Atlas Merih Karaslan

10 1 0
                                    


Şarkı: Ati ~ 25

Bahçede oturmuş kahvemi yudumlarken bir anda duyduğum kalabalık motor sesleriyle içim bir hoş oldu çünkü küçüklüğümden beri motorlara ayrı bir zaafım vardı. Hayatımda hiç motora binmedim ama binmeyi çok istiyordum özellikle de yağmur yağarken çünkü yağmuru çok seviyorum.

Karşıdan gelen, bugün adının Atlas olduğunu öğrendiğim ve yanındaki Koreli kız yani Sâre'yi gördüm. Motorlara doğru yürüyolardı. Motorlar ön bahçede duruyordu 7-8 tane vardı. Bir tane siyah tenli bir çocuk motordan inip anahtarı Atlas denen çocuğa fırlatıp oradan ayrıldı. Atlas anahtarı kaptığı gibi motora atladı arkasına da Sâre, hemen motoru çalıştırıp ordan ayrıldılar.

Bugün derste kendilerini tanıttıktan sonra derse başladık. Atlas Karabüklüymüş, sanırım doğma büyüme de oralıymış ama ailesinin işi yüzünden buraya Aydın'a tşınmışlar.
Kahvem ve üç gündür okuduğum kitabım bitince derin bir nefes alıp ayağa kalktım. Ne zaman bir kitap bitirsem derin bir nefes alıp veririm ve rahatlarım. Kitapların sonu iyi ya da kötü olsun hep bir kitap bitirdiğimde içimde kocaman bir boşluk oluşurdu.

Sınıfa gidip dersimin başlamasını bekledim. Hakim olmak istiyorum. İnsanlarda hiç adalet yok o adaleti ben sağlamak istiyorum.
İçeri hoca girince ders başlamış oldu hemen siyah kalemimi ve siyah defterimi çıkarıp not almaya başladım.

<<<<<<

Okul çıkışı her zaman çalıştığım kafeye gidip çalışmaya başladım.

"Bakarmısınız?" Arkamdan gelen kız sesiyle o tarafa döndüm. Karşı masada oturmuş 6 kişiyi görünce şaşırdım. Allah'ım bunlar sürekli karşımıza çıkmak zorunda mı? Nasıl bir suç işledi insanoğlu söylesene de bunları Allah sürekli karşımıza çıkarıyor? Evet iç sesimde uzun zamandır saçmalamıyordu o da geri dödüğüne göre siparişleri almaya gidebilirim.
"Buyrun ne alırsınız?"
Kısa bir sessizlik olduğunda siparişleri beklerken geçen sefer mavi saçlı olan çocuk bu sefer mor saçlıydı ve bana sırıtarak bakıyordu. Ama gerçekten çok tatlı bir çocuk ve çok güzel gülüyor.
Salak iç sesimi bastırıp çocuğa bakmayı kestim ve siparişleri not almaya başladım.
"Sert bir kahve " bu sert ses ona aitti, Atlas'a. Hemen not aldım. Acaba oda benim gibi kahveyimi seviyor." Bundan sanane aca insanoğlu daha az önce bana sövmüyormuydun şimdi kendin merak ediyorsun gerçekten ruh hastasısın"

"Bizde bir espresso alalım" bu sefer konuşan lacivert gözlü kızdı saçlarını sıkı bir atkuyruğu yapmış üstünde bol koyu gri kot ve koyu kahve sweatshirt giymiş . Sesi çok ifadesizdi, aslında hepsinin bakışları ifadesizdi mor yada renkli saçlı çocuk hariç. Hemen siparişleri alıp arka taraftaki mutfağa götürdüm. Siparişler hazır olunca masaya doğru yürümeye başladım. Masaya yaklaşınca sol ayağım sağ ayağıma takıldı ve elimdeki siparişler turuncu saçlı kızın ve Atlas'ın üzerine döküldü. Kız büyük bir çığlık attı. Hemen yanına koşup peçete vermeye çalıştım elbisesini silmesi için ama kurtarılacak gibi durmuyordu. Üstündeki mini fıstık yeşili elbisesi çok kötü kirlenmişti.
" Ne yaptığını sanıyorsun sen elbisemin haline bak, patronunu çağır hemen!" Kızın gür sesi kafede yankılanırken durumu toparlayıp özür dilemeye çalıştım çünkü bu işten atılırsam okul harçlığını çıkaramazdım.
"Ben öz-"
"Kes sesini patronunu çağır hemen dedim sana buranın yetkilisi nerdee?" Kız o kadar çok bağırdı ki patronun yanımıza doğru geldiğini gördüm. Korku dolu gözlerle patrona bakarken siyahları üzerimde hissettim dönüp ona baktığımda gerçekten bana baktığını gördüm. Patron yanımıza gelince önce beni sonra o kızı süzdü. "Lêyl? Noluyor burda? Hanımefendi bir sorun mu var?"
"Sorunmu? buna sorun mu diyorsunuz siz şu kıyafetlerimin haline bakın! Bu aptal garsonunuz kahveyi üzerime döktü atın bunu işten yoksa burayı şikayet edicem" kızın söyledikleriyle hemen patrona kaydı bakışlarım. Aslında endişeliydim eğer işten atılırsam gerçekten sıçmıştım çünkü bu devirde iş bulmak gerçekten çok zordu. Böyle bir hatayı nasıl yaparım anlamıyorum.
" Hanımefendi bakın Lêyl gerçekten çok iyi bir çalışanımız belliki yanlışlıkla olmuş bu seferlik affedin kahvelerde bizden olsun"
"Siz ne diyorsunuz ya bizim kahve alıcak paramız mı yok. Ben hepinizi de burayıda satın alırım be" kız sinirle bağırınca patronun gözü bize bakan ve rahatsız olduğu her halinden belli olan müşterilere ardından bana kaydı. Derin bir nefes alıp bir şey demek için ağzını açmıştıki siyaklar araya girip
" Tamam Asel uzatma, siz bize yeni kahve getirin" diyip beni kurtarmıştı resmen.
"Ama-"
"Asel!" Kız itiraz edicekken bir anda ikizi olduğunu tahmin ettiğim çocuk adını uyarı niteliğinde seslenince kız bana düşmanıymışım gibi bir bakış atıp yanındaki Koreli kızla adı Sâre idi sanırım ve yanındaki lacivert gözlü kızla birliklikte tuvalete gittiler. Bende temizlik malzemelerini alıp masaya geri döndüm. Erkekler bir şeyler konuşurken kızlarda daha tuvaletten çıkmamış olmalıydılar. Hemen masanın yanına gidip yerleri temizlemeye başladım. Temizlik yaparken istemeden konuşmalarına kulak misafiri oldum.
"Tilkiyi ne yapıcaz gidicekmiyiz akşam?" Dedi renkli saçlı çocuk onu bir iki kere gördüm ve ciddi olduğunu hiç görmemiştim ama şimdi ciddi bir şekilde konuşuyordu. " Gidicez başka şansımız yok" dedi Aras.
Bu tarafa doğru gelen kızları görünce işimde bitmiş olduğu için bende onların aksi tarafına doğru yürümeye başladım. Temizlik malzemelerini arka tarafa bırakıp hazırlanan siparişleri alıp onların masasına doğru yürümeye başladım ama kapıda gördüğüm simayla adeta yerime çkılıp kaldım.
"Lêyl" çığlık atarak bu tarafa koşuşturan kızı görünce hemen siparişleri masaya bırakıp ona söndüm. Kız bir anda üstüme atlayıp sarılınca şoku bir kenara atıp ona kollarımı sıkıca bağladım. Küçüklük arkadaşım kardeşim Ecem şuan burda yanımdaydı. Yüzümde uzun süre sonra ilk defa bir gülümseme oldu. Hatta kocaman bir gülümseme. Gözümden bir damla yaş akınca kendimi geri çektim ve yüzünü ellerimin arasına aldım. Onu o kadar çok özlemiştimki hemen üzerime atlayıp yanaklarıma kocaman kocaman öpücükler bırakmaya başlayınca kahka atıp geri çekilmeye çalıştım ama buna izin vermiyordu.

Ecem'im canım tamam bekle herkes bize bakıyor lütfen"  aslında herkesin bize bakması umrumda değildi ama dikkatlerin ve bakışlarım üzeride olması beni çok geriyor. Bunu Ecem'de fark etmiş olmalı ki bir anda beni elimden tutup çıkışa doğru sürüklemeye başladı.

<<<<<<

Ecem'le akşama kadar dolaşıp hasret giderdik. Ailesi buraya geldiği için oda onlarla gelmiş, çalıştığım kafeyi de öğrenince hemen yanıma gelmiş. Ecem beni kafeden çekiştirerek çıkardıktan sonra patrona kısa mesaj atmıştım. Oda izin vermişti zaten işim bitmiş sayılırdı o yüzden de patron izin vermişti.
"Lêyl'im seni o kadar çok özledimki" Ecem bana tekrar bilmem kaç milyonuncu kez sarılırken bende ona tekrar karşılık verdim.
" Bende seni Ecem'im, bende seni" kulağına fısıldarken onunda benim gibi gözlerinde yaş aktığını hissettim hemen geri çekilip yüzüne bakınca ağladığını gördüm.
"Şşşş sil göz yaşlarını niye ağlıyorsun? Sana hiç yakışmıyor ağlamak"
"Lêyl..."
Bişi demek istiyordu ama diyemedi hemen göz yaşlarını silip
"Seni çok özledim" dedi.
"Bende seni canım benim ama biraz daha burda durursak donucaz hadi eve gidelim. " Dedim.
Kafeden çıkar çıkmaz sahil kenarına gelmiş ve kendimizi kumun üzerine atmıştık. Şimde ise akşam olmuş hava serinlemiş ve bizde uzanıp yıldızları ve dolunayı izliyorduk.
"Bugün gelemem canım biliyorsun yeni taşındık evde şimdi adım atıcak yer yoktur o yüzden gidip anneme yardım edeyim ben, ama yarın sana söz bundan sonra sen 'yeter' diyene kadar seni rahat bırakmıyacağım" dediklerine güldüm ve vedalaşmak için ayaklandık. Ona tüm özlem ve hasretimle sıkıca sarılıp yanğından kocaman öptüm, oda beni öpüp "hoşçakal, yarın görüşürüz" dedi.
Ve ondan zorla olsada ayrıldım.

Eve doğru yürümek istiyordum ama evim sahile çok fazla uzaktı o yüzden ötobüse binmeye karar verdim ve yönümü otobüs durağına çavirdim.
Otobüs durağına varınca şoför sanki beni bekliyormuş gibi hemen kapıyı açtı ve ben girince kapıları kapatıp daha yerime geçemeden gaza bastı. Şoförün yanından geçip arkaya doğru yürürken "kuş kafese giridi" dediğini işittim. Nedense içimde bir korku bir tedirginlik oldu hemen durup otobüsü süzdüm burda anormal bir şeyler vardı. Otobüs kadınlarla doluydu hemen arkama dönüp,
" Burda inicem dururmusunuz" dedim ama adam bana bakıp pis pis sırıtmaktan başka bir şey yapyayınca çığlık atıp, camları yumruklamaya ve yardım istemeye başladım.
"İmdaatt yardım ediiiin kimse yokmuuu"
Yoktu... Hiç kimse yoktu. Bana yardım edebilecek bir Allah'ın kulu yoktu. Bağırmaya devam ederken arkamda sesler duyunca hemen arkama dönmek istedim ama arkamdaki kişi ağzıma bir bez bastırınca gözlerim karardı ve bilincim kapanmadan önce ise " Uyu bakalım güzellik çok yorulacaksın" cümlesini işitti kulaklarım sonrası ise karanlık.

BEYAZ GECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin