Palyaçolu günün üzerinden 3 hafta geçmişti. O günün üzerine sonraki hafta da bir kere dışarı çıkıp 1 saatliğine arabayla gezmiştik. Bu da demek oluyor ki 19 yıllık hayatımda, bu yeraltı odasından yüzeye sadece 2 saatliğine çıkmıştım.
166.554,5 saatte sadece ama sadece 2 saat.
İkinci kez gezdiğimiz günden sonra nedensizce deneyler azaldı, deneylerin yan etkileri de azaldı. Hatta sadece 5 günde bir gidiyorduk. Ama ben kardeşlerimin aksine değişmediklerini düşünüyordum. Sadece, bilemiyorum, kimse değişmez ki işte. Belki ara verdiler yeni sözde 'doğal' ilaçlar üretmeye. Belki oğullarına zaman ayırıyorlardır. Bilemem.
Müneccim değilim sonuçta.
Annemler değişmenin aksine bu aksaklıktan rahatsız görünüyorlardı. En ufak tıkırtıya bile kulak kesildiklerine şahit olmuştum. Hatta bu konuda kardeşlerimin ağzını da yoklamıştım -gerçi onlar durumu fark etmemiş ama-. Basit bir ayak sesi bile baba ve annemi ürkütüyordu. Bir işler döndüğünün bilincinde olan da tek bendim sanırım.
Herkes anne-babamız bize iyi davranıyor diye garipliklere kör, sağır olmuştu. Az daha iyi muamele görseler seve seve kobay faresi olacaklar resmen.
Anlayamıyordum.
Yatağıma oturmuş kıyafetlerimi katlarken düşündüğüm şeylerle etrafıma baktım. Kardeşlerimin enerjisi yerindeydi ve bir şey düşünüyormuş gibi görünmüyorlardı. Kalan birkaç parça kıyafetimi de katlayıp hepsini dolaba yerleştirdim ve banyoya girmek için yeltendim. Klozetin üstünde oturup düşünmeye ihtiyacım vardı.
Ya da duş alabilirdim.
Banyoya girip kapıyı kilitlediğimden emin olduktan sonra ilk amacım olan klozetin üstüne oturup düşünme eylemini gerçekleştirdim. Düşünecek bir şey bulamayınca kalkıp ılık bir duş aldım. Odaya girip kıyafetlerimi aldıktan sonra tekrar banyoya girdim ve kıyafetlerimi düzgünce giydim. Bu odada sadece birbirimizi görsek bile düzgün giyinmeyi severdim kardeşlerimin aksine. Onlar gün içinde pijamayla bile gezerlerdi, ben bunu sevmezdim. Bu yüzden en çok kıyafet kirleten de bendim muhtemelen.
Aynada kendime bakıp siyah, omuzlarıma kadar olan saçlarımı düzelttim. Güzeldim ama solgundum. Önceki yan etkilerin verdiği yıllık bir yorgunluk vardı üzerimde. Kolay kolay dinlenecek gibi değildim. Ömrüm sonuna kadar da dinlemezdim muhtemelen. Zira yok yere öleceğimi düşünmüyordum. Beni öldürecek olan o deneylerdi. Bunun bilincindeydim.
Buradan ancak ölürsem çıkardım.
Sahi ölürsem bile nasıl gömülebilirim ki? Gömemezler bile. Yaşarken kimliği olmayan birini tespit etseler mezarlıkta, araştırarak ailemi öğrenmezler mi? Onlar bu riski göze almazlar.
Peki ölürsem ne yapacaklar?
İçimi saran huzursuzlukla aynadaki yüzüme tekrar baktım. Ölünce bile huzurlu olamazdım ben. Bunun farkına vardığımda o kadar umursamadığımı anladım ki içimin soğukluğu beni bile korkuttu. Yinede kardeşlerimin bana soru sormalarını istemediğimden yüzüme gerçeğe çok yakın bir tebessüm koyup banyodan çıktım.
Herkes yatağında kitap okurken bende masanın üzerinden bir kitap alıp sandalyeye oturup bacaklarımı kendime çektim ve kitabı araladım. Cümleler ardı ardına dizilirken anlama yetimi kaybettiğimi fark ettim. Ne kadar dikkat etsemde cümleler bir anlama kavuşmuyor, yabancı bir dilde, anlanmayacak kadar karmaşık, garip puntolardan oluşan şekiller oluyor; kaybolup gidiyorlardı. Kaç sayfa çevirmiş olsamda aklımda tek bir kelime bile yoktu. Belki bu sefer okuyabilirim umuduyla başka bir kitap aldım elime. Bu defa da hüsrana uğradım, bu da tamamen aynıydı.
Bu kitapların neyi vardı?
Sorun sende aptal!İçimdeki sesle kendime geldim. Bu kitaplar Türkçe'ydi, anlamayan bendim. İçimdeki bu sızı neydi böyle? Neden yakında kötü bir şey olacakmış gibi hissediyordum?
Kardeşlerime baktım, onlar gayet rahat kitap okuyordu. Neyim vardı benim böyle? Yavaşça yerimden kalkıp yataklarla arasında biraz mesafe olan puflara gittim ve kendimi bir tanesine attım. Sırtım rahata ermişken kafamı arkaya yasladım ve gözlerimi kapıya diktim.Sanırım biri odaya girmek üzereydi.
ᘛ⁐̤ᕐᐷ 𖫬𖫰ˀ⁐̤ᘗ
518 kelime
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kobay Faresi
AcakSıramın gelmesini bekliyordum. Bu defa ne tür sıvıların derime enjekte edileceği, ne tür reaksiyonlar atlatacağım bilinmezdi. Garip bir ürperti ve korku amansızca sardı vücudumu. Buna yüzlerce kez maruz kalsam da korkumu yenememiştim. O oda beni her...