Multimedia 'ESLEM'
Uzay'ın söylediği şarkı Pera-Sensiz Olmaz
İyi Okumalar :)
Her şey bitmişti. Artık yolun sonuna gelmiştim. Bunları bilmek daha çok canımı yakıyordu. Bu hayattan kurtulacağımı düşünüyordum ama artık tamamen bir çıkmazın içindeydim. Kendimi ne kadar hazır hissetmesem de gözlerimi araladım ve başımı masadan kaldırdım. Sorgu odasındaydım. Başımda sadece sarı bir ışıklandırma vardı. Karşımda ki camdan dışarıyı göremiyordum ama onların beni seyrettiğinin farkındaydım. Kollarımı birbirine bağladım ve gelmelerini bekledim. Geleceklerdi. Peki ben ne yapmalıydım? Hapse gireceğim yetmiyor gibi birde Musa'nın gazabından korkuyordum. Malları kaptırmıştım. Ellerimi saçlarımın arasından geçirdim. Bunları hak etmemiştim. Ruhum zaten parmakların arasında nefes alamazken şimdi bedenimi de o parmakların arasına alacaklardı ve kimseye bir şey olmayacaktı. Sessiz bir küfür mırıldandım. Hayat bana gerçekten hiç gülmemişti.
Kapı hızlı bir şekilde açıldığında başımı o yöne çevirdim. İçeri iki adam girdi. Kemerlerinde ki silahtan ve rozetten polis olduklarını anlamıştım. Yüzlerine baktım. Sinirle bakıyorlardı bana. Başımı masaya çevirdim. İlk defa yakalanmıştım. Gergin olan ortam başımın üstünde ki sarı ışıktan beni daha çok geriyordu. Adamların biri karşımda ki sandalyeye otururken diğeri bana yakın durup ayakta kalmıştı.
"Nerden başlamak istersin?" ayaktaki adam sert bir şekilde konuşmuştu derince bir nefes aldım "Anlatacağım bir şey yok." Hayır çok şey vardı ama bunları konuşup daha çok batamazdım. "Bak kızım, bizi uğraştırma. Kimin için çalıştığını malları nerden aldığınızı her şeyi söyleyeceksin." Bu defa oturan adam konuşmuştu daha doğrusu kükremişti. Kolunu masaya koyup bana doğru eğildi ve eliyle konuşmam için bir işaret verdi "Söyleyeceğim hiçbir şey yok." Ah gerçekten bu kadar zorlamak zorunda mıydılar? Söylemeyecektim hiçbir şey. Ayakta duran adam elini sert bir şekilde masaya vurdu ve yüzüme doğru yaklaştı "Konuşmadığın her saniye senin aleyhine. Tek başına o hapiste geberip gitmek mi istiyorsun? Ayrıca kim için çalıştığını söylersen cezan hafifler." Dişlerinin arasından konuşmuştu. Gergindi. Büyük gözlerini kısmış yüzümde ki ifadeyi izliyordu. Başımı olumsuz anlamda salladım "Söylemeyeceğim. Burada saatlerce bekleyip bir şeyler söyleyeceğimi düşünmeniz sizin vaktinizi çalar." Kendimden emin bir şekilde konuştum. Ben buydum çünkü. Kim olursa olsun boyun eğmezdim. Sandalyede oturan adam sandalyesini düşürecek kadar sert bir şekilde ayağa kalktı ve yanıma gelip saçlarımı eline doladı. Sesli bir şekilde inledim. Canımı yakıyordu ama onlara istediğini vermeyecektim, veremezdim. "Konuş." Dedi bağırarak "Hayır." Saçımı daha sert çekiyordu "Konuş." Adam bana öfke saçan gözleriyle bakıyordu. Suç işleyen insanlar böyle mi sorguya çekiliyordu gerçekten? Ah cidden sinir bozucuydu. "Salim tamam yapma." Diğer adam konuştuğunda Salim olduğunu öğrendiğim kişi kafamı ittirerek saçlarımı bıraktı. Sinirlerim cidden azıyordu. Tüm bedenim patlamaya hazırdı. Sakin olmaya çalışıp derin nefes aldım ve normal bir tonda "Bu hareketlerinizle ağzımdan laf almaya çalışıp müdürünüzün gözüne girmeyi istiyorsunuz farkındayım. Ama üzgünüm elinize işe yarar bir şey vermeyeceğim." Sözlerimi bitirip hafifçe gülümsedim. Eminim bu onu daha çok sinir ederdi. Suratıma inen tokatla sandalyeden düşüp yere yapıştım. Böyle bir şey beklemiyordum. Yanağım sızlıyordu. İlk kez tokat yiyordum. Cidden ben ne yaşıyordum böyle? Kimin günahının bedelini ödüyordum? Elimle yerden destek alıp hafifçe kalkmaya çalışırken kapı açıldı. İçeri giren kişiyle olduğum yerde kaldım. Neler dönüyordu anlayamıyordum. Musa bey bana yaklaşıp kolumdan tuttu ve beni ayağa kaldırdı. Gözlerinde farklı bir duygu vardı ama hala o sert kişiliğinden de ödün vermiyordu. Ona anlamsız gözlerle bakarken elini kaldırıp dudağımı hafifçe sildi. Eline baktığımda dudağımın yarıldığını anladım. Musa gözlerini benden çekip bana tokat atan adama baktı "Size zarar vermek yok demiştim." Adam mahcup bir şekilde Musa'ya bakıyordu "Özür dilerim efendim. Bir anda oldu." Bi Salim denen adama bi Musa'ya baktım "Neler dönüyor burada?" Musa gözlerini bana çevirdi ve alaycı bir şekilde gülümsedi "Ah Eslemciğim, gerçekten seni takdir ediyorum. Sana artık güvenebilirim. Sınavımı geçtin." Ne! Ben bu aşağılık herif yüzünden mi tokat yemiştim. Bu kez cidden kendimi durduramıyordum. Ellerimi yumruk yaptım. Derin derin nefesler alıyordum. Ben böyle bir şey görmemiştim. Güvenmek için tüm bu aptal oyunu oynaması. Ah gerçekten yediremiyordum kendime. "Siz.. Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz?" delirmek üzereydim ve o hala karşımda gülümsüyordu. Elimi kaldırıp ona tokat atacaktım ki bileğimi tuttu ve sert bir şekilde sıkmaya başladı "Bana bak ben senin baban değilim. Haddini bil. Farkındayım bunları yaşaman saçma geliyor küçük kız ama bu yolun çıkışı yok. Ya şimdi ki gibi polisler tarafından yakalanırsın ya da ölürsün. Bende ilk seçenekte sana güvenip güvenemeyeceğimi öğrenmek istedim. Hepsi bu." Hepsi buydu evet. Hayatımı anlatan cümle yine hayatımı mahvedenlerin arasında olan Musa'nın dudaklarından dökülmüştü. Ona bir cevap vermedim. Biran önce eve gitmek istiyordum. Bu yaşadığım şeyi atlamalıydım. Sinirliydim. "Eve gitmek istiyorum." Musa kolumu bıraktı ve arkasını dönüp kapıya ilerledi. Peşinden gitmeye başladım. Kapıdan çıktığımda betonlarla kaplı koridorda yürümeye başlamıştık. Bir asansörün önünde durduk. Musa asansörün tuşuna bastı ve asansörün kapıları açıldı. Onunla yalnız kalmak istemesem de onunla birlikte asansöre bindim. Yirmi sekizinci numaraya bastı ve asansör hareketlendi. Sessizlik. Şuan olması gerekende buydu. Onunla ne konuşabilirdim ki. Asansör hızla yukarı çıkarken nerede olduğumu merak ediyordum. Adam psikopat gibi bir düzenek kurmuştu resmen. Aslında zeki biriydi. Böyle şeyler benim aklıma hayatta gelmezdi. Gözlerimi ona çevirdim ve inceledim. Hafiften beyazlayan saçları onu yaşlı değil daha karizmatik gösteriyordu. Kasları olduğuna emindim. Böylesine yaşını göstermemesi garipti. Asansör durup kapıları açıldığında karanlık bir odadaydık. Musa ilerlerken ben endişeliydim. Yeni bir olayı şuan kaldıramazdım. Tedirgince peşinden ilerledim. Musa odanın kapısını açtığında ışık gözlerimi kısmama neden olmuştu. Onunla birlikte çıkıp nerede olduğuma göz attım ama bir ofis odasındaydık. Arkamı dönüp nereden çıktığımıza baktığımda gözlerim irileşti. Cidden bu adamdan korkmalıydım. Ofisin içindeki dolaptan çıkmıştık. "Korkmana gerek yok. Şirketimdeyiz. Burası da benim odam." Zaten korkmuyordum. Beni korkutan bir şey varsa oda onun tehlikeli ve sınırları olmayan biri olmasıydı. "Musa bey artık şu oyunu kesin! Evime gitmek istiyorum." Küçük bir kahkaha attı "Tabi ki gideceksin. Önce biraz sakin ol. Benden bu yaptığım için nefret edebilirsin ki etmelisin de ama sakın bana kin duyup aptallık etme." Evet nefret ediyordum ve nefretim bu yaptığıyla daha da büyümüştü. Ama aptal değildim. İntikam alacağım kişi o değil babamdı. Beni bu bataklığa çeken iyi tarafımı ruhumdan emerek kötülükle dolduran kişi babamdı. Ama ondan intikam almam için kalbimde ki küçük kızın yaralarının kapanması gerekirdi. "Sizden alabileceğim bir intikam yok. Evet sizden nefret ediyorum ve edeceğim." "Güzel. Artık seni evine götürmeliyim çünkü bir saat sonra yemeğe çıkacağız." Yani tam sırası gibi. Harika. "Üzgünüm. Bugün olması imkansız ve yarın da Buğra'nın annesi ile doktora gideceğiz." İfadesizdim. Bu konularda ciddi olmak hoşuma gidiyordu. "Pekala Eslemciğim şimdilik seni zorlamıyorum. Ama cumartesi akşamı kesinlikle bu yemeği gerçekleştireceğiz." Başımı salladım sadece daha fazla onunla muhattap olmak ve yenilgiye uğramak istemiyordum. "Görüşmek üzere Musa bey." "Hoşça kal Eslem."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Uçurumunda
Jugendliteraturİki karanlık insan ve uçurumun ucunda ki hayatları. Hayat onları tamda onlara yakışır bir şekilde karşılaştıracak ve imkanı olmayan umutlar gün yüzüne çıkacak. Babasının günahını üstlenmiş olan Eslem bu günahtan Uzay'ın aşkı ile arınabilecek mi? ...