İrfan, Emre'nin anlattıklarından sonra oluşan sessizliği bozmak için boğazını temizledi. "Bir şeylerin Ferdi'yi bu duruma getirdiğini fark etmiştim de bunun biz olabileceğimiz aklımın ucundan dahi geçmemişti." Arda, İsmail'in kolları arasında başını yerden kaldırmadan İrfan'ın sözlerini bitirmesini bekledi. "Ne yapacağız peki şimdi? Bir fikri olan var mı?"
Mert kendisine bakan Arda'ya cevaben omuzlarını silkmekle yetindi. Bu oyunu başlatan ve Arda'yı Ferdi'ye karşı öyle davranmaya zorlayanlardan biri olarak o da çok pişman hissediyordu. Kendisini Ferdi'nin yerine koyuyordu ve İrfan'ın onun duygularıyla anlık olarak böyle oynadığını hayal ediyordu da... Keşke o an da böyle empati yapabilseydim diye düşündü Mert.
"Aslında benim aklımda bir fikir var ama siz kabul eder misiniz, bilmiyorum." Emre, odadaki bütün arkadaşlarının meraklı bakışlarını üzerinde hissettiğinde gülümsedi. Alçıdaki ayak bileğini göstererek, "Ferdi bana iyileşene kadar yardım etmeyi teklif etti." İsmail kaşlarını çatarak, "Eee?" dedi. Emre boğazını temizleyip gözlerini Arda'nınkilerden ayırmadan konuşmaya başladı. "Eesi şu; Ferdi'nin bana yardım etme teklifini kabul edeceğim. Böylece Ferdi sürekli bizim etrafımızda olmak zorunda kalacak. Arda da onun gözü önünde olacak, fırsat buldukça konuşacak kendini açıklamak için çabalayacak. Tabii biz de öyle."
İrfan, Emre'nin fikrini onayladığını belli eder bir şekilde başını salladı. Arda ise heyecanla İsmail'in kolları arasından sıyrıldı ve oturduğu yerde dikleşti. "Teklifi hâlâ geçerli midir ki?" Emre gülümseyerek öne doğru eğilip Arda'nın saçlarını karıştırdı. "Eminim geçerlidir."
Ertesi Gün
Emre bulduğu boş banka iyice yerleştikten sonra koltuk değneklerini Ferdi'ye doğru uzattı. Ferdi onu ikiletmeden değnekleri alıp bankın bir köşesine yasladı. Sonra da taşıdığı iki sırt çantasını yeni biçilmiş çimlerin üzerine bırakıp derin bir nefes aldı. "Çantan neden bu kadar ağır?" Emre, kıvırcık saçlı çocuğun sorusuna muzipçe gülümseyerek "Sen taşıdığın için." diye cevap verdi.
Ferdi, Emre'ye kınayan bakışlar attıktan sonra yanına oturdu. "Fikrini değiştiren şey neydi?" Emre kendisine yöneltilen soruyla bakışlarını yanındaki gence çevirdi. "Ne konuda?" Ferdi, Emre'nin sorduğu soruyu neden anlamamazlıktan geldiğini merak ediyordu. Dilini damağında gezdirirken gözlerini kısmış Emre'nin yüzünü inceliyordu. "Sana yardım etme teklifimden bahsediyorum. Hastanedeyken reddetmiştin ya hani. Neden fikrini değiştirdin?" Emre omuzlarını silkip dudağını büzdü. "Bilmem, sanırım sonradan bu teklif bana mantıklı geldi." Ayak bileğini göstererek, "Sonuçta bunun sebebi sensin." Ferdi, Emre'nin alçıdaki bileğine şöyle bir göz attıktan sonra bakışlarını bahçeye doğru çevirdi.
Yaptığı hatanın böylesine somutlaşmış bir şekilde karşısında durması onu çok zorluyordu. Yaşadığı ve yaşattıkları Emre'nin alçıdaki ayak bileği sayesinde asla aklından çıkmıyordu. Hatta bazen bu kırık ayak bileği Ferdi'ye keşke dedirtiyordu. 'Keşke kalbim kırılacağına; duygularım, tutkularım, umutlarım, inandıklarım ve inanmak istediklerim paramparça olacağına benim de kemiklerim kırılsaydı. O sahanın ortasında yok olmanın eşiğine gelen hislerim değil de bizzat bedenimin ta kendisi olsaydı.'
Ferdi'nin düşüncelerinden sıyrılmasına sebep olan görüş açısına giren bedendi. Arda'nın yanlarına gelmek üzere olduğunun farkına vardığı anda yayıldığı banktan toparlandı. Çantasını alıp oradan uzaklaşmak üzereyken Emre onu bileğinden yakaladı. "Bana yardımcı olacağına söz vermiştin, şimdi nereye gidiyorsun? " Ferdi, Emre'nin kaşlarını kaldırarak sorduğu soruya oflayarak cevap verdi.
Arda yanlarına ulaştığında ortamın gerginliği elle tutulacak cinsteydi. Ferdi, Arda'ya bakmamak için müthiş bir direniş gösterirken; Arda gözlerini kıvırcık saçlı gencin üzerinden ayırmıyordu. "Hadi sınıfa kadar yürümemde bana yardımcı olun." Emre'nin sözleri üzerine Ferdi kaşlarını çattı. "Koltuk değneklerin var ya hani Emrecim."
"Onlarla merdivenleri çıkmak kolay değil. Siz ikiniz kollarıma girerseniz daha iyi olur." Emre çocuk gibi kollarını öne doğru uzatıp ikilinin onu kaldırmasını bekledi. Ferdi yerden hem kendi hem de Emre'nin çantasını almak üzereyken Arda onun yanına yaklaşıp çantayı elleri arasından nazikçe çekip aldı. "Bunu da ben taşıyayım, olur mu?" Ferdi, Arda'ya başını sallamakla yetindi. Koltuk değneklerini de alıp kolunun altına sıkıştırdıktan sonra Emre'yi ayağa kaldırmış olan Arda'nın yanına doğru ilerledi.
Arda, Emre'nin bir kolunun altına girip elini beline attığında Ferdi'nin eliyle temas etti. Ferdi ateşe değmişçesine elini hızla çekmek istese de Arda buna izin vermedi. Emre'yi yavaşça sınıfa doğru yürütmeye başladılar.
Emre'nin sınıfının önüne geldiklerinde ikilinin elleri hâlâ Emre'nin sırtının üzerinde ve üst üsteydi. Emre'yi oturduğu sıraya kadar götürüp oturmasına yardımcı olurken de Arda, Ferdi'yle olan temasını kesmemeye dikkat etti. İşleri bittiğinde ve yan yana soluklanırken dahi Arda hemen yanında duran kıvırcık saçlı gencin işaret parmağını küçük eli içinde tutmaya devam ediyordu.
Ferdi ne yapacağını bilemez bir şekilde orada öylece dikiliyordu. Gitmek istiyordu ama Arda onun parmağını küçük bir çocuk gibi tutarken bunu yapmak ona çok zor geliyordu. Arda sonunda kendisine bakan kıvırcık saçlı gence gülümsedi. "Biraz konuşabilir miyiz?" Ferdi başını sallamakla yetindi. Emre'ye dönüp teneffüste yanına geleceğiyle ilgili bir şeyler geveledikten sonra Arda'nın elini tamamen kendi avucu içine alıp usulca sınıftan dışarı çıktı.