yeraltı'na giriş

310 29 124
                                    

giriş bölümü:beyaz, kırmızı, ring ve rakip

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

giriş bölümü:
beyaz, kırmızı, ring ve rakip

20.05.23

Odaklan. Nefes al, nefes ver. Odağını koru. Sağ taraf zayıf, olası bir yumruk.

Dikkatini topla, nefes al. Sol kulak, bir tokat. Karın boşluğu, bir yumruk. Nefes ver. Ayağına dikkat et, olası bir düşme.

Nefes al, nefes ver. Sen ve o. Kazanan sen, kaybeden o. Hazırsın.

"Evet sayın ring aşıkları, bugün de heyecanlı bir maç bizleri bekliyor. Bugün özel bir gün, önceki pazarlardan farklı. Nedenini söylemek isteyen var mı? ...Ah, evet Miranda! Seni dinliyoruz. Her zamanki gibi Miranda'nın doğru çizgisine paralel cümlelerini duymaya hazır olanlar kimlermiş?"

Cümle tamamlanmadan kopan bir sürü bağırtılar, çığlıklar, ıslıklar ve alkışlar... Herkes çok heyecanlıydı, sürprizi bekliyorlardı. Ne olduğunu bilmeseler bile burada bulunmaya layık görülmüş olmaları, kalp atışlarının hızlanması için yeterliydi.

"Ah, Matthew, çok tatlısın. Birkaç özel haber kaynağıma göre, bugün yeni bir kaplan doğacakmış. Bu yeni yavru kaplan, tahtın yeni hükümdarı olacakmış, doğru mu?"

Kaplan doğacakmış. Korumasız bir yavru, güçlü bir kaplan. Orada bulunan her insanın çürüklerle, kırıklarla bezenmiş dişlerle dolu, heyecandan tükürük yuvası haline gelmiş ağızlardan çıkan yüksek desibelli heyecan bağırtıları, Yeraltı'nın duvarlarını titretiyordu. Tahtın yeni hükümdarı diyordu, eskisi nerede?

"Oh, sevgili Miranda. Gerçekten, şu ajanları kullanman adil mi? Ben bir sürpriz olduğunu az önce, kulaklığımdan öğrendim. Her şeyi bilmen ve bir şey bilmiyormuş gibi bütün asilliğinle orada oturman, çok hayran olunası."

"Teşekkürler Matthew, ama seyircilerimiz kana susamış durumdalar. Onları biraz daha bekletirsek, kafeste dövüşenler Yavru Kaplan ve Beyaz Şahin yerine sen ve konuklarımız olurmuş."

Kan. Şarap kırmızısı, şaraptan tatlı, şarap kadar sarhoş edici, şarap gibi bağımlısı olunası. Yeraltı'nın vazgeçilmezi.

Damarda durmayıp kaynayan kan, elbet buz gibi bir hançerle dökülür. Hançerin etrafa saçtığı kan yok olmak yerine daha da büyürken, kanın yaladığı hançer, kirlenir.

"Oh, bunu istemeyiz, değil mi?" Mikrofona doğru attığı kahkaha yüksek beton duvarların köşesinde bulunan hoparlörlerden cızırdayarak yükseldi. Bu cızırtılar, oturanlar arasında birkaç kişinin kulaklarını tıkamasına sebep olacak kadar tizdi.

"O zaman, sayın konuklarımız, son bahisler oynansın. Geliyor, bakalım bu senenin hükümdarı hangisi olacak?"

İzleyenlerin oturduğu yerin altında yan yana açılan iki perde ile yükselen seyircilerin bağırtıları kulak tırmalıyor, fakat yavru kaplanı diri tutuyordu. Kararlıydı, yıllardır bu amaç için uğraşıyordu. Sebebini henüz kendisi bile bilemese de.

Derin bir nefes aldı, üzerindeki siyah bornozu bir omuz hareketiyle yere attı. Diğer bütün eşyalarının aksine, ellerine geçirdiği boks eldivenleri beyazdı. Kışın ilk karının ardından doğan güneşin sicimlerinin, kar tanelerinin üzerinden yansıyarak daha da parlak gösterdiği bembeyaz bir örtü gibi. O, bu beyaz örtüyü şarap ile kirletmek istiyordu. Bunu seviyordu, belki de elinde kalanların arasında sevebileceği tek şeydi.

Yumruk yapılı ellerini bir iki defa birbirine vurdu, sağ tarafındaki simsiyah derilere sarılmış bir kıza kaşıyla işaret yaptı. Kız elindeki naneli sakız kabından bir tane çıkartıp yapılı oğlanın aralanmış ağzına uzattı. Dişleriyle tutup çiğnemeye başladığı sakızını patlatıp ringe, çoktan oraya ulaşıp kendisini bekleyen rakibine ilerlemeye başladı. İyice kıyamet gününe dönen ringin içinde attığı her bir adımından çıkan kendinden emin, tok ses kulaklara uğrayan elektronik gitar sesiyle uyumluydu.

Alt tonda giderek yükselen ezgiler dövüşün bir parçasıydı. Penanın dokunduğu tellerin her titreşiminde savrulan yumruklar, karanlığın zevkini hissettiriyordu. Yeraltı'nın uçsuz bucaksız karanlığını.

Ringin kenarından girip rakibinin karşısına gelesiye kadar ağır adımlarla, gevşek bir sırıtmayla ve çiğnemeyi bırakmadığı sakızıyla devam etti. Hedefine ulaştığında elini uzattı, karşısındaki ve kendisi kadar olmasa da yapılı olan adam ile yumruk tokuşturmayı bekledi. Fakat sert sandığı bakışlarla ve yumruk tokuşturmayı kabul etmemeyle rakibini korkutabileceğini düşünen bu adam, pek de akıllı sayılmazdı.

"Oo, yavru kaplan pek de yavru değilmiş, ha? Neyse, neyse, Miranda! Seni sahneye alalım. Bu onurlu açılışı yapmak ancak sana düşer."

Matthew'in konuşması sırasında ufak bir kıkırtıyla uzattığı yumruğunu kendine çekip "fighting" işareti yaptı. Başlama düdüğünü duymak için kulaklarını bir kedi gibi dikti, veya avını gözleyen bir kaplan gibi, yavru bir kaplan gibi.

"Beyaz Şahin, Hwang Chulsoon ve Yavru kaplan, Jeon Jungkook!" İsimlerinin duyurulmasıyla yapılan tezahüratlar, bağırtılar ve ıslıklar hükümdar olmadını istedikleri kişinin Jungkook olmadığı anlaşılıyordu. Fakat hayat bu ya, herkesin her istediği olmazdı.

"Kuralları biliyorsunuz, taraflardan biri pes edesiye kadar serbestsiniz."

Pes etmek. Bu pes etme eylemi, kişinin isteğine bağlı değildi. Bir dövüşte ayağa kalkamayan dövüşçü, ilk ve son olarak pes ederdi. Fakat kaplanlar hiçbir zaman pes etmezdi.

"Hazırsanız, başlayın!"

Başlayın lafı duvarların arasına yayıldığında yüzüne gelen sert yumruktan çevik bir hareketle eğilerek kurtuldu. Tokalaşırken uzattığı fakat karşılık alamadığı elindeki beyaz örtüyü, pis surata büyük bir yumruk geçirerek kirletti.

"Peki, başlayalım bakalım."

yeraltıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin