Bölüm 8

7 0 0
                                    

Ricky uyandığında ilk başta nerede olduğunu kestiremedi. Tamamen yeni bir yerdeydi. Bulunduğu odanın duvarları bembeyazdı ama oda takımı tamamen siyahtı. Odanın köşesine koyulmuş siyah kanepenin üzerinde uyuyan Jeonghyeon'u gördüğünde onun odasında bulunduğunu anladı. Parti hakkında pek bir anısı yoktu. Ne yaşandığını hatırlamakta güçlük çekiyordu. Biraz zorladıktan sonra taksiden anılar aklına geldi. Ardından teker teker bütün anıları aklına doluşmaya başladı. Jeonghyeon'un onu kucağına alışı, merdivenlerden çıkarışı, yatağa yatırması... Hepsi bir hayal gibiydi. Onun için neden bu kadar zahmete girmişti ki?

Dünden kalkmanın getirdiği baş ağrısı bir anda kafasına saplanınca istemeden ses çıkardı. Bu ses sayesinde Jeonghyeon da uyanmıştı. Kendisine dik dik bakan Ricky'i görünce bir süre ne diyeceğini bilemedi. En sonunda ayağa kalkıp yanına geldi.

"İyi misin?"

"İyiyim, başım ağrıdı biraz."

Ricky fısıldayarak konuşabilmişti. Dünkü yaşadıkları yüzünden ondan çok utanıyordu.

"Burada bekle."

Jeonghyeon aşağıya indi ve Ricky o aşağıdayken telefonuna göz atmaya karar verdi ama telefonu açmasıyla kapaması bir oldu. Arkadaşları tarafından bildirim yağmuruna tutulmuştu. Hem ağrıyan başı hem de bulanmaya başlayan midesi ile onlarla uğraşabilecek durumda değildi. Telefonu tekrar bıraktı ve odanın detaylarını incelemeye başladı. Sade bir dizaynı ve şık bir görüntüsü vardı. Odanın verdiği hava ile Jeonghyeon'un verdiği hava aynıydı.

Jeonghyeon elinde bir tepsiyle odaya girdi. Tepsinin üzerinde taze çekilmiş kahve ve ilaç duruyordu. Yanında da bir bardak süt ve şeker kabı vardı.

"Kahveyi nasıl içersin bilemediğimden süt ve şekeri getirdim. İstediğin kadar ekleyebilirsin. İlaçlar da baş ağrına ve mide bulantına iyi gelir."

"Teşekkür ederim."

Bu kadar düşünceli olması karşısında Ricky'nin dili tutulmuştu. Tepsiyi elinden aldıktan sonra kahvesine şeker ve süt ekledi. Sade kahve içmeyi pek sevmiyordu. Jeonghyeon da bu sırada yatakta diğer yanına oturmuş telefonuna bakıyordu. Ricky sessizlik içinde kahvesini bitirip hapını aldıktan sonra tepsiyi yanındaki komidinin üzerine bıraktı.

"Jeonghyeon..?"

"Efendim?"

"Ben.. Nasıl diyebilirim bilmiyorum ama teşekkür ederim."

Jeonghyeon konuşmak üzere ona dönmüştü ki Ricky kelimeleri bir kez toparlayabildiğinden o konuşmadan hızlıca konuşmaya devam etti.

"Dünden beri benimle ilgileniyorsun, sana çok zahmet oldum. Ne kadar teşekkür etsem az."

"Önemli değil-"

"Önemli!"

Bir anda heyecana gelince fark etmeden Jeonghyeon'un ellerini tutmuştu. Anlık gelen cesaret ile elini onun ellerinin üzerinden kaldırmadı ve konuşmaya devam etti. Heyecanlı heyecanlı konuşurken Jeonghyeon'a daha da yaklaşıyordu ve bu Jeonghyeon'a çok tatlı gelmişti.

"Seninle aramızda çok bir muhabbet geçmedi ama benim için bunları yaptın! Sarhoşken benimle ilgilenmemiş olsaydın başıma ne gelebileceğini bilmiyorum. Çok teşekkür ederim!"

Jeonghyeon yakınlaşan yüzleri sayesinde pek odaklanamamıştı ve bir elini Ricky'nin omzunun üzerinden geçirerek Ricky'i kendisi ile yatağın başlığının arasına sıkıştırdı. Bunu yaparken bedenen de onun üzerine binmişti ve Ricky ikisinin arasında iyice küçük kalmıştı. Yüzünün delicesine kızardığını hayal edebiliyordu. Jeonghyeon'un çekileceğini düşünse de beklediği gibi olmadı ve Jeonghyeon pozisyon değiştirmeden yüzünü incelemeyi seçti. İkisinin de yüzleri birbirine o kadar yakındı ki kafaları biraz ilerlese dudakları birbirlerine değiyor olacaktı. Jeonghyeon utanmış çocuğa bakarak gülümsedi ve mümkünmüş gibi daha da yakınlaştı. Ricky her saniye daha da fazla yanıyor, bayılacakmış gibi hissediyordu. Jeonghyeon bir anda yüzünün yönünü çevirdi ve kulağına doğru yaklaştı. Üzerine daha da eğilirken konuştu.

"Önemli değil, kim olsa aynısını yapardı."

Bunları dedikten sonra yataktan kalktı ve Ricky'e hazırlanıp gel dedikten sonra odadan çıktı. Ricky yaşadığı şoku yirmi dakika içinde falan ancak atlatabilmişti. Odadan çıktığındaysa mutfakta Jeonghyeon'un kahvaltı hazırladığını gördü. Ev, kendi evine göre çok çok küçüktü. Bir mutfağı, bir odası, bir salonu ve bir tuvaleti vardı. Kendi evinde en az otuz tane oda olduğundan bu sayı ona az gelmişti. Böyle bir yerde yalnız yaşıyor olmalıydı. Evde başka kimsenin eşyası yoktu. Mutfağa geçip utanaraktan yanına geldi.

"Ben çıkacağım. Arkadaşlarım da beni merak etmiş olmalı."

"Kahvaltıya kalsaydın keşke."

"Başka bir zamana benim sana ısmarlamama izin ver, olur mu?"

"Bunu kabul edebilirim gibi gözüküyor. Bu arada çilek severdin değil mi?"

"Evet. Bir dakika sen bunu nerden-"

"Arkadaşlarınla konuşurken duymuştum. Ayrıca durmadan çilekli süt içiyorsun".

Jeonghyeon yıkadığı çileklerden bir tanesinin ucunu kesti ve Ricky'e yaklaştı. Çileği Ricky'nin ağzına doğru uzattığında Ricky'nin utanma merasimi tekrar başlamıştı. Hiçbir şeyi tek lokmada yiyemediğinden dolayı çileğin ucunu ısırdı. Kopardığı parçayı yuttuktan sonra kalanın hepsini ağzına attı ama bunu yaparken yanlışlıkla dudakları Jeonghyeon'un parmağına temas etmişti. Hızlıca ağzını kaçırdı ve görüşürüz diye bağırdıktan sonra evden koşarcasına çıktı. Jeonghyeon ise okula daha sık çilek götürecek gibi duruyordu.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: May 23, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Riçh karizma hendsım Where stories live. Discover now