarda nöbet tuttuğunu bildiğinden omzunu kapının kenarına yaslayıp "Şimdi nereye?" diye sordu.

Max ne kadar dün geceden beri gergin olsa da Alex'in bu eğlenceli tavrına eşlik etmeden alamadı kendisini. "Sen nereye gideceksen bende oraya gideceğim?" diyerek Alex'e doğru yaklaşıp aralarındaki mesafeyi kapattı.

Alex Max'in bu ani tavır değişikliğine karşı sevinçle "Ben eve yatak odama gidecektim aslında şuan seninde benimle beraber gelmen ne güzel olucak" dediği an Max çıkçıkladı. "Maalesef bu teklifini üzülerek reddedeceğim."

Alex ona aşırı oyuncu bir tavırla üzülmüş gibi davranıp "Ama neden, daha ilk haftamızdan beni dul kadın gibi eve tekmi göndereceksin" dediğinde Max işaret parmağı ile Alex'in alnına bir tane şaplattı. "Saçmalama istersen."

Alex sırıtarak yaslandığı yerden doğruldu "Tamam tamam, bu biraz saçma oldu farkındayım. Eee bebeğim istikametin neresi?" diye sordu.

"Sabah kahvaltı seansını kaçırdığım için yemekhaneye uğrayacaktım aslında, gelir misin benimle?"

"İyi bende bir kahve içer kendime gelirdim, malum sabaha kadar senin varlığını yan evin civarında hissedipte gelememek sinir hücrelerime iyi gelmedi."

Max "Mariana gidene kadar maalesef bu rahatsız hisle bir miktar daha idare edeceksin" dediğinde Alex'in gülen yüzü yavaşça ciddileşti. Max bunu fark etse de birşey diyemedi. Mariana'yı kurtların ininde tek başına bırakamazdı. Sandra ve Viliam ile anlaşmışlardı. Her gece biri kurtların toprağında nöbet tutacak ve gözlerini ise Sandra'nın evinden ayırmayacaklardı.

Beraber yemekhaneye doğru yürürlerken Max hala etrafından geçen farklı ırkların kendisine garip bir şekilde baktıklarını görsede zamanla onların bu tavırlarını görmemezlikten gelmeye alıştırdı kendisini. Bir çoğu kendisinden ve yapabileceklerinden korkuyor ve bazı kitlelerde onun sırf varlığından bile nefret ediyordular.

Alex düşünceli bir şekilde yemekhaneye girerlerken "Mariana ne dedi acaba bizimkilere bir bilgin varmı bu konuda?" diye sordu.

"Bilmiyorum ama gece boyunca topraklara yaydığı büyüyü hissettim. Çok ama çok uzun zamandır büyü ile uğraşmadığını, sadece ufak tefek hayatını kolaştıracak şeyler yaptığını söylemişti. Dün gece hissettiğim şey hiçte ufak tefek değildi."

"Karabüyü müydü?" diye sordu Alex fısıldayarak.

Max "Daha önce hiç karabüyü ile karşılaşmadım veya Mariana'nın da yaptığını görmedim o yüzden nasıl hissettirdiğini bilemem ama sanki daha çok normal bir büyü gibiydi. Tatlı reyhası toprağa yayılmış ve insanı mest ediyordu adeta" dediğinde Alex "Nasıl lan? E ben neden öyle birşey hissetmedim" diye itiraz etti hemen.

Yemekhanenin içine girdiklerinde yemek kuyruğunda sadece iki kişi vardı. Yemekhanenin yarısı boştu ve Alex adımlarını yavaşlatarak ortalarda oturmuş gruba düşünceli bir şekilde bakarken Max'in az önce kendisine büyü ile ilgili söylediği şeyi duymamıştı bile.

Max onun masada yemek yiyerek sohbet eden daha önce kendisinin hiç görmediği guruba bakarak "Ne oldu?" diye sordu.

"Bunlar Elfler. Hatta okuldaki neredeyse tüm Elfler o masada toplanmış. gidip konuşalım mı, birşey biliyorlardır belki?" dediği an Max Alex'i geçip "Hiç sormayacaksın sandım" diyerek Elflerin masasına doğru ilerledi.

Git Gidebilirsen BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin