GÜN IŞIĞI ÇIKMAZI
Bir çiçek bahçesine düştüğümde yumuşak toprak beni kollarıyla sarar diye düşünürken sarmaşıkların tenimde kesikler bırakması gibi zamansız, beklenmedikti bazen her şey.
Sarmaşıklar ruhumu sarmadan önce kelebeğin ömrü kadar sürem olurdu boşluktan süzülüp düştüğümde. O zaman geçtiğinde, an geldiğinde ve kader elden kayıp gittiğinde çırpınışlar boşa çıkarken ruh göğüs kafesine sığınırdı. Tanrı ruhu yalnız bıraktığında bir nefes bile armağan gibi gelirken evler, şehirler kafesin içindeki ruhun üstüne yıkılırsa insan yaşamaya değer miydi hala?
Uyanmak istedim fakat bu çok zordu; göz kapaklarım aşağı büyük bir güçle çekilirken yanağımı saran parmaklarımı hissediyor olsam bile o uykunun yılanı kandıracak kadar tatlı dilli olan ağırlığı buna engel oluyordu. Biri gelip beni sertçe çekmese bu histen kurtulamayacağımı biliyordum.
Ya da ondan bile daha tetikleyici bir şey.
"Doktor Devin Ulukan. Doktor Devin Ulukan. Danışmadan bekleniyorsunuz."
Ruhuma dolanan sarmaşıklar benim için daha sert ve daha derine batarken kanım sanki bu anı beklemiş gibi hızlandığı anda irkilerek uyandım. Gözlerim açıldığında aldığım ilk derin nefeste ilaç kokan hastane odası kokusunu aldığımda çenemdeki elimi geri çekerek ayaklandım. Gözlerim aptal bir ifadeyle bulunduğum dinlenme odasını tararken tanıdık kişi dışında hiç kimsenin olmadığını gördüm.
"Doktor Devin Ulukan, acilen danışmaya lütfen."
Uyku sersemliğiyle birkaç dakikalığına gözlerimi kapattığım masanın üzerindeki isim kartlığımı alarak beyaz önlüğümün cebine taktım.
"Kaç dakikadır uyuyorum?" diye sordum masa başında kahvesini içmeye devam eden görev arkadaşıma. Adımın seslenilmesine rağmen beni uyandırmamış olmadığı için söylenecek de olsam zamanım olmadığı için bundan vazgeçtim.
Elinde tuttuğu kalem kağıdın üstünde hareket etmeyi kestiğinde başını kaldırmadan gözlerini bana doğru çevirdi. "Sekiz dakika."
"Sağ ol."
Beyaz önlüğümü ona son kez söylediğim şeyle beraber odayı terk ederken düzeltmeye çalıştığımda beyaz florasan lambanın parlaklığı gözümü almaya devam ederken uzun koridorda spor ayakkabılarımın gıcırtılı sesleri bıraktığım adımlarımla hızla yürüdüm. Adımlarım öyle hızlıydı ki adım bir kez daha seslenilmeden danışmaya vardığımda bilgisayar başında duran üç danışmana öylece baktım ve neden beni çağırdıklarını anladım.
Danışman masanın hemen ardında hastanenin iç hastalıkları bölümünde doktor olan orta yaşlı kadını görünce şaşırsam da adımlarımı durdurmadı. Kadının elindeki dosyayı gördüm önce, hemen ardından ameliyat önlüğünü, yorgun yüzünü ve yorgunluğunu yansıtan gözlerini. Danışman masasının önünde durduğumda gözleri bana çevrildiğinde ne kadar kötü bir halde olduğunu daha iyi anladım.
"Sonunda doktor." dedi ve bana elindeki hasta dosyasını uzattı, "504 numaralı oda. Bıçakla yaralama."
Hiç sorgulamadan elimdeki dosyayı uzanıp aldığımda gözlerimi onun rahatsız edecek derecede yeşil olan gözlerinden çektim, "Dalak yırtılması olabilir. Eğer öyleyse uzman bir doktor çağırmadan müdahale etme."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNIŞIĞI ÇIKMAZI
RomanceBir çıkmaz sokağa girdiğinde, ufacık bir çatlak sana gün ışığını veriyorsa çıkmaz sana daha az sancılı bir rüya gibi görülebilir. Zaaflar korkunç bir hal aldığında sapılan çıkmazların barındırdığı melek yüzlü şeytanlar toy ruhu kandırabilir ama kal...