dokuz

1K 62 108
                                    

• pedri •

hayatımda geçirdiğim en güzel gecenin sabahına, yüzüme vuran güneş ışığıyla uyanmıştım. elimi sol tarafıma attığımda komodinin üzerindeki telefonuma ulaşabilmiştim. ekranı açtım, saat daha sekizdi. deli gibi uykum vardı fakat uyuyabileceğimden emin değildim. zira kollarımda gavi varken uykuyu seçmek gibi bir hata yapmak sadece aptallık olurdu.

gözlerimi başını omzuma gömmüş uyuyan gavi'ye çevirdiğimde yüzümü aptal bir gülümseme ele geçirmişti. gövdesini kaplayan onlarca morlukla, kanamış dudaklarıyla ve dağılmış saçlarıyla o kadar savunmasız ve güzel gözüküyordu ki, dudaklarımı dudaklarına bastırmadan edememiştim. temasımı hissettiği gibi kaşlarını çattığında güldüm, huysuz bir bebek gibi davranıyordu. sanki bunu kanıtlamak istermiş gibi dudaklarını omzuma sürttüğünde parmaklarımı burnuna sürttüm. bundan huylanıyordu ve ben onu sinir etmeyi çok seviyordum.

"pedri, yapma." diye mızmızlandı birkaç kez. inatla onu duymazdan geldiğimde ise gözlerini araladı. güzel irisleri benimkilere odaklandığında amacıma ulaşmıştım.

"sensiz çok sıkılıyorum."

"erken uyutsaydın sıkılmana gerek kalmadan uyanabilirdim." gülerek söylediğinde burnunu parmaklarım arasında sıkıştırdım. buna karşılık olarak omzumu ısırdığında ise acıyla inlemiştim. o da bunu fark edip geri çekildiğinde ikimizin gözleri de omzuma doğru çevrilmişti. geceden kalma diş izleriyle dolu olan omzumu fark ettiğinde gözlerini kaçırmıştı. parmaklarımı çenesinin altına yerleştirip yüz yüze gelmemizi sağladıktan sonra dudaklarımı dudaklarına bastırdım. onu zorlamamak adına birkaç saniye sonra geri çekilmiş ve dirseğimi yastığa yaslayıp onu izlemeye başlamıştım. güneş ışığı odayı sardığından, çilleri fazlasıyla belli oluyor ve sanki oluru varmış gibi daha da sürüklüyordu beni ona doğru. gözlerim yanaklarından ayrılıp sık kirpiklerinin çevrelediği kahve gözlerini, ardından pembe, yer yer yara olan dudaklarını takip etmişti.

gavi'yle sevişmiştik. bakarken bile içimin gittiği bu güzellik, saatlerce ismimi yinelemiş ve bana vücudumdan asla silinmesini istemeyeceğim izler hediye etmişti.

"bakma öyle, utandırıyorsun." diye söylediğinde güldüm.

"daha çok hoşuma gidiyor."

"beni deli ediyorsun. bir gün tepene çıkacağım." yüzünü yastığa gömerken söylediğinde kaşlarımı kaldırdım şaşırmış gibi yaparak.

"yüzümü uyluklarının arasına alarak çıkacaksan, asla hayır demeyeceğimi bilmen gerekiyor." gönderme yaparak söylediğimde cevap vermemişti. gavi'nin parmaklarını saçlarıma dolayarak beni uyluklarının arasına bastırışı, kalçalarını ağzıma doğru itişi aklıma doluştuğunda, bunu düşünmek için sabahın erken vakitlerinin doğru olmadığı umrumda bile değildi. doğrulurken dudaklarımı bebeğimin omzuna bastırmış ve yataktan kalkmıştım. dolaptan bir şort alıp giydiğimde önümdeki aynadan gavi'nin de kalkmaya çalıştığını görebiliyordum. tamamen doğrulup oturduğundaki yüz ifadesi bir anlığına üzülmeme sebep olsa da aklıma dün geceki sözleri geldiğinde, bu onun için azdı bile.

verdiğin sözü tutmazsan; gözümde adi bir herif olursun, pedri gonzález diye fısıldamıştı kulağıma. sözümü layıkıyla tutmuş ve bir sözden daha fazlasını vermiştim ona.

"hiçbir yere kalkmıyorsun sevgilim, sana kahvaltı getireceğim." dediğimde gülümsemişti.

"aç hissetmiyorum."

maybe, i'm afraid • pedri × gaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin