Bölüm 2 / Hassiktir

689 62 15
                                    

2.BÖLÜM - HASSİKTİR


Beyaz, cici kız elbisemi giyerken dalgalı sarı saçlarımı iki yanım sarkıtmıştım. Giydiğim beyaz babetler ve saçlarıma taktığım yapma papatya tacıyla oldukça masum görünüyordum. Aynada ki görüntüme sırıtırken parmaklarımla dudaklarımı aşağıya doğru çekiştirdim. Gözlerimi hafifçe doldururken aynada görünen hüzünlü kıza az daha ben bile inanacaktım. İfademi bozmadan odamın beyaz kapısından dışarıya süzüldüm. Merdivenlerden usulca inerken salondan gelen erkeksi bağırtıları takip ettim.

"Pes atalım dedik sadece Korayla ben oynuyorum! Dünyadan Pars ve Eymen'e! Buraya bakın!"

Hazar'ın yakınan sesiyle az daha sırıtacaktım fakat kendime hakim olarak salona giriş yaptım. Gördüğüm görüntü aşinası olduğum gibiydi. Ağabeyim Eymen ve en büyük kuzenim Pars her zaman ki sakinlikleriyle bir köşede ağırbaşlı bir tavırla oturuyor, kısık sesle bir şeyler konuşuyorlardı. Koray ve Hazar değişmeyen hiperaktiflikleriyle yerlerinde durmuyor, pes atarken bir yandan da birbirlerine sadece görmeme rağmen benim bile canımı yakan yumruklar savuruyorlardı. Erkeklerin anlaşma şekilleri cidden tuhaftı. Salonun ortasına, yanlarına doğru ilerlerken hiçbirinin bana bakmaması suratımda ki düşmenin gerçek olmasına neden oldu. Üçlü koltukta oturarak Pars'a telefonundan bir şey gösteren ağabeyimin yanına sindim. Bir kedi gibi usulca ona sokulurken bunu hissederek yan tarafa doğru kayması cidden kırıcıydı. Bana her zaman kanatlarını açan ağabeyimin en ufak bir soğukluğunda paramparça oluyordum. O benim tutunduğum tek dalımdı. O ve kuzenlerim olmasa şu an da yaşamıyor olacaktım. Onlar benim elim, kolum, yeri geldiğinde kalbimdi. Beni oluşturan parçaların her birinde onların izleri vardı. Onlarsız ben bir hiçtim ve görmezden gelinmek canımı yakıyordu.

Beni görmezden gelmeye devam ederken telefon da neyin bu kadar ilgi çekici olduğunu merak ederek başımı ani bir hareketle ikisinin kafası arasına soktum.

"Ne var orada bakayım?!"

Ağabeyim görmeme fırsat vermeden tuş kilidini hızla kapatırken gözlerim şüpheyle açıldı.

"Bana bakın, ne gizliyorsunuz benden! Yolarım o saçlarınızı!"

Atarıma karşılık ağabeyim yüzüme ufak bir bakış atarak yeniden Pars'a döndü.

"Yalancılarla konuşmuyoruz çocuklar. Biri şu yalancıya gitmesi gerektiğini söylesin."

Hepsi bir ağızdan onay verirken omuzlarım yenilgiyle çöktü. Sahici yaşlar gözüme doluşurken beni ağlatmayı becerebilen bu dört adamın kırgınlıklarının ne kadar yakıcı olduğunun bir kez daha farkına vardım.

Yalnız hissettiğimde ağlardım. Çok duygusal bir yapım olsa da öyle kolay kolay yaşlarımı akıtmazdım. Hayatımda artık olmayan tek bir adam için ağlamıştım, sonrasında yalnızca bu dört adam ağlata bilmişti beni.

Hatırlamak istemediğim her bir anı zihnime doluşurken kafamı iki yana sallayarak o anları yok etmeye çalıştım.

Geçmişti. Hepsi bitmişti. Yaralarımın yeniden kanamasına ihtiyacım yoktu.

Daha fazla yok olmaya katlanamazdım.

İçime dolan huzursuzlukla yerimden kalkarak kendimi merdivenlere sürükledim. Onlara yapışarak zorla kendimi affettirmememe şaşırmış olacaklar ki Koray'ın ağzından bir şaşkınlık nidası kaçtı.

Her zaman pozitif enerjili olmaya çalışırdım. 'İyi olacağım.' derdim. 'Her şey güzel olacak. Düzelecek.'

İşte tam da böyle zamanlarda umutsuzluk ona kapattığım kapılarımı zorla aralıyordu. Sızan siyah, zehirleyici duman tüm bedenimde hayat buluyordu sanki. Çekilen enerjimle birlikte merdivenlerin en üst basamağına sindim. Buz kesen ellerimi kollarıma dolayarak başımı oluşan boşluğun içine gömdüm.

Düzenbaz AşıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin