Hogwarts'ta esintili bir yaz akşamıydı, James derslerden sonra kafa dinlemek için sedir ağacının altına oturmuş. Kafasını ağaca dayamıştı. James, peşi sıra kim bilir içtiği kaçıncı sigarasını söndürmek için yere atarak ayağı ile ezdi.
O sıra da yanına yaklaşan birinin hızlı adımları duyuldu, James kafasını kaldırıp gelen kişiye baktı. Regulus, yüzünde ender rastlanan bir gülümseme ile ona bakıyordu. James neden geldiğini ona sormaya kalmadan, Regulus diz çöktü. James'i gömleğinin yakasından tutarak kendine doğru çekti.
James kendi dudaklarında hissettiği baskı yüzünden şaşkınlık ile gözleri büyürken birkaç saniye kaskatı kesildi. Regulus'un elleri onun yüzünde, boynunda, saçlarında gezinirken o buz kesilmişti. Regulus, ona daha da yaklaşıp ellerini gömleğinden içeriye soktuğunda James, Regulus'un öpüşlerine karşılık vermeye başlamıştı. Regulus, James'in dudaklarındaki tatlılıktan hoşlanmıştı.
Birbirlerinin nefesini hissederek, o anın büyüsüne kapıldılar. Regulus'un dudaklarından yayılan sıcaklık, James'in içini sarıp sarmaladı. Hafif bir titreme, bedenlerini kapladı.
Bu öpücük, bir fırtınanın gözünde kaybolan bir an gibiydi. Duygusal bir karmaşa içinde kaybolurken, kalpleri birbirine doğru çekildi. Her bir öpücük, bir hikayenin başlangıcını yazan mürekkep damlasıydı.
Regulus'un dudaklarından James'e aktardığı hisler, bir kıvılcımın yanan bir ormana dönüşmesi gibi yayıldı. İçsel bir yangın, iki bedeni sararken, dünyanın geri kalanı yok oldu. Öpüşen dudakların büyüsü, onları zamansız bir yolculuğa çıkardı.
Bir süre sonra ikisinin de gömlekleri çıkmıştı, Regulus, James'in göğsünü öperken tek bir kelime bile konuşmuyorlardı. Sanki ikisinden biri ağzını açsa birbirlerinden ışık hızında ayrılacak gibiydiler. James, birilerinin onları görebileceği konusunda telaşa kapıldı ama bu yersiz bir telaştı çünkü ne Regulus, James'i öperken ne ikisinin vücudu birer bütün olmuşken; ne de Regulus, James'in göğsünde yatarken kimse gelmedi, kimse onların çıkardığı inilti seslerini duymadı.
Ay saklandığında, gökyüzündeki bütün yıldızlar kayboldu ve gece karanlığı James'e karanlık bir örtü gibi çöktü. Şimdi sadece Regulus yıldızı vardı. Regulus Black... Karanlığın incisi, soylu bir görkemin sembolüydü. Koyu siyah saçları, karanlık bir geceye dökülen yıldızlar gibi parlıyordu.
James, Regulus'un siyah lüleli saçlarını şevkatle okşadı. İlk tanıştıkları andan beri hep bunu yapmak istemişti. Regulus, hafif bir mırıltı çıkardı ama kafasını James'in göğsünden kaldırmadı. Hâlbuki kaldırması gerekiyordu belki de James'i ona karşı gelemediği için cezalandırması, ona vurması... James'in canını acıtması gerekiyordu, bunları yaptığı için onu pişman etmeliydi ama bunların hiçbiri yaşanmadı.
James erkeklerden hoşlanıyor muydu, ne zamandan beri Regulus'la ilgileniyordu, Regulus'un onu öpmesinden niye bu kadar etkilenmişti? Hepsi cevapsız kaldı. James beyninin uyuştuğunu hissetti, vücudunda sadece kalp dışında hiçbir organ çalışmıyor gibiydi.
O, içten içe Regulus'u sevdiğini hissetti, ancak bu duygularını kabullenmek istemedi. Kalbinin derinliklerinde, başkalarının gözünden saklanan bir aşkın izleri belirdi.
Her anında, suçlu bir hissiyatla dolup taşıyordu. Regulus'la geçirdiği her an, yasak bir aşkın sınırlarında dolaştığının acı bir hatırlatıcısıydı. İçsel bir çatışma yaşarken, vicdanı tarafından defalarca sorgulandı. Gözlerinde beliren yaşlar, bu hissiyatın karanlık gölgesinde kaybolup gitti.
Regulus ellerini James'in saçlarına götürdüğünde James, yürek çarpıntıları ve korkuyla titremelerle boğuşuyordu. Bu hisler, toplumun gözünde bir hata, lanet, hastalık gibi görünüyordu. Acımasız bir gerçekliğin pençesinde debelenirken, duygusal bir hapishanede mahkumdu. Regulus onu sakinleştirmek için boynuna sarıldı, James bu düşüncelere rağmen itiraz etmedi ellerini onun sırtına koydu, onu omzundan yavaşça öptü.
O an, James hissetmese bile, her iki ruh arasında gizli bir bağ kuruldu. Aşkın zehri adeta James'in damarlarında dolaşırken, vicdanın şiddetli tokatlarıyla cezalandırılıyordu.
Bu hislerin yanlış olduğunu düşünmekten kendini alamıyordu. En yakın arkadaşının erkek kardeşinden hoşlanması yanlıştı. Bir erkeğe böyle hisler beslemesi yanlıştı. Bir erkeği öpmesi, bir erkekle sevişmesi ve bunlardan hoşlanmış olması yanlıştı.Ama James bunları dile getirecek gücü kendinde bulamadı, Regulus'u itemedi, onu boynundan öptü, suratını, saçlarını okşadı; ellerini onun sıcak vücudunda gezdirdi, bütün bunların birer hata olduğunu düşündü ama asla söyleyecek gücü ve takati kendinde bulamadı.
Regulus onun göğsünde uyurken kollarını James'in boynuna dolamıştı, James kendini o kadar huzurlu hissediyordu ki bu histen nefret etti, kendinden nefret etti, Regulus'tan nefret etti.
Bi' anda Regulus'un nefes alış verişlerini hissetmeyi bıraktı. Kafasını aşağıya indirdi, Regulus'un yaldızlı saçlarını göremedi, Regulus'un saçlarının kokusunu duyamadı, artık sedir ağacının altında değildi. "James, James!" Duyduğu ses ile gözlerini araladı, Lily kafasını eğmiş ona bakıyordu.
"Kabus mu gördün? Bir şeyler sayıklıyordun." James yattığı yerden doğruldu, Gryffindor ortak salonunda Lily'nin dizlerinde uyuyordu. Olması gerektiği, ait olduğu yerdeydi ya da öyle sanıyordu.
James kafasını iki yana salladı, Lily yeşil gözleri ile James'i süzerken gülümseyerek onun suratını okşadı. "İstersen odana git öyle uyu." James cevap veremeyecek kadar bitkin hissediyordu kendini, daha yeni uyanmıştı ama üzerine aniden bir yorgunluk çökmüştü. Sanki hiç uyumamış gibiydi "İyi geceler Lily." diye mırıldandı.
Lily'nin suratı asıldı. "Lily mi?" James gözlerini kırpıştırarak kaşlarını çattı. "Yani Lily çiçeğim demek istedim." Lily sıcak bir şekilde gülümsedi, James, kendi yatakhanesine gitmeden önce Lily, ona iyi geceler öpücüğü vermeyi ihmal etmedi.
James yatağına uzandığında gördüğü rüyanın gerçekliği yüzünden hissettiği şeyleri anımsamamaya çalıştı ama kendi düşüncelerini susturamadı. Bunlar bir rüyadan ibaretse niye hissettikleri bu kadar gerçek gelmişti, aynılarını gerçek hayatta yaşamak ister miydi, ne zamandan beri bir erkeği, en yakın arkadaşının kardeşini çekici buluyordu? James düşüncelerini susturmak için içinden şarkı mırıldanmaya başladı ve çok geçmeden uyuya kaldı.
-
Merhabaaa yine Jegulus fici şaşırdınız mı?! Taslakta duracağına, sayfamda dursun dedim. :">
Vee medyada James'in uyumadan o
önce mırıldandığı şarkı var bölüme asla uymuyor bu arada yinede James'i slow müzik söylerken hayal edemedim IJGEASFIKBSWYIDipnot: Bu bir hayran kurgu o yüzden gerçek hikaye ile tamamen uyuşmasını lütfen beklemeyin, zaten bu bir jegulus fici o yüzden headcanon ögeler ve değiştirdiğim bazı şeyler olacak, bunu da eklemek istedim.
Şimdilik görüşmek üzere!♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sun in Love with Star || Jegulus
Fanfiction"Peki ya güneş, yıldıza aşık olursa?" Güneşin özgürce parladığı masmavi gökyüzü, şimdi kapkaranlık bir bulut tabakasına dönüşmüştü James için. Ruhunu sarıp sarmalayan sis, onun içinde bir kasırga yaratmıştı. Hayalini kurduğu yıldızın göz alıcı renk...