Yang Jeongin
Jisung'a tam tamına 2 gündür ulaşamıyorduk. Kimseden haber yok... Sessiz sedasız her yeri arıyoruz. Elimiz kolumuz bağlı duruyorduk. Eğer polise haber verirsek olaylar yayılabilirdi. Herkes Hanji'yi evde biliyor. Biz hariç. Jisung'u arıyoruz ama hep meşgul çalıyor. Nerede olabilir ki? Merak ediyoruz.
Hâla evdeydim. Seungmin ve Hyunjin de buradaydı.
H: Ben gerçekten korkmaya başladım. İlk başta kafasını dağıtmak için gitti diyeceğimde 2 gün oldu.
S: Polise haber verirsek ne olacağını biliyorsun.
H: Evet biliyorum. Bugün barlara veya başka yerlere bakalım mı? Belki oradadır. Belki dışarıda sızmıştır.
''Saçmalama hyung. 2 gün nasıl dışarıda kalsın. Barda da kalamaz zaten. Bir kız veya erkeğin evinde kalsa o da iyidir.''
H: Ne bileyim ya! Kafam iyi değil demek ki.
S: Farkındaysanız bu çocuk bu aralar eve hiç uğramıyor. Geçen de öyle olmuştu.
''Harbi.''
(Yazar anlatımından...)
Sanırım Minho dolapta çok uzun süre kalmıştı. Ne yapacağını bilemeyip, o insanlardan kurtulmak için dolaba saklanmıştı. Küçük bir çocuk gibi. Saklambaç oynarlar bazıları arkadaşlarından saklanır, bazıları ise korkunç takıntılı hayranlarından ve paparazilerden..
Herkes içeri girip bağırıyordu. Minho gitmelerini bekliyordu. Hayranlar rastgele insanların kapılarını çalıp resmen evlerinin içine girmeye çalışıyorlardı. Bundan dolayı olaylar gittikçe büyüyordu. Neden hayranlar bu kadar korkunçlar?
Hâla pes etmeyenler vardı. Peki ya Jisung, ona ne olmuştu? Jisung'un aklına eskiler ve abisi geldikçe kendini yıpratmaya devam ediyordu. Bu sefer Jisung yataktan kalkmayı deneyecekti. Kurtulacaktı bu eski evden ve eski anılardan. Belki de abisini unutmak onun için biraz zor olacaktı. Ama deneyecekti. Jisung, yatağından kalkıp yanına getirdiği çantayı aldı. Çok da uzakta değildi. Çantasından bol bir sweatshirt ve eşofman altı çıkardı. Üstünde kirli kıyafetleri çıkartıp, çıkardığı kıyafetleri giymeye başladı. Giydikten sonra birde getirdği gözlüğü taktı. Gözleri acayip bir şekilde şişmişti. Kapişonunu da taktı. Yanına eşyalarını ve abisinin Jisung'a yazdığı mektubu aldı. Yatak odasından çıktı ve aşağı kata doğru inmeye başladı. Aşağı kata indi. Yavaşça dış kapıyı açtı. Dışarı çıktı. İnsanların onu tanımaması için rahat yürümesi gerekiyordu. Yavaş yavaş yürümeye başladı. Etrafına göz gezdirdi. İnsanların arasına karışmayı sonunda başarabilmişti. Artık rahatça yürüyebiliyordu. Kimse Jisung'a bakmıyor, konuşmaya çalışmıyordu. Kimse onu soru yağmuruna tutmuyordu. Arkasından Jisung'un adını seslenen kız veya erkek yoktu. İşte o zaman Jisung, hayatının en iyi zamanını geçirdiğini düşünmüştü. Taksiye binecekti ama bu güzel anları tattıktan sonra binmek istememişti. Ne de olsa yolu biliyordu. Özel arabayla kaç defa eve doğru gittiğinden ezberlemişti.
Siteye doğru yola çıktı. Telefonu hâla 'rahatsız etme' modundaydı. Yanına kulaklığını da getirmişti. Kulaklığını taktı ve bir şarkı açtı.
CRY FOR ME - TWİCE
Aslında Jisung yavaş yavaş k-pop gruplarına bakıp, dinlemeye çalışıyordu. O kadar da fena olmadığını düşündü. O kadar rahat ve özgür yürüyordu ki.. O kadar mutluydu ki. İşte o zaman bu zamandan hiç çıkmamak istemişti. Dinleyerek yürümeye devam etti. İçinden 'ben nasıl bu hâle geldim' diye geçiriyordu. Anlaşılan biraz yürümesi uzun sürecekti çünkü yolu uzaktı.