Bölüm 6

14 0 0
                                    

Ricky parti başladığı andan itibaren evi terk etmek istese de arkadaşlarının hatırına partide kalmak zorunda kalmıştı. İçerisi biraz Taerae'nin ünü biraz da Jackson'ın partilerinin tanınırlığı yüzünden iyice doluyordu. Taerae sonunda beklediği misafiri geldiğinde yüzüne büyük bir gülümseme yerleştirerek kapıya gitti. Bir süre sonunda yanında Hao, Kuanjui ve Jeonghyeon ile geri gelmişti. Herkes teker teker selamlaştıktan sonra gündelik şeylerden konuşmaya başlamışlardı ama Ricky içkisinden birkaç yudum olarak susmayı tercih ediyordu. Taerae'ye yakalanana kadar bu suskunluğunu devam ettirebilmişti ama canım arkadaşı hem kendi mutluluğu hem de Ricky için kafasında farklı planlar kurmuştu bile. Bir anda masaya çıkıp bağırmaya başladı. Oyunlar ne kadar kalabalık olursa o kadar iyi olurdu.

"Şişe çevirmece!"

Yanlarına beş altı kişinin daha gelmesiyle birer yuvarlak oluşturdular. Ricky kalkmaya yeltelense de kolundan tutulup geri itilmişti. Tanımadığı insanların da katılmasıyla iyice gerilmiş hissediyordu.

"Tamam o zaman ben başlıyorum."

Hanbin yanındaki hızlara göz kırptıktan sonra şişeyi çevirdi. Her durumda karizmasını korumayı ihmal etmiyordu. Şişe biraz döndükten sonra durduğunda ilk kurbanları Hanbin ve karşısında oturan bir çocuk olmuştu. Soruyu soracak olan karşısındaki çocuktu ve ikisi de önceden tanışıyorlardı.

"Doğruluk mu cesaret mi Hanbin?"

"Cesaret."

"Yanındaki kızın ilk beş düğmesini aç."

Kız izin verdiğini belli ettiği anda Hanbin mutlu bir şekilde görevini yerine getirdi. Oyunda seni tanıyan arkadaşlarının olması güzeldi. Şişe bir kez daha çevrildiğinde Hao ve Jeonghyeon'a çıkmıştı. Soruyu soran kişi Jeonghyeon'du.

"Doğruluk mu cesaret mi?"

"Doğruluk."

"Hoşlandığın birisi var mı?"

Hao bu soruyu duymasıyla içeceğini burnundan püskürtüyordu. Kuzenini yıllardır tanıyan Jeonhyeon için bu tepki bir sürü şeyi açıklamaya yetmişti. Hao soruya yanıt vermemek için shotı kafasına dikse de Jeonghyeon çoktan bir yanıt almıştı. Şişeyi tekrar döndürdüklerinde Kuanjui ve bir tane çocuğa denk geldi. Çocuk flörtüz bir gülümsemeyle soru sormuştu.

"D mi c mi?"

"Cesaret diyorum."

"Beni otuz saniye boyunca öpemezsin."

Hao, o an Jui'nin hayır demesi için her şeyi yapabilirdi. Kalbine bir anda saplanan acı yüzünden gözleri kararmaya başladı. Kuanjui yerinden kalktı ve iddiayı atan çocuğun kucaklarına bacaklarını açarak oturdu. İkisi yavaşça öpüşmeye başladığında Hao kusacak gibi olmuştu. Hızlıca tuvalete gidiyorum diyerek ayrıldı. Tuvalete varıp kapıyı kilitledikten sonra akan gözyaşlarını yeni fark etmişti. Dayanamıyordu, ona olan sevgisi çok fazlaydı ama varlığından haberdar olmadıkça işe yaramıyordu. Her gün çektiği acı daha da artıyordu. Akan gözyaşlarını elleriyle silerken gözleri tüvette uzanan Ricky'e takıldı. Ricky, Taerae'nin Junhyeon'un masanın üzerinde üstü çıplak dans etmesiyle ikinci soruda çok kolay bir şekilde sıvışabilmişti. Normalde perdenin arkasında durduğundan kimseyi görmüyordu ama ağlayan kişinin kim olduğunu merak ettiği için perdeyi açmıştı.

"İyi misin?"

"Hayır."

"Anlatmak istersen dinlerim."

"Beni yalnız bırakabilir misin, lütfen."

"Tabii ki."

Ricky hızlıca kalktıktan sonra tuvaletten çıktı. Tekrardan yalnız kalabileceği bir yer arıyordu. Bahçe çok kalabalık olmasına rağmen uzun uğraşları sonunda sakin bir köşe tespit edebilmişti. Birkaç tane daha içki kaptıktan sonra köşeye geçti ve yıldızları izleyerekten içkisini içmeye başladı. Kendisine yavşayan kızlardan uzak durmak için sakin bir yer arayan Jeonghyeon oraya geldiğinde sarhoş olmuş haldeydi. Jeonghyeon yerde boylu boyunca yatan çocuğun yanına oturdu. Ricky onu görünce yüksek sesle kahkaha attı. Sarhoş olduğunda her şeye gülesi geliyordu.

"Selammmmm."

"Selam."

"Yıldızlar süper değil mi!"

"Güzeller."

"Çok bayıksın."

"Pardon ya."

"Bir gün ben de orada olacağım."

Eliyle uzayı işaret ederken Jeonghyeon onun gözlerine baktı ama ne düşündüğünü anlayamadı. Alkolden dolayı kızarmış yanakları ve gülen yüzüyle mutlu gözüküyordu ama bu dediğinin altında çok daha depresif bir anlam yatıyor gibi hissetmişti. Ricky hızlıca konuyu değiştirmiş ve üç saat boyunca pandaların neslinin tükenmesine ağlamak, Rapunzel'in saçı o kadar kısa kesilmek zorunda değildi diye söylenmek gibi şeyler yaparak Jeonghyeon ile konuşmuştu. Jeong çok yorum yapmasa da onu ilgiyle dinlemişti ve Ricky sanki her zaman buna ihtiyacı varmış da sonunda bulmuş gibi aklına gelen her şeyi irdelemeden ona anlatmıştı. Gecenin soğunun iyice basmasıyla Ricky olduğu yerde titredi. Eve gitmelerinin vakti gelmiş gibi gözüküyordu. Jeonghyeon, Ricky'e kendi ceketini verdikten sonra ayağa kalkmasını sağladı.

"Evin nerede?"

"Ev yok, yedim."

"Junhyeon sen misin?"

"Ne diyorsun?"

"Hiç, nerede yaşıyorsun?"

"Yaşamıyorum, keşke yaşamasam. Hadi yaşamayalım."

Ricky bir anda depresif olup gözleri dolduğunda Jeonghyeon ne yapacağını bilemedi. Sabaha hatırlamayacağım düşünerek kendisine çekti ve sıkıca sarıldı. Ayrıldıklarında az kalsın Ricky yere düşüyordu çünkü kendisine birisinin sarılmasının verdiği huzurla uyuya kalmıştı. Jeonghyeon ne yapacağını bilemez bir halde düşündükten sonra onu böyle bırakamayacağını fark edip az kalsın düşecek olan Ricky'i kucağına aldı. Bir taxi çağırıp onu arabaya bindirdikten sonra evini tarif etti. Ricky'e bir zarar gelmesinden korktuğundan arabaya bindirirken nazik davranmaya çalışmıştı. Ricky kafasını dik tutamayarak cama düşürdüğünde bir eliyle başını tutup çekerek kendi omzuna yaşlanmasını sağladı. Sessizce bir yolculuktan sonra taksi parasını ödedi ve kollarından tutup kaldırarak Ricky'i sırtına aldı. Oturduğu bina küçük bir bina olduğundan asansör yoktu ve üçüncü katta yaşıyordu. Merdivenlerden çıkarken oldukça dikkatli davrandı ve Ricky'nin kendisine iyice sarılmasını sağlayarak onu evine kadar çıkarabildi. Ricky arada kendi kendine konuşuyor, uykusunda bir şeyler bahsediyordu. Bütün bu halleri ona sevimli gelmişti. Sonunda onu yatağa bıraktığında ne kadar yorulduğunu fark etti. Ama garip olan bu yorgunluktan söylenmek istemiyordu. Ricky için bu kadar emek göstermiş olması normal gibi hissettirmişti. Onunla daha fazla ilgilenmesi gerekse bile kendisi için sorun olmayacağını düşündü. Bunlar sıra arkadaşlığının getirdiği bir şey olmalıydı. Altında başka bir sebep aramamaya planladı. Bazı şeyleri eşmek ona korkutucu geliyordu. Ricky'nin ayaklanmalarını çıkardıktan sonra yorganın içine girmesini sağladı. Rahat bir şekilde uyuduğuna emin olduktan sonra köşedeki çekyata kıvrıldı. Sabah aynı yatakta uyansalardı Ricky garip hissedebilirdi. Ama yine istemsizce biliyordu ki o gece yatakta onunla uyusa garip hissetmeyecekti.

Riçh karizma hendsım Where stories live. Discover now