26

386 49 41
                                    

Kalbim yerinden çıkacak, beynim kulağımdan akıp gitmiş ve ayaklarım yürümeyi unutmuş gibi hissediyordum.

Odağımı dersimde tutmaya zorlanmıştım, aklımda binlerce düşünce volta atmıştı çünkü. O da bunu fark etmişçesine kahve içmeye gitmek isteyip istemediğimi sormuştu bana. Düşünmedim. Eğer o teklif etmese, babamı eve dönerken durduracak, girdiğim ilk kafeden kendime tatlı bir kahve yaptırtacaktım zira.

Bu sırada, babamın dediği gibi, akışına bırakmayı tercih ediyordum.

Felix ve Minho'nun mesaj ve aramalarını, kütüphanede olduğumuz süre boyunca göz göze gelmeye çalıştıklarını fark etmiştim tabii ki. Fakat -en azından bugünlük- uzaklaşmam gerektiğini uygun görüyordum.

"Geldim, çıkalım mı?"

Ona dönmeden çantamı sırtımda dikleştirdim. "Olur."

Ben önde yürüyor, o da hemen arkamdan geliyordu. Kütüphaneden çıktığımızda birkaç hızlı adımla yanıma vardı. Birlikte yürüyor olduğumuza inanamıyordum.

"Siyah olan değil miydi?"

"Ha- ne?"

"Arabanız," dedi dikildiği yerden sağını işaret ederek. "Şuradaki siyah olan değil miydi?"

Aklını topla Jeongin.

"Evet evet o. Dalmışım."

Arabanın yanına hızlı adımlarla geldiğimizde derin bi nefes verdim. Babam birkaç dakika gecikeceğini söylediği için anahtarı elime tutuşturmuştu. Düğmesine basıp kapıların açılmasını sağladığımda Hyunjin benim aksime aynı şekilde durmaya devam etti. Arka koltukta biraz daha sağa kayıp başımı ona doğru eğdim.

"Gelsene."

Kafasını sallayıp yanıma kuruldu. Babamı beklemeye başlamıştık böylece. Ne düşündüğünü her şeyden çok bilmek istediğimi fark ettim o anda. Benim aklımda dönenlerin dışında, güzel şeyler olmasını diledim.

"Seni rahatsız etmiyorum değil mi?" dedi sonra fısıldar gibi. Bakışlarımı ona döndürdüm.

"Hayır, neden böyle düşündün?"

"Biraz durgunsun. İstersen bu kahve işini başka zama-"

Kapının açılmasıyla beraber susmuş, kıvrılmış kumral saçlarıyla sürücü koltuğuna yerleşen babamı ve yüzündeki büyük gülümsemeyi izlemiştik. "Beklettiğim için üzgünüm çocuklar."

"Sorun yok baba."

Hyunjin de kafasını mahcubiyetle sallayıp penceresini araladı. Babam kütüphaneden sakince kırıp yola çıktığında -normalde kullanmayı tercih etmediği- radyodan hafif bir r&b şarkısı yükselmeye başlamıştı. Ben de fırsatı değerlendirmek üzere dirseğimi kaldırıp solumdaki kola hafifçe değdirdim. Kafasını direkt bana çevirdi.

"Kahve işleri ertelenmez Hyunjin." dedim.

Sessizce kıkırdadı. Bu o kadar sevimliydi ki, beynime kazıyıp her mutsuz anımda oynatmak üzere saklamaya karar vermiştim. Sanıyorum ki babamın duymasından çekindiği için yeniden fısıldayarak konuştu.

"Latte falan içmeyeceksin değil mi?"

Babamın bizi duymadığından, dikkatini bilerek açtığı o müziklere ve yola verdiğinden emindim. Onun kadar fısıldamama gerek olmasa da ayak uyduracaktım. Bunu yapmak eğlenceliydi çünkü.

"Ne yani," dedim kaşlarımı kaldırarak. "İnsanları tercih ettiği kahveye göre mi yargılıyorsun?"

Duraksadı. "Bu tuzaklı bir soru muydu Yang?"

love untold - hyunin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin