Part 5

1.9K 212 9
                                    

"Bak sana ne aldım!" odaya neşeli bi şekilde girdiğimde kafasını kaldırıp şaşkın bi ifadeyle yüzüme baktı. Elimdeki kavanozu masaya, Shagy'nin eskiden durduğu yere koyduğumda yüzü sinirle kasılmıştı.

"Bu ne Jongin?"

"Hmmm... Köpekbalığı yavrusu?"

"Onu görebiliyorum salak! Bunun burda ne işi var?"

"Senin için aldım." yatağa yatıp sırtını kavanoza çevirdi.

"O çirkin şeyi istemiyorum."

"Shagy de çirkindi Kyungsoo." kafasını kaldırıp yüzüme baktığında söylediğim şeyin farkına yeni varmıştım.

"Baksana çok güzel bi fikrim var. O SİKİK BALIĞINI DA ALIP SİKTİR GİT JONGIN!" Böyle demesine rağmen bi sonraki gün onu balığı beslerken bulmuştum.

"İsmi ne olsun sence?" dedi kapıdan girdiğimi duyup

"Danger"

"Ne? Öğğ bu iğrenç!"

"Hiç de iğrenç değil. Köpekbalıkları tehlikelidir. Sen ne öneriyorsun peki?"

"Power?~" gözleri parlayarak söyledi

"Sen ciddi misin?"

"Evet. Çünkü o güçlü." gözlerimi devirip aldığım paketleri yatağa koydum.

"Giy bunları."

"Nereye?"

"Sürpriz! 2 dk içinde giyinmemiş olursan 2 dk sonra gelip giymene yardımcı olurum." diyip gülerek dışarı çıktım. Tekerlekli sandalyelerden birini alıp geri döndüğümde tıklatmadan kapıyı açtığımda karşımda t-shirt'ü giymeye çalışan bi patlak göz bulmuştum.

"Sen ciddi miydin?"

"Tabiki." diyip yanına geldim. Tshirtü kafasından geçirdiğimde kırmızının en koyu tonunda iki yanakla karşılaştım. Bu görüntü her ne kadar kalbimi durdursa da sakin kalmaya çalışıp saçlarını karıştırdım.

"Bu çok utanç verici."

"Hayır sevimli." yataktan inmeden önce söylediğim bu şeyle bu sefer de mora dönmüştü. Itiraz etmesine fırsat vermeden kucaklayıp tekerlekli sandalyeye oturttuğumda utançgaç bi halde parmaklarıyla oynuyordu. Son zamanlarda fazla halsiz düştüğü için yürümekte zorluk çekiyordu.

Dış kapıya geldiğimiz zaman güvenlik görevlileri önümüze durmuştu.

"İzin aldınız mı?" Kyungsoo merakla kafasını kaldırırken kaşlarımı çatarak adama döndüm.

"Neden izin almalıyız?"

"Dışarı çıkması için müdüreden izin almalısınız." sinirle iç çekip eğilerek Kyungsoo'ya döndüm.

"Hemen geleceğim tamam mı? Sakın buradan ayrılma." kafasıyla onaylayınca müdürenin odasına yöneldim. Kapıyı tıklatıp içeri girdiğimde kafasını dosyadan kaldırıp bana döndü.

"Efendim, Kyungsoo'yu bir yere götürmek istiyorum." sandalyesinde dik bi hale geçip içini çekti.

"Kyungsoo'nun durumu son zamanlarda iyi değil. Dışarı çıkmasına izin verebileceğimi sanmıyorum Bay Kim." durumunun kötüye gittiğini ben de biliyordum. Canımı yakan bu durumu her ne kadar görmezden gelmeye çalışırsam çalışayım insanlar bana bunu hatırlatmak için görevlendirilmişti sanki.

"Kyungsoo'nun durumunun farkındayım efendim. Sadece 1-2 saatlik. Sonra geri getireceğim." kafasını olumsuz yönde sallarken bana hiç yardımcı olmuyordu.

"Izin veremem diyorum, neden anlamıyorsunuz. Dışarıda durumu daha da kötüye gidebilir."

"Ben yanında ol-"

"Dışarıdaki yağmuru gördün mü? Bardaktan boşalırcasına yağıyor." dışarıdan gelen sesle cama koştum. Şiddetli yağmurun altında kalan figürü gördüğüm zaman kendimi öldürmek istedim. Hiçbir şey söylemeden dışarı çıkarak dışarıda bıraktığım Kyungsoo'nun yanına koştum. Yağmurun altında titreyen bedeni gördüğümde kendimden nefret etme aşamasına gelmiştim bile.

"Sırf sana burda bekle dediğim için bu yağmurda bekleyecek kadar geri zekalı mısın Kyungsoo?" diye bağırdım hırkamı giydirirken. Soğuktan dudakları titrerken hiç cevap vermedi. Ayağa kalkıp sandalyeyi ittiğimde hareket etmemişti. Yere eğilip baktığımda tekerleğin ızgara deliğine girdiğini gördüm. Kendime ettiğim bedduaların haddi hesabı belli değildi. "Özür dilerim, özür dilerim, özür dilerim." diye tekrarladım sarılırken "Geri zekalının tekiyim." daha fazla yağmurun altında kalmasın diye tekerlekli sandalyeyi boşverip kucağıma aldım. Kolları boynuma dolanırken başını göğsüme yasladı. Odaya girip ıslak kıyafetlerine aldırmadan yatağa yatırdım. Yeni kıyafetler bulup giydirirken kendi geri zekalılığıma ağlıyordum.

"Jongin..." dedi ben ıslak kazağını çıkarırken.

"Çok üzgünüm Kyungsoo." dedim kazağı tamamem çıkarıp. "Geri zekalının tekiyim." yeni kazağı giydirirken söyledim. Bütün kıyafetlerini değiştidegistirdikten sonra tam geri çıkacakken avuçlarıyla yüzümü tuttu. Yüzünü yüzüme yaklaştırırken nefesimi tutmuştum. Dudakları dudaklarıma okunduğunda ölmek üzereydim.

"Sorun değil." dedi gözlerimin içine sevgiyle bakarken "Geri zekalının tekisin ama ben zaten geri zekalı Jongin'e aşık oldum." dudaklarım dudaklarını tekrar bulmuşken bu sefer daha uzun süre bir arada kalmışlardı. Şehvetten çok uzak, tamamen şevkat kokan bi öpücüktü.

"Seni seviyorum Kyungsoo." dedim daha fazla içimde tutamayıp. "Seni çok fazla seviyorum." eliyle ıslak saçlarımı karıştırıp gülümsedi.

"Ben de seni seviyorum ama daha fazla ıslak durursan hastalanacaksın." uzun zaman sonra ilk defa bu kadar mutluyken eve gitmek üzere dışarı çıktım.

LITTLE PRIENCE √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin