Bölüm 1

68 10 3
                                    

Hep bugünü kafamda kurgulamış, alışmaya çalışmıştım ama yine de canım yanıyor. Nerede miyim? 

Sevdiğim adamın düğününde!

Şuan yere çöküp hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyorum. Ağlayamayacağıma göre bari size müstakbel damadımızdan bahsedeyim. Ya da niye bahsediyorum artık benim için bir önemi yok onun!

Ha bu arada, benim anlık duygu ve karar değişimlerime alışın derim. Bugün fazla mı agresifim ne?

Akrabaların bu kıza ne oldu bakışları bugünlük umrumda değil fakat şu an müstakbel damadımızın annesi bana doğru geliyor ve neyim olduğunu soracak. Altıncı hislerim biraz kuvvetlidir de...

Yanıma yaklaşan Meryem teyzeme gülümsedim. Karşımdaki kırmızı tüllerle sarılıp güzel göründüğünü sandıkları düğün sandalyesini! çekip oturdu.

"Güzel yeğenim neden mutsuzmuş bakayım?"

Her ne kadar 'oğlun yüzünden teyze.' demek istesem de dudağımı büzerek,

"Bugün hayız oldum, teyze. Karnım ağrıyor da." Dedim. inandı mı bilmem fakat,

"Tamam kızım ben çocuklardan birine söyleyeyim de bir ağrı kesici getiriversinler sana."

Sessiz kalıp başımı olur manasında salladım. Teyzem kalkınca bende etrafta koşuşturan insanları izlemeye devam ettim. Aklım burada değildi, dalgındım. Ben Muhammed'i seviyordum. 4 yıldır. Muhammed uzun zamandır çalışmak için başka şehirdeydi ve bende onun yokluğunda kendimi toparlayabilmiştim fakat 6 ay önce çalıştığı yerdeki bir kızı sevdiğini söylemiş, ailesini çağırıp kızı istemeye gitmişlerdi apar topar.

Teyzemin anlattığına göre kız onlara göre biri değildi. Eniştem ve teyzem uzun zaman boyunca dil dökmüş, bu kızla mutlu olamayacağını söylemişlerdi. Anlattıklarına göre kız çok saygısızmış. Tabi bunlar teyzemin düşünceleri çünkü ben daha kızı görmedim.

Bizim adetlerimizde düğünden önceki gün kına gecesi yapılırdı ama gelin hanım bu adetlerin modasının geçtiğini söylemiş ve kendi arkadaşlarıyla kafe tutup eğlence düzenlemişlerdi.

Ben mi çok geri kafalıyım bilmiyorum ama bu tür adetler çok hoşuma gidiyor.

Düşüncelerimi Eda'nın önüme bir şişe su ve ağrı kesici bırakmasıyla bitirdim. Teşekkür edip, ağrı kesiciyi içtim. Karnım ağrımıyordu ama bugünün stresinden başım ağrımaya başlamıştı. su şişesini tekrar masaya bırakarak ayağa kalktım. Giydiğim gece mavisi saten belden bağlamalı elbisemin eteklerinden tutup, lavaboya gittim

Aynadan kendime baktım. Bal rengi gözlerim yorgunluktan şişmişti. Bir süre kendimi inceledim. Çirkin miydim? Acaba çirkin olduğumdan dolayı mı sevmemişti beni?

Etrafımdakiler ne kadar güzel olduğumu söyleseler de ben kendimi beğenmezdim. Muhammed'in beni güzel olduğum için sevmesini istemezdim zaten fakat belki de sebebi budur.

Elbisemle aynı renk olan eşarbımı da düzeltip, lavabodan çıktım. Salona doğru ilerlerken, önümden geçen kız topuklu ayakkabılarının hezimetine uğrayıp yeri boyladı. O kadar uzun topuklu giyilir mi hiç!

Koşarak kıza kalkması için yardımcı oldum. Elbisesi kısa olduğundan zaten gözüken bacakları daha da açılmıştı.

"İyi misin?"

"Sanırım bileğimi incittim. Ahh!"

Hemen kolunun altına girip yürümesine yardımcı oldum. Önümüzden geçen küçük kıza köşedeki büfeden buz ya da soğuk bir su almasını istedim. Salona girdiğimizde önce kızı sandalyeye oturttum sonra da yandaki sandalyeye oturdum.

"Çok teşekkür ederim yardımcı olduğun için."

"Rica ederim. çok acıyor mu?"

" Biraz sızlıyor ve sanırım günüm mahfoldu eğlenemeyeceğim." deyip güldü. Küçük kız koşarak getirdiği buzlu şişeyi bana uzattı.

"Şimdi bunu bileğine koyalım, daha iyi olacak inşallah."

İncittiği ayağını yan taraftaki sandalyeye koyduğunda bende buzlu şişeyi üzerine bıraktım.

Elini uzatıp, " Bu arada tanışamadık. İsmim Hazal."

Gülümseyip bende elimi uzattım. "Memnun oldum. ben de Merve."

"Aaa bu arada sen damat tarafından olmalısın çünkü ben gelin tarafındanım, kardeşiyim."

Maalesef damat tarafındanım...

"Evet bende damadın kuzeniyim. Teyzesinin kızı."

Bir kaç dakikalığına da olsa Muhammed'i unutmuştum fakat şimdi hatırlayınca yine moralim bozulmuştu. Hazal ayağının daha iyi olduğunu söyleyip kalkmıştı ama ben hala oturmaya devam ediyordum. Hangi aşık sevdiğinin mutluluğunu izlemeye katlanabilirdi?

Susarak, içinde fırtınalar koparken dışından tek bir damla yaş dökmeyerek.

Işıkların sönmesiyle içeri gelin ve damadın gireceğini anladım ve kalkıp feracemi giydim. Herkes ayaklanmış ve içeri çiftin girmesini bekliyordu. Ve müzik açıldı, alkış sesleri tüm salonu doldururken ben kalbimin parçalanışını izledim. Çiftin içeri attığı her adım, benim can çekişen ruhumdu.

Gözlerimi kapadım. Bu anı ömrüm boyunca hiç unutamayacağımı biliyordum. Ellerim titriyordu. Görünmesin diye yumruk yaptım. Dans müziği başlarken hala ayakta masanın bir köşesinde gözüm kapalı duruyordum. Artık gerçekleri kabullenme vakti Merve!

Gözlerimi açtım.

Titreyen elim kalbime gitti. 

Gördüğüm bu manzara belki yıllar sonra hatırladığımda bile içimi ürpertecekti, kalbimi sızlatacaktı. Muhammed'in elleri bir melek kadar güzel görünen eşinin belindeydi. Bacaklarım beni taşıyamayacak kadar güçsüzleştiğinde düşecek gibi oldum. Elimi masaya dayadım. Şimdi bana kötü günümde destek olacağını hayal ettiğim adamın düğününde, karısıyla dans etmesini  izliyordum.

Sandalyeme geri oturdum. Vücudumdaki tüm kan çekilmiş gibiydi ve ellerim üşüyordu. 

Herkes yavaş yavaş yerine oturmaya başladı.

Müzik bitti.

Ben bittim. 

Gelin ve damat masalarına oturdular. Annem yan tarafımdaki sandalyeye oturdu ve elini buz tutmuş ellerimin üzerine koydu. Ben ona hiçbir zaman anlatmamıştım ama onun anladığını biliyordum. Anneler hisseder...

"Anne, ben iyi hissetmiyorum. eve geçsem olur mu?" Sesim titremişti. Ağlamamak için zor duruyordum.

"Tamam. Sen git dinlen kızım babana haber veriyorum götürür şimdi seni eve."

Annem babamla konuşup, "Baban seni dışarıda bekliyor anneciğim." dedi

Ayağa kalktım ve çıkışa doğru ilerledim. Teyzemin önünden geçerken bana 'nereye' bakışı atarken anlamamazlıktan gelip küçük bir tebessüm yolladım. Çıkış kapısının önünde durdum. Canım yanıyordu belki ama artık kabullenmem gereken şeyler vardı ve bu yüzden arkamı döndüm.

Muhammed bana bakıyordu. Ama bana bakması artık hiç bir şey ifade etmiyordu.

Baktı.

Baktım

Ruhu çekilmiş, kalbinde kırılacak yer kalmamış bir insan nasıl bakarsa öyle baktım.

Önüme dönmeden önce sol gözümden bir yaş indi yanağıma doğru. Görsün istemezdim. Canımın ne kadar yandığını bilsin istemezdim ama gördü.

Arkamı döndüm.

Ben o salonda hayallerimi bıraktım.

Ve canım hiç yanmıyormuşcasına yürüdüm.


ZAMANSIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin