Mira, elindeki kitabı ne zaman bitirirsin?" diye sordum kardeşime. "Noldu abla, neden sordun?" şeklinde karşılık verdi. "Diğerlerini bitirdim, bir o kaldı." dedim. Gözleri yok artık der gibi çılgınca açıldı. "O kitaplar daha 4 gün önce geldi, Aslı. Şaka mı yapıyorsun?" diye söylendi Asya. Ona ters ters bakım omuzumu silktim. "Bende aynı durumdayım kardeşlerim, bende." dedi Asel'de.
"Offfffff" diye ayağa kalktı Mine. Hepimiz ona döndük. "Ya bu şeyine şey yaptığımın odasında totomu büyütmekten sıkıldım artık. Her 5 günde bir gelen 15 kitaptan da güneş denen şeyi haftada bir kere 1 saatliğine görebilmekten de, kobay faresi olarak kullanılmaktan da bıktım!" dedi hırsla. Gözleri bir sinirle parıldayıp hemen söndü ve tekrar "Offffff" diyerek yatağına oturdu.
Koza "Dün canınız çok yandı mı? Yarı baygın geldiniz hepiniz." diye sordu korkuyla. Tam karşımdaki yatakta oturuyordu. Yatağıma uzanarak ellerimi başımın altına koydum. "Başım döndü, midem bulandı, ağzımda demir tadı hissettim ben. Sonrasını biliyorsun, saatlerce kalkamadım yataktan." dedim. Mine "Ben ağzımdan ve burnumdan kan geldiğini hatırlıyorum. Sonrası muamma." dedi. Mira da onu onaylayarak "Bende öyle." dedi. Asel "Omuzlarıma tonlar yüklenmiş gibi hissettim. Başım fena ağrımıştı." dedi. Asya "Derim yandı, cidden. Kıpkırmızı oldum. Ve ishal olmuşum." dedi hırslı bir sinirle.
Bize üzgün üzgün bakan Koza'ya döndüm. "Sen nasılsın?" diye sordum. Bana bakarak gülümsedi. "Son 3 aydır denedikleri formül sonunda başarılı oldu. Hiçbir şey olmadı bana." dedi gülümsemesi büyürken. Acı çekmemesine sevindim ve bende ona büyükçe gülümsedim. Yeterince acı çekmişti.
Biz konuşup sohbet etmeye devam ederken annem odaya yemek arabasıyla gelip 6 tabağı masaya bıraktı. O içerideyken sus pus olup onu izledik. Mine yüzünü buruşturup ömürlük düşmanını görmüş gibi baktı annemize. Annemin onu taktığı söylenemezdi. Peçete, ağrı kesici hap ve 3 sürahi su da bırakıp çıktı odadan. Ve kilitledi yine kapıyı. Mine derin bir nefes almasına karşın sinirini hâlâ atamamış kafasını yastığa bastırmış ve büyük bir çığlık koparmıştı. Masaya yaklaşıp bir bardak su aldım ve kafama diktim.
Bu yemekleri yemek için 2 saatimiz vardı.
Kendi ismimin ve Koza'nın isminin yazdığı tabağı alarak yatağıma ilerledim. Koza'nın tabağını ona uzatıp almasını bekledim. O kendi tabağını aldığında bende tabağımla yatağıma oturdum. Hiç aç değildim ama yinede tavuk etinden bir parça alıp ağzıma attım.
Asel, Asya ve Mine bir köşede birbirine, ailelerine karşı ne kadar sinirli olduklarını söylüyordu. Mira yatağına uzanmış, yastığını göğsünün altına koymuş hem kitap okuyor hem de yemeğini çatallıyordu. Koza'ya baktım. Dolu gözleriyle tabağına bakarken bir yandan da çatalıyla spagettisini karıştırıyordu. Onu kendi haline bırakmak istemiyordum. Ama zaten son zamanlarda onu fazlasıyla sıkmıştım. Sürekli 'beni boşver' , 'neyse' , 'amaaan' diyerek geçiştiriyordu. Üzerine gitmek istemedim. Bu yüzden kendi tabağıma dönüp tavuk etini ağzıma atmaya devam ettim.
2 saatin sonunda kapının kilidi açıldı. Tabaklarımızı masanın üzerine çoktan bırakmıştık. Son saniye su kafama dikerken annem bardağıma bakmaya başladı. Yavaşça masaya bıraktım ve önüne ittim. Allık allık bakmaya devam ederek bardağı yemek arabasına koydu. "Pantolon ve tişörtlerinizi giyin. Maske takın. Dışarı çıkacağız." dedi. Koza "İyide daha yeni güneşi gördük?" dedi sorarcasına. Annem yemek arabasını odadan çıkarırken "Sokağa çıkacaksınız." dedi, biraz durduktan sonra "Şapkalarınızı takmayı unutmayın." uyarısında bulundu. Ve odadan çıkıp kapıyı kilitledi.
Şaşkınca birbirimize bakarken kimse konuşmadı, muhtemelen konuşamadık. Ben yavaşça dolabımın önüne gittiğimde herkes benim gibi dolaplarına yöneldi. Çekmecelerden en sevdiğim kıyafetleri alıp üstümdekileri hızla çıkardım. Yarım saatimiz vardı.
Hazırlandığımda yatağıma oturup kalan 15 dakika boyunca 'Neden bir anda dış dünyaya çıkıyoruz ki?' diye düşündüm.
Bunu çıkmadan bilemem.
ᘛ⁐̤ᕐᐷ 𖫬𖫰ˀ⁐̤ᘗ
553 kelime
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kobay Faresi
SonstigesSıramın gelmesini bekliyordum. Bu defa ne tür sıvıların derime enjekte edileceği, ne tür reaksiyonlar atlatacağım bilinmezdi. Garip bir ürperti ve korku amansızca sardı vücudumu. Buna yüzlerce kez maruz kalsam da korkumu yenememiştim. O oda beni her...