Arda, Emre'nin alçıya alınmış olan bileğine baktı. Arkadaşının yarılmış olan kaşına beş dikiş atılmıştı ama hiçbir şey onu bileğinin iki farklı yerden kırılmış olması kadar üzemezdi.
Benim yüzümden, diye düşündü Arda. Ağlamaktan ve acı çekmekten yorulmuş olan arkadaşının saçlarını okşadı. Gözleri dolmuştu, Emre'nin yerinde o olmalıydı. Yaptığı hatanın bedelini arkadaşları değil de kendisi ödemeliydi.
Emre'nin üzerini örttü. Rahatça uyuyabilmesi için onu yalnız bırakmaya karar verdi. Gözlerini açık tutmaya çalışan arkadaşını alnından öpüp odadan çıktı.
Diğer arkadaşlarına Ferdi'nin ona söylediklerinden bahsedip bahsetmeme konusunda kararsızdı. Hastanenin koridoruna bakındığında Mert'in İrfan'ın omuzuna başını yaslamış bir şekilde uyuyakalmış olduğunu, İsmail'in ise yere oturmuş sırtını duvara yaslamış bir şekilde ellerine baktığını gördü.
Sarışın arkadaşının ellerinde Emre'nin kanı vardı. Kendi üzerine ve ellerine bakmak o an aklına geldi. İsmail'den bir farkı yoktu. "N'oldu, durumu nasıl?" Kendisini Emre'nin müşahede altında tutulduğu odanın kapısının önünde dikilirken gören İrfan sesini çok yükseltmemeye çalışarak sordu. Mert'i uyandırmak istemediği her halinden belliydi.
Arda, İsmail'in de kendisine merakla bakmaya başlamasıyla arkadaşlarının yanına yaklaştı. "Kaşına dikiş attılar, bileğini de alçıya aldılar. Durumu her ne kadar iyi olsa da dinlenmeye ihtiyacı olduğundan serum bağladılar. Şimdi de uyuyakaldı."
"Çok üzüldü mü?" İsmail'in sorusuna başını sallamakla yetindi Arda. Gözleri dolmuştu, Emre'nin ne kadar çok üzüldüğünü anlatmaya başlasa ağlamaktan konuşamayacağını biliyordu çünkü. "Ne istediler Emre'den? Ferdi nasıl bu kadar iğrenç bir şey yapabilir aklım almıyor!"
İsmail'in sinirle söylediği sözlerin, cevapsız kalan sorularının ardından Arda kendisini daha çok suçlu hissetmeye başlamıştı. Dudakları arasından kaçan hıçkırığı bastıramamış boş kolidorda yankılanan sesiyle uyuyan Mert'in de sıçramasına neden olmuştu.
İrfan, neye uğradığını şaşıran Mert'i kolları arasına alıp sakinleştirmeye çalışırken İsmail de oturduğu yerden kalkmış Arda'yı kendisine çekip sarılmıştı. "Tamam, tamam bebeğim ağlama Emre iyi olacak. Biz nelerin üstesinden geldik, bunu da halledeceğiz."
Ertesi Gün
Ferdi, Arda'nın duygularıyla oynadığını soyunma odasında üzerini değiştirirken tanımadığı alt sınıf öğrencilerinin konuşmalarından öğrenmiş ve resmen deliye dönmüştü. Aşağılanmış hissediyordu, yaptığı tek şey genç olanı sevmekti oysaki. Onun karşısına dahi çıkmamış, rahatsız olmasın diye elinden geldiğince sessizce sevmişti.
Bowling oynadıkları gece yaşananlardan sonra Arda'nın da kendisinden hoşlanıyor olabileceğini düşünürken duyduklarıyla yıkılmıştı. Bir oyun için duygularıyla oynamışlardı.
Maça çıktığında o kadar sinirliydi ki ne yaptığının farkında bile değildi. Emre'ye zarar vermek gibi bir fikri dahi yoktu aslında. O an karşısında kendi takım arkadaşlarından biri de olsa yaşananlar değişmeyecekti.
Yine de Emre'den özür dilemesi gerektiğini biliyordu. İşte bu yüzden şu an koç ve takım arkadaşlarıyla birlikte Emre'nin kaldığı hastanedeydi.
Resepsiyondan öğrendikleri odaya ulaşmak için asansöre bindiklerinde Ferdi, Emre'ye ne diyeceğini düşünmeye başlamıştı. Yüzünde mimik dahi oynamıyor olsa da yaşadığı pişmanlık göğsünü yakıp kavuruyordu. Bu yüzden içten bir konuşma yapmaya, kendisini iyi bir şekilde ifade etmeye ve Emre'den doğru düzgün bir şekilde özür dilemeye ihtiyacı vardı.
Kurmak istediği cümleleri kafasında toparlamaya çalışırken asansörün kapısı açıldı. Başını kaldırıp gözlerinin zeminle olan temasını kesen Ferdi karşısında Arda'yı gördüğünde olduğu yerde kalakalmıştı.
Ağlamaktan ve uykusuzluktan kızarmış olan yeşil gözler kendi gözleriyle buluşur buluşmaz Ferdi'nin içine tarif edilemez bir acı virüs misali yayılmaya başlamıştı.
Arda'yı öyle görmek Ferdi'yi kendine itiraf edemese de mahvetmişti. Genç olanın yüzünü incelemeyi bırakıp diğerleri gibi hızlı adımlarla asansörden çıktı. Arda'nın yanından geçmek üzereyken bileğini tutan elle olduğu yerde durmuştu.
"Konuşmamız gerek." Arda'nın dudaklarından dökülen kelimeler o kadar beklenmedikti ki Ferdi bir süre sessiz kalıp kafasını toparlamaya çalıştı. "Seninle konuşacak hiçbir şeyim yok benim. Buraya Emre'den özür dilemeye geldim. Yani anladığın üzere muhatabım sen değilsin."