James gözlerini zorla açtı, ter içinde kalmıştı ve soluğu kesilmişti. Vücudu hâlâ kabusun etkisindeyken, etrafına göz attı, gerçeklikle yüzleşmek istedi. Derin bir nefes aldı, yavaşça kendini toparlamaya çalıştı.
Uykusunun derinliklerinde, korkutucu bir dünyaya sürüklenmişti. Rüyasında karanlık, Regulus'un her yerini sarmıştı ve bir tür görünmez güç onu kontrol altına almıştı. James, kabusun ayrıntılarını hatırlamak istemedi.
Uyandığında kütüphanenin sıcaklığı ve sessizliği rahatlatıcı gelmişti. Ellerini yüzüne koyarak, gerçekliğin duygusunu hissetti. Teni soğumaya başlamıştı ve yavaşça normale dönmeye başladı. James, gerçek ile rüya arasındaki ayrımı netleştirmek için birkaç kez gözlerini kırpıştırdı.
"Yine mi o kabuslardan birini gördün?" Remus'un sesi James'in irkilmesine sebep olmuştu. Remus ve Lily kütüphanede ders çalışırken Lily, yanlarına zorla Sirius ve James'i de getirmişti. Sirius, fırsat bulduğu her an bir şaka yapıyor ve sürekli konuşmaya çalışıyordu. Lily ise her seferinde onu uyararak ders çalışması için onu zorluyordu.
"Benim ders çalışmaya ihtiyacım yok Lils ben zaten aşırı zeki ve başarılı bir öğrenciyim." Lily daha fazla Sirius'un kendi ile ilgili methiyelerini dinlemeye katlanamıyordu. "Sihir tarihinden kaç aldın Sirius?" Sirius'un yüzündeki kendini beğenmiş sırıtış gözle görülür derecede soldu. "Sihir tarihi kimin umrunda hiçbir s*ke yaramıyor za-" Lily oturduğu sandalyeden Sirius'un bacağına hafifçe vurdu. "Küfür etmeden konuş!"
James, kendini masadan soyutlamış ve Sirius ile Lily'nin atışmalarını dinlemiyordu. Sadece sürekli gördüğü rüyaları düşünüyordu. Son iki haftadır, Regulus'la birlikte yağmurun altında beraber yürüdüklerini; James'in ağlarken Regulus'un gelip onu teselli etmesini, Regulus'la süpürge ile beraber uçtuklarını ve James için en kötüsü Regulus'un onu öptüğü her seferinde aynı sonla biten rüyalar görüyordu. James, uyanıyor ve gördüğü rüyanın etkisinden çıkamıyor tüm gün gördüğü rüyanın anlamını bulmaya çalışıyordu.
Sirius, Lily ile tartışmaya devam ederken James'i dürttü, "Haklı değil miyim Çatalak?" James gözlerini kırpıştırarak Sirius ve Lily'e baktı. Lily'nin yüzü en az saçları kadar kızarmış elindeki tüy kalemi her an Sirius'a saplayacakmış gibi tutuyordu. Sirius ise umursamaz bir tavırla omuzları düşmüş sandalyeye olabildiğince yayılmış, Lily ile göz göze gelmemeye çalışıyordu.
"Şey ben dinlemedim sizi mevzu ne?" Sirius, sessizce bir tepki göstermeden Lily'e baktı. "Senin neyin var böyle, sürekli ayakta uyuyor gibisin. Ne gördün rüyanda?" James, verecek bir cevap bulamadı ve dersler yüzünden gerginim diyerek lafı geçiştirdi.
Remus, James'in bu hâline bakarak kafasını salladı. "Sürekli aynı kabusları görmek normal değil, belki bir anlamı vardır. Trelawney'e sorsana." James bir tepki vermeden Remus'u dinledi. Kehanetlere inanmazdı ama sormakta ona bir şey kaybettirmezdi.
"Lils, James için tekrar aynı kavgayı baştan alabilir miyiz? Sen eski hâline geri dön." Lily öfkeyle Sirius'un ne kadar vurdumduymaz sorumsuz ve sadece anlık zevklerini düşünen biri olduğu ile ilgili hakaretlerini dile getirirken inanılmaz katı ve sıkı bir çalışan olan Bayan Pince dörtlünün yanında bitti.
"Eğer biraz daha kavga etmeye devam ederseniz, dördünüzü birden buradan atar, ömür boyu bir daha girememenizi sağlarım." Herkes suspus kalmışken Sirius içinden geçirebileceği tüm kötü sözleri Bayan Pince için sıralıyordu. 'İsterse feriştahı gelsin bizi buradan atamaz peh sen kim oluyorsun da bizi tehdit ediyorsun? Sen git anca Filch'e kur yap' Sirius'a kalsa bunları Bayan Pince'in yüzüne de tek tek söylerdi ama Lily'nin bu sefer onun üzerine atlamasından korkuyordu ve çalışan personellere karşı aşırı patavatsız davranması konusunda Mcgonnagal'dan çokça ceza aldığı için her davranışında kendini diken üstünde hissediyordu.
James ve Remus, Bayan Pince'in onları azarlamasına hiçbir tepki göstermezken, Lily başını öne eğerek onlardan uzaklaşmasını bekledi. Sirius, Lily daha fazla sinirlenmesin diye kendi düşüncelerini dile getirmedi, James'i ayağı ile dürttü. 'Kalk biz gidelim' ifadesiyle James'e baktıktan sonra hızlı adımlarla kütüphaneden çıkarak James'i koridorun sonunda beklemeye başladı. James, Sirius'un kendisini çağırdığını anlamıştı ama Lily'nin ona kızacağını düşündüğü için bir süre bekledi.
Lily, James'e baktı ve kafasıyla kapıyı gösterdi, "Hadi, sen de peşinden git." James, gülerek ayağa kalktı ve Lily'i yanağından öptü. Lily ve Remus'la vedalaştıktan sonra onu bekleyen Sirius'un yanına koşturdu.
Sirius onu görünce iç çekti, "Sonunda niye bu kadar geciktin." James omuz silkti "Lily'nin sinirinin geçmesini bekledim." Sirius onun bu hâline gülerken bahçeye çıktılar, etraftaki bütün gözler Sirius ve James'in üstüne dikilmişti. Sirius, James'i daha sakin bir yere Hagrid'in kulübesinin oraya görürdü.
"Neyin olduğunu anlatsana, bizimkilerin orada üstelemek istemedim." James, ellerini cüppesinin cebine sokarak derin bir nefes verdi, tereddüt ederek "Dediğim gibi gördüğüm kabuslar yüzünden tam olarak uyuyamıyorum" sesi oldukça sönüktü bu Sirius'un dikkatini çekmişti, "Kabuslarda tam olarak ne oluyor?" İkisi birlikte biraz daha yürüdüler. James bundan Sirius'a bahsetmek istemiyordu tek yapmak istediği gördüğü bütün rüyaları unutmaktı, normalde olduğu gibi.
"Genelde farklı yerlerde aynı insanla birlikteyim rüyanın sonu ya hep kötü bitiyor ya da sonunda ben soluk soluğa uyanıyorum." Sirius kaşlarını çattı, James'e rüyalarında kimi gördüğünü sormadan önce ellerini saçlarının arasından geçirdi. "Güzel görünüyor muyum?" James gülerek kafasını salladı.
"Kim olduğunu söylemedin." James gerildi, bi an yüzüne birkaç iğne aynı anda batırılmış gibi hissetti, Sirius'a yalan söylemek zorunda kalmaktan hiç hoşlanmıyordu. "Tanımıyorum." Bu tek kelimeyi söylemek bile onu yormuştu.
Bi' süre ikisi beraber gezdiler, James'in yalan söylediğini elbette ki Sirius anlamıştı ama bunu bir mesele hâline getirmek istemedi, Sirius kolundaki saate baktı. "Ah benim randevu saatim gelmiş." James dalgın bir şekilde Sirius'a baktı, Sirius onun konuşmasına fırsat vermeden "akşam yemeğinde görüşürüz!" dedi ve James'e sarıldıktan sonra, James'in yanından koşarak uzaklaştı. James'te kehanet profesörü Trelawney'i görmek için onun ofisine gitmeye karar verdi, soluna döndü. James o an, gözlerini kısarak biraz uzağında duran manzaraya odaklandı. Önünde, az ileride duran Regulus Black'in silüetini seçebiliyordu.
---
Merhaba! Nasılsınız umarım iyisinizdir. Happy Pride!
<33
Kafamı dağıtmak için bölümleri düzenliyorum... Yüksek ihtimalle sonra yeniden düzeltirim bölümü, her neyse sonraki bölümde görüşürüz. Kendinize cici bakın!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sun in Love with Star || Jegulus
Fanfiction"Peki ya güneş, yıldıza aşık olursa?" Güneşin özgürce parladığı masmavi gökyüzü, şimdi kapkaranlık bir bulut tabakasına dönüşmüştü James için. Ruhunu sarıp sarmalayan sis, onun içinde bir kasırga yaratmıştı. Hayalini kurduğu yıldızın göz alıcı renk...