merlin-
what the wind knows by amy harmon -
lonely boy by paul anka -three days ago
stres. jungkook'un bedenini ele geçiren tek şey stresti. bay kimle hiçbir zaman yalnız kalmamışlardı, taehyung onun gerileceğini tahmin ettiğinden hiç yanlarından ayrılmamıştı hatta. şu anda bulundukları bay kim'in özel golf sahasında başbaşa kalmışlar ve on dakikadır ağızlarını bıçak açmamaları karşısında sabırla bekliyordu jungkook.doğrusu tek oldukları söylenemezdi. onlardan yirmi metre uzaklıkta bayan kim ve arkadaşları hangimizin damadı yakışıklı oylaması yapıyordu. jungkook'un bundan haberi yoktu, ki olsaydı mahcupca gülümsemekten başka bir şey yapmazdı. bay kim üzerindeki süveteri düzeltip golf sopasını jungkook'a uzattı.
jungkook sopayı eline alıp bay kim'e gözattığında yaşlıyken böyleyse gençken nasıldı diye düşündü. taehyung'un dediği kadarıyla kırk yaşlarındaydı ve adamın otuzdan fazla göstermediği ortadaydı. aynısı bayan kim için de geçerliydi. tamam, çoğu zaman estetik yaptırdığı doğruydu ancak doktoru o kadar başarılıymış ki kırk beşlerinde olması inanılacak gibi değildi. şu an düşünmesi gereken bunlar değildi ama o kadar stres olmuştu ki bir şeylere odaklanıp kafasını dağıtmalıydı.
(ikide bir bay kim bay kim olmasin diye isim uyduracagim simdi kafaniz karismasin lutfen)
"jeon, sahte sevgililik zevkli miydi?" diye sordu jaewon.
"neyden bahsettiğinizi anlamıyorum bay kim." dedi jungkook gözlerini golf sopasından çekip jaewon'a bakarken. yalan söylediğini asla belli etmezdi fakat karşısındaki taehyung'un babası olunca inanıp inanmaması şans meselesiydi.
klasik pozisyonunu alıp topa vurduğunda deliği isabetlemişti jaewon. "sence taehyung'un bana anlatmayacağını mı düşündün? bize senden bile çok önem veriyor." konunun daha kötü yerlere gelmesini beklemiyordu jungkook, karşısındaki adam resmen kendisinin iş ciddiyetiyle konuşmuştu ve bu da yerinde kıpırdanmasına neden olmuştu. "size bahsettiğinden haberim yoktu." diye yanıtladı yalnızca. taehyung yine ve yine ona hiçbir şeyi söylememişti.
"şimdi gerçekten sevgili olduğunuzu biliyorum, onun seni ne kadar sevdiğini de. fakat kendisi hakkında doğru düzgün konuşmadı bile, doğru muyum? oğlumu üzmemen için bunlardan sana bahsetmem gerekiyor." jaewon bunları derken ona öpücük atan karısına göz kırpmış, az önceki ciddiyetiyle jungkook'a bakmaya devam etmişti. bay kim'in son dediğiyle jungkook onaylamaz şekilde başını sallamıştı. "bay kim, taehyung bana bahsetmek isteseydi bahsederdi. söylemenizi istemiyorum."
bu düşüncesi hâlâ geçerliydi jungkook'un. taehyung'un konuşmasını bekliyordu, uzun süredir beklemesine rağmen tercihi konuşmamaktan yanaydı ancak jungkook yine de beklerdi. başkasından duymaktan iyidir diye düşünüyordu. "taehyung'un biyolojik ailesi biz değiliz." jaewon jungkook'un dediklerini umursamayıp bir anda konuşmuştu. bu beklenmedikti.
"ne?"
"birkaç eski dost dışında kimse bilmiyor. nara da, bende çocuk seven tipler değilizdir. ancak taehyung'u beş yaşında tanıdığımızda ona o kadar bağlandık ki, oğlumuz olmalı diye düşündük, tabii taehyung'un fikrini alarak. ailesi yetimhaneye bırakmıştı, evlat edinmemiz pek uzun zaman almadı." dedi jaewon golf sopasını yere bırakıp tamamen anlatıma odaklanırken. jungkook'un hiçbir tepki vermemesine karşın devam etti. "son zamanlarda ise biyolojik ailesi ortaya çıktı, açıkçası hiç şaşırmamıştım. oğlum her yönden çok başarılı, bu başarıdan faydalanmak isteyecekleri belliydi. ben görüşmesini istemiyorum ama nara arada bi' görüşse sorun olmayacağını söyledi, sonuçta biyolojik ailesiymiş. bu dediklerine asla katılmıyorum fakat neyse."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
don't get the deal, tk
Fanfictiontaehyung, arkadaşının randevularına gidiyordu. 𝟏𝟎𝟏𝟐𝟑