"Bu pencere az önce bu kadar yüksekte miydi ya?"
Ben Lee Minho, aktör olacak yaşta züppenin birinin penceresine tırmanıyorum. Evet, yapmadığım bir bu kalmıştı, onu da bu manyak yaptırdı amına koyayım.
"Aşağı bakma, bakma hayır- ANANI SİKEYİM!"
Bu şerefsiz pencereyi açık mı bırakmış yoksa ben yanlış mı görüyorum? Bakayım. Harbiden içeri düşmüşüm lan.
Dizlerimin üstüne parkeye gürültülü bir şekilde düşmüştüm ve ayakkabımın teki bahçeye uçmuştu, harika. Ellerim ve belim acıyla sızlamaya başlarken dişlerimi sıktım.
"Noluyo be? Bu ne gürültü?" Bu ses... Tahmin ettiğim üzere uykudan yeni uyanmıştı. Gözlerini zar zor açmaya çalışıyordu ve üzeri çıplaktı sanırım... Evet öyleymiş.
"Oo, prenses de uyanmış."
"Lan! Ne işin var burada piç!" Yorganı üzerine çekip geri geri gitmeye başladı duvara doğru. Sanki karşısında ırz düşmanı var ya, ne bu hareketler?
"Mesajlara cevap vermediğin için oldu tüm bunlar." Burun kıvırdım. "Yoksa ben de meraklı değilim sana."
Saçlarını geriye attı çatık kaşlarla. "Uyuyordum, mesaj attığını görmedim bile."
"Senin bu uykuların çok fazla olmaya başladı." Yerden kalkıp köşedeki sandalyeye oturdum. "Hap falan mı kullanıyorsun, napıyorsun anlamadım ki."
Ters bakışlar attı bana. "Uyku habı kullansam bu amaçla mı kullanırdım sence?" Yutkundum, bu soruyu beklemiyordum. Kafasını yana eğip sesli bir nefes vermişti. "Ben de öyle düşünmüştüm."
Ortam bir anda gerginleşirken hafifçe boğazımı temizleyip yerimde kıpırdandım. "Baban da amma gençmiş." dedim konuyu dağıtmak için.
"Babamı ben bile göremiyom, sen nereden gördün be? Daha dün işi için Çin'e gitmişti ayrıca bir hafta dönmez o."
"Ne?" Bir anda kal gelirken kaşlarımı çatıp düşünmeye başladım. Demin gördüğüm o kişi kimdi acaba?
"Of neyse, çık odamdan üstümü değiştireceğim."
İrkildim. Dik dik bakıp kaşlarıyla dışarıyı işaret ediyordu. "Arkamı dönsem?" dedim yavru kedi bakışlarımla. "Odadan çıktığımda başıma bir şey gelir, çok korkuyorum bu zenginlerden. Lütfen."
"Ah, cidden.."
Dolaptan birkaç eşya alıp bana söve söve banyo olduğunu düşündüğüm bir yere girmişti. Ben de arkama yaslanıp odasını inceledim. Bir zengin çocuğuna göre çok basit ve ruhsuz duruyordu, en yakın zamanda bu olaya da el atmam lazımdı.
Üzerini giyinip geldiğinde "İçine mi doğdu, ne?" dedim onu baştan aşağı süzüp. Adidaslı deri ceketle keko gibi duruyordu ama idare ederdi. Sorumu anlamayarak kafa salladı. "Ne içime doğdu?"
"Kahvaltını et de dışarı çıkalım, anlatırım sonra."
Oflayıp benim onu salmayacağımı anlamış olduğundan "Burada bekle, annem evde mi diye bakacağım." diyip çıkmıştı. Çok geçmeden aşağı in diye mesaj atmış ve ben de hızlıca inmiştim. Merdivenlerin başında beni karşıladığında evin içini inceledim.
Kocaman ve oldukça şıktı, Jisung'un odası tamamen ayrı bir dünya gibi duruyordu bu eve göre.
Mutfağa girdiğimizde onun peşinden gidip buzdolabının içine baktım. Gözlerim adeta kamaşırken bütün kahvaltılıkları çıkarıp koydum masaya. "Ye."
"Mal mısın, nasıl yiyeyim hepsini?"
"Ne, bir daha görüşmeyelim mi?"
Sinirle soluyup bakışlarını benden çekmeden çatalı eline aldığında bu taktiğin ikinci seferde de işe yaraması keyiflendirdi beni. "Bana bakarsan yiyemem."
"Tamam ya," diyip kafamı cama çevirdim. Bahçe manzarası net bir şekilde görünüyordu. Parmaklarımı ritimle masaya vururken "Reçel de ye." dedim yan bir bakış atıp.
Sesini çıkarmazken aklıma gelen ve aynı zamanda içime oturan konuyu açmaya karar verdim. "Dün neden öyle dedin? Apar topar gittin zaten, farkında olmadan yanlış bir şey mi yaptım?"
Suratıma bön bön bakıp ağzındakini çiğnedi. "Sana yük olduğumu dile getirmeme niye takıldın bu kadar?"
"Bana yük olmuyorsun, Jisung." dedim beklemeden. "Hiçbir zaman da öyle düşünmedim."
Bakışları değişir gibi olmuştu o an sanki. Ağzı ve eli aynı anda durmuş bakışları yüzümde kitlenmişti. Birkaç saniye öylece bana baktıktan sonra omuz silkip önüne döndü.
Nihayet kahvaltısını adamakıllı yaptığına emin olduktan sonra bahçeye düşen ayakkabımı da alıp dışarı çıkmıştık. İstikametimiz direkt olarak onun evine yakın spor salonu olurken niye geldiğimizi sorup durmuştu. Kolundan tutup içeri soktuğumda arkadaşımı görüp selam verdim.
Sahibi arkadaşım olduğu için önceden ayarlamıştım her şeyi. İçeri girip meditasyon yapan insanların arka tarafına oturduk hemen. "Ya niye getiriyorsun beni böyle yerlere oğlum, sevmem ben."
"Belli." diyip göz devirdim. "Sus da hocayı dinle."
Oflayıp önüne döndü. Sırıtıp gözlerimi kapadım ve meditasyona ayak uydurdum. Bir gözümü açıp ona baktığımda uyukluyor olduğunu görmemle sinirlerim tepeme çıkmıştı. Kolumla onu kibar olmayan bir hareketle dürttüğümde irkilip bana baktı.
Çenemle hocayı gösterince kötü bakışlar atmıştı bana. Meditasyon şeysi bittiğinde bu sefer egzersizlere geçtik.
Onu kendimle birlikte ayağa kaldırıp esnedim. Gülüşüme karşı yüzünü buruşturup söylene söylene aramızdaki mesafeyi açtı. Ona burun kıvırıp hocanın gösterdiği egzersiz hareketlerini yapmaya çalıştım.
Bir yandan da ona bakıyordum tabii. Bir kaplumbağa hızında yapıyordu hareketleri. Aramızdaki mesafeyi kapatırken "Bacaklarını geride tutsana biraz." diyip bir bacağını arkaya ittirdim eğilerek.
"Karışma bana."
"İyi, sen bilirsin."
Kafası hızla bana döndüğünde cümlemin devamını merak ediyor gibi görünüyordu fakat sesimi çıkarmadan hocaya geri döndüm. Yaşam koçluğunu bırakacağımı o kadar dile getirmiştim ki tekrar öyle söyleyeceğimi sanmış olmalıydı. Kendimi pislik gibi hissetmiştim bir anda, onun zayıf yönünü fark ettiğimden beri oradan vurmam iğrençti.
Bu konunun şakası bile yapılmaz, aptal Minho. Hâlâ öğrenemedin mi?
Ben kendime sövmeye dalmışken bir anda koluma yaslanan ağırlıkla dengemi kaybedip düşmüştüm. Hemen üstüme düşen bedene bakıp korkuyla onu sarstım. "Lan, iyi misin?"
Fakat geri cevap vermemişti çünkü herif üzerimde keyfini hiç bozmadan uyuyordu.
Şaşkınlıkla suratını izledim yakından. Tombul yanakları suratımın dibindeydi, kirpikleri düzenli nefes alışverişiyle hafifçe titriyordu ve o kadar hafifti ki sanki üzerimde boydan boya yatmıyordu manyak herif.
Oflayıp elimi alnıma vurdum yavaşça. Sanırım ilk önce bu uyku sorununu halletmem gerekiyordu.
of bu jisung ben yaa
uzun zaman sonra bir ficime yb atiyom cansum sagolsunn iki sene sonra atardim yoksa
neysee mutlu jilix gunleri💓💞💘💖💕💗
ŞİMDİ OKUDUĞUN
babydoll, minsung
Teen Fictionpolis rolüne kendini kaptıran minho, int!hara meyilli zengin bebesi jisung'u rehin alınca ortalık karışır. [dirty dancer - hyunin] ile bağlantılı!!