🦋5🦋

120 14 0
                                    

(Özet)

"Hyunjin benden bir şeyler saklıyor. Sen bunun ne olduğunu biliyor musun?" diye sordu Felix ve açılan kapıdan içeri girdi.

Minho sadece Felix'e doğru baktı, asansöre binmedi. Kafasını öne doğru eğdi. Hyunjin'in artık bu konuyu iyice düşünmesi gerektiğini biliyordu.

"Bir şeyler sakladığını biliyorum ve ben bunu öğreneceğim."

Kapılar kapandı.

~

[5]

(Yılbaşından 4 gün öncesi)

Sabah kalktığında kendini yatağın uç kısmında kıvrılmış buldu Hyunjin. Bütün gece uyuyamamıştı. Minho'nun gelip söylediklerinden sonra içini bir korku kaplamıştı. Felix'in onun hislerinden haberdar mıydı? Onu sevdiğini biliyor muydu? O da kendisini seviyor muydu?

Bütün bu sorular bütün gece yiyip bitirmişti kendisini. Minho akşam Hyunjin'i yanına çekip Felix'le asansörün önünde olanları anlatmıştı. Onun son sözünü de. Felix dediğini yapardı. Hyunjin'i korkutan kısım buydu.

Daha fazla düşünmemek için hazırlanıp aşağıya indi. Çok kişi yoktu. Bir masada tek başına Felix oturuyordu. Hyunjin yanına gitmek istemedi ama Felix ona gülümseyip el sallayınca mecburen yanına geçip oturdu.

"Günaydın hyung."

Felix, Hyunjin'e genellikle adıyla seslenirdi. Bu durumda demek oluyordu ki onun canını sıkan bir şeyler vardı. Bunun kendisiyle ilgili olduğunu pekala biliyordu.

"Günaydın Felix."

"İyi uyuyamadın sanırım. Gözlerin kıpkırmızı hyung."

"Evet bütün gece uyuyamadım."

"Noldu ki hyung. Bir şey mi oldu yoksa?" dedi Felix tek kaşını havaya kaldırıp.

"Hiç sadece öyle uyku tutmadı. Bir nedeni yok."

Bir şey belli etmemek için tepkisiz kalsa da Felix onu çok iyi tanıyordu. Minho ona çoktan söylemiş olmalıydı. Ama bu yine de Hyunjin'in bu hale gelmesini açıklamıyordu. Kendisiyle alakalı sakladığı her ne ise bu ona iyi gelmiyordu.

Benimle alakalı ne olmuş olabilir ki diye düşündü. Birbirlerinin her şeylerini biliyorlardı. Acaba dedi içinden, acaba bana karşı hisleri mi var? Böyle bir şeye hiç ihtimal vermemişti. Böyle bir durum karşısında ne yapması gerektiğini de bilmiyordu.

"Hyunjin?"

"Efendim?"

"Sen..."

"Evet ben?"

"Sen benden bir şey saklamıyorsun değil mi?"

Hyunjin'in bakışları donuklaştı. Yavaşça yutkundu. Ardından düşündüğü kelimeleri kafasında toparladı.

"Neden böyle düşünüyorsun Felix?"

"Sadece sorumu cevapla hyung, sen soruma yanıt verdiğinde bende senin sorunu yanıtlarım." dedi ciddi bir şekilde.

Hyunjin bir şey söyleyemezdi. Henüz duygularını açmaya hazır değildi. Bu yüzden sessiz kalmayı tercih etti.

"Anladım Hyunjin. O zaman bir dahaki konuşmamız sen bana dürüst olduğun zaman ve sorularımı yanıtladığın zaman olsun."

Hyunjin, Felix'in bu tavrına karşı bile sessiz kaldı. Felix'in haklı olduğunu biliyordu ama söyleyemezdi işte, yapamazdı. Şuan olmazdı.

O da bilmiyordu ki hislerini, korkuyordu. Başını öne doğru eğdi ve tek bir kelime bile etmedi. Felix masadan öfkeyle kalktı ve gitti.

Hyunjin başı öne eğik ne kadar oturduğunu bilmiyordu. Yanına Minho-Jisung ikilisi, Felix hakkında konuşmaya gelmişlerdi. 15 dakika önce konuşurlarken Jisung, Felix'in onunla konuşmak istemesini fakat hala konuşamadıklarını anlatmıştı. Minho ise asansörde olanları Jisung'a anlatmıştı. Tabiki de Hyunjin'i dahil etmeyerek.

"Ne bu halin Hyunjin, kendine gel."

"Bir şey mi oldu hyung, neyin var senin böyle?" dedi Jisung.

Hyunjin başını onlara doğru kaldırdı. İkili şimdi karşısında oturuyordu.

"Felix." diyebildi sadece.

"Nolmuş Felix'e?" dedi.

Minho ise Hyunjin'in susması için boğazını temizledi.

"Jisung biliyor hyung." dedi Hyunjin ortada sakıncalı bir durum olmadığını belirterek. Minho bakışlarını Jisung'a çevirdi. Jisung ise ona doğru gülümsedi. Onların bu halini gören Hyunjin ise hafifçe sırıttı.

"Felix benim ondan bir şey saklayıp saklamadığımı sordu. Ben ise sadece..."

"Sustun değil mi?"

"Başka seçeneğim yoktu. Sonra ama bana, bir dahaki konuşmamız sen bana dürüst olduğunda; sorumu yanıtladığında olsun dedi ve gitti."

"Hyung keşke söyleseydin."

"Ne söyleyecektim Jisung? Senden hoşlanıyor olabilirim ama güven problemlerimden ötürü emin değilim mi?"

"Şimdi durum daha da kötüleşti." dedi Minho.

Hyunjin daha fazla konuşmak istemedi. Masadan kalktı ve odasına doğru gitti. Masada yalnız kalan ikili arasında ilk 1-2 dakika kısa bir sessizlik oldu. Minho derin bir nefes çekti.

"Birine hislerini söylemek nasıl bu kadar zor olabilir, anlamıyorum. Belki de henüz başıma gelmediği içindir ama yine de... Bilmiyorum."

Minho ustalıkla söylediği yalanın ardından karşısındakinin farketmeyeceği bir biçimde derin nefes aldı ve geri verdi.

"Ben sanırım onu çok iyi anlıyorum." dedi Jisung. Karşısındaki boş koltuğa bakıyordu sadece. Bakışlarını ona doğru çevirdi.

"Nasıl yani?" dedi Minho.

"Demek istediğim..."

Jisung, büyüğüne doğru döndü, gözlerini onun gözlerine kitlendi.

"Birini severken ona hislerini açamamak, ona dokunamamak, bu konuda yalan söylemek gerçekten zor. O seninle konuşurken, sana bakarak gülerken, kalbinin parçalanırmışcasına atması..."

Minho, Jisung'un söylediklerine şaşırmıştı. Ondan böyle kelimeleri duymak garip gelmişti. O, ilk defa bu kadar duygusal ve ciddi konuşmuştu. Genelde şakalaşırlardı ama bu sefer Jisung'un içinden başka biri çıkmıştı. Birinin sevgisiyle, aşkıyla yanan bir Jisung belki de. Onun da bu durumda olduğunu tahmin etti ve kıskançlıkla beraber bu kadar çok sevdiği kişiyi merak etti.

 Onun da bu durumda olduğunu tahmin etti ve kıskançlıkla beraber bu kadar çok sevdiği kişiyi merak etti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

.
.
.
.
.

Tekrardan merhaba. Bu fice yazmak beni zorluyo ama yazmaya tabiki de devam 🦸‍♀️ Bir sonraki bölümde görüşmek üzere...

 Misunderstanding🦋 | Hyunlix × MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin