quatre

7.9K 735 105
                                    

freaks and geeks -
babel by r.f. kuang -
8 billion people by kiran + nivi -

"bu işte gerçekten iyisin jimin." diyerek taehyung her potaya top geçirişinde övüyordu jungkook onu. ortak bir yön bulmuş olmaları ve son bir saattir oldukça eğlendiklerini göz önünde bulundurursak ikisi de oldukları durumdan fazlasıyla memnundu.

taehyung sırtına yaslanan bedene bakmak için kafasını kaldırıp jungkook ile bakışlarını buluşturdu. "ismimle hitap etmesen olur mu?"

gözleri çok güzeldi. taehyung'a her baktığında bunu aklından geçiriyordu, bakışları, güzelliği... bunlar kesinlikle nesnel düşüncelerdi. "peki," dedi jungkook bunu neden istediğine anlam veremese de. "o zaman ne diye hitap etmemi istersin?"

taehyung geri çekilerek elindeki basketbol topunu yere bıraktı ve sahanın merdivenlerine doğru ilerledi. "yani, sen bilirsin. ismim dışında istediğin gibi seslenebilirsin." derken bir yandan da tam şu an jimin olmadığını söylerse neler olacağını düşünüyordu. o kaslı koluyla yüzüne bir yumruk geçirme ihtimalini düşününce yutkunup bunu söyleme fikrinden hemen vazgeçti. daha zamanı vardı.

jungkook yavaş adımlarla taehyung'u takip ediyordu. taehyung iki yandan bağladığı minik saç tutamlarını başını sallayarak sallandırırken merdivenin dördüncü basamağına oturdu. "hmm," diye mırıldandı jungkook. "sana seslenmek için kullanmak istediğim bir sürü hitap şekli var, fakat senin beğenip beğenmeyeceğinden emin değilim."

bunları söylerken jungkook, taehyung'un yanına oturmuştu. taehyung dudağını yalayıp "ne gibi?" dedi. az çok tahmin edebiliyordu ve bunlardan hoşlanacağına da kesin olarak emindi.

"güzelim, bebeğim, canım, her neyse, seçebilirsin hoşuna giden varsa." dedi gülümseyerek jungkook. hızlı gidiyordu, bunu gayet iyi biliyordu ancak ondan bu kadar etkilenmesine rağmen yavaş ilerlemeyi istemediği gerçeği vardı ortada.

dizlerini karnına doğru çekerek düşünür gibi yaptı taehyung. "aslında hepsi bayağı güzelmiş, sevdim." deyince bunu dediğine kendi bile inanamamış gözüküyordu. daha sevgili bile değillerken bunları demeyi kabul etmeyeceğine yüzde yüz eminken, bir anda onaylaması belki de ondan gerçekten hoşlandığının kanıtıydı.

"bunları demek beni kalp krizinden öldürebilir sanırım."

taehyung, jungkook'un omzuna elini koyup "merak etme, alışırsın." dedi rahatça. jungkook'un, omzuna koyduğu eline odaklandığını fark edince geri çekip üzerindeki bebek mavisi kazağı düzeltti. bu sefer giydiklerine özenmişti ilk randevularının aksine. üzerinde bulut desenli bebek mavisi kazağı, altında beyaz kumaş pantolonu ve desenli converse'leri vardı.

jungkook onunla olan her randevularında özendiği gibi yine bu alışkanlığına devam etmişti. siyah deri ceketinin içerisinde beyaz dümdüz bir t-shirt vardı, altındaysa taehyung'u deli eden deri pantolon. onu almaya geldiğinde arabada baldırlarından gözünü alamadığını inkâr edemeyecekti. deri olmasından daha da belirginleşmiş olan baldırlarına bakmasaydı içinde kalırdı, kim olsa bakardı diye avutuyordu kendini.

"annen neden evlenmeni istiyor? benim gibi oldukça randevuya çıkmak zorunda kalmışsın sen de sanırım." dedi taehyung konu açmak adına aklına gelen şeyi sorarken.

rüzgârdan uçuşan yaprağın biri eline geldiğinde üfleyip yere düşmesini sağladı. "29 yaşındayım, hâlâ bir ilişkimin olmamasını garip karşılıyor annemle babam. onların da haklı olduğu yönler var ama ilgimi ona veremeyeceksem hiç olmamasını tercih ettim hayatım boyunca. yine de artık evlenmemi istediklerinde itiraz etmeyip randevulara çıkmaya başladım. kısacası işime bu kadar takıntılı olmamı istemediklerinden diyebilirim."

taehyung anladığını belirten bir baş hareketiyle "yönelimin peki? nasıl anladın ve ailen nasıl karşıladı?" diye merak ettiği soruları sıraladı.

"bunu birine aşık olarak veya hoşlanarak anlamadım. biraz açık olacak sanırım ama pornoların etkisi büyüktü, buna ek olarak tip olarak kadınlardan çok erkekler daha ilgimi çekiyordu. aileme fark ettiğim anda söyledim, beni destekleyeceklerini biliyordum ama sonradan miras, şirketin başına geçme gibi şeylerin onlar için sorun olabileceğini düşünmüştüm, çocuğum olmayacaktı sonuçta. buna yanıt olarak evlatlık edinebileceğimi söylediler ve desteklerini esirgemediler."

taehyung onun duymayacağı şekilde "pornolar..." diye mırıldandı. aklına direkt jimin'in gelmesi kıkırdamasını sağlamıştı. jungkook aniden "senin diye sorsam? anlattığına göre oldukça kişiden hoşlanmışsın ve sevgilin olmuş. babanın sana bırakmayıp randevular ayarlamasına şaşırdım. hem gençsin de." dediğinde taehyung hıçkırıp başını birleştirdiği dizlerine koydu. sevindiğinde, korktuğunda veya cevabını iki saat düşünse cevaplayamayacağı sorular sorulduğunda hıçkırması oldukça belirgin olan bir özelliğiydi taehyung'un.

jungkook'un dediği doğruydu aslında, ailesi onun ne kadar çapkın olduğunu bildiği için randevu gibi şeylerle uğraştırmıyordu. ne yaparsan yap kafasındalardı genellikle. ancak şu an jimin olduğundan dolayı jimin'inkine uygun cevaplamak zorundaydı.

cevaplamasının olduğu gerekenden uzun sürdüğünü fark edince artık konuşması gerektiğini hissederek jimin'e göre konuşmaya başladı. "erkek seçimlerinde berbatım, babam da bunu bildiği için bana randevular ayarlıyor işte. annem vefat etti bildiğin gibi, kendisi yalnız kalmayı maalesef ki tattı ve tadıyorda. benim de yalnız kalmamı istemiyor, yanımda daima birinin olmasını istiyor."

bayan park, taehyung ve jimin yaklaşık 12 yaşlarındayken kanser sebebiyle vefat etmişti. bay park ve jimin o dönemler gerçekten çökmüştü, taehyung jimin'e, taehyung'un ailesi bay park'ın yanında olmuştu. doğrusu bu ölüm beklenmedik olmuştu, durumu oldukça iyiye giderken bir anda vefat etmesi herkeste kötü bir etki bırakmıştı.

jungkook başını eğip "annen için üzgünüm." dedi hüzünle. taehyung ortamdaki sessizliği bozmak adına alayla "gerçekten hiç sevgilinin olmadığına inanamıyorum." dedi gülerek.

"seninki gibi hetero kişilere platonik olup acı çekmekten iyidir."

taehyung gözlerini kısarak ciddiyetle ona bakmaya çalıştı. "duyamadım? tekrar söyle istersen." jungkook dediğini tekrar etmek amacıyla ağzını açacakken taehyung susması gerektiğini anlaması için omzuyla onun omzunu itti. jungkook onun bu hareketine gülerken havanın bayağı soğuduğunu hissedince taehyung'a doğru döndü. "hava soğumaya başladı, evine bırakayım istersen."

jungkook demeseydi havanın bu kadar soğuduğunu ve fazlasıyla üşüdüğünü fark etmeyecekti bile. "gidelim."

oldukları basketbol sahasından çıkıp arabaya ulaşmalarının uzun sürdüğü söylenemezdi. jungkook arabayı çalıştırırken "yeontan evde, değil mi? kim bilir kaç saat dışarıdayız, bu kötü oldu." dedi. taehyung eğer evde olduğunu söylerse onun yeontan'ı görmek isteyeceğini biliyordu. o yüzden cevabı "hayır, bir arkadaşımda." oldu.

bunu duyunca hızlı sürdüğü arabayı normal hızına indirdi. "bu arada, adresini mi değiştirdin? annem baban ile yaşadığını söylemişti."

taehyung hızla gözlerini yumdu ve aynı hızla da açtı. "babam evde kedi besliyordu, yeontan'ın da kedilere alerjisi var. sonradan fark edince ayrı yaşamanın daha iyi olacağını düşündüm."

bir şey demeyip sürmeye devam etti jungkook. duraksayarak, şüpheli konuşmuştu.

diger bolum kaos

don't get the deal, tkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin