Part 1

3.8K 252 12
                                    

Ölen abimin ardından gerçekten çökmüştüm. Hayatta sahip olduğu tek kişiydi. Ne annem ne babam, sadece abime sahiptim ama o da ellerimden uçup gitmişti. Cenazenin üstünden 2 ay geçmişti ama ben hala toparlanamamıştım. Abimin 'ben her zaman yanındayım Jongin' diyişi zihnimde yankılanırken öyle bir dalmıştım ki arabanın sarsılmasıyla kendime geldim. Çok güzel! Alışveriş merkezinin otoparkındaydım ve arabayı bir şeye çarpmıştım. Arabadan inip çarptığım araca bakınca "Tanrım!" diye çığlığa benzer boğuk bi sesle inledim. Arabanın kaportasını göçertmiştim.

"Sanırım poposu hasar görmüş." birden yanımdan gelen sesle irkildim. Sesin geldiği yöne bakınca kısa boylu, koca gözlü bi çocukla karşılaştım. Gri bir eşofman altı, beyaz tshirtüyle alışverişe değil pijama partisine gelmiş gibi bi havası vardı.

"Popon hasar mı gördü?" dedim hayretle. Büyük gözlü çocuğun dolgun dudaklarından melodik bi kahkaha yükseldi.

"Hayır aptal, arabanın poposu hasar görmüş" onun yüzündeki gülümseme silinmemişken benim kaşlarım hala çatıktı.

"AMAN TANRIM!" gelen çırtlak sese döndüğümde patlak gözlü çocuk gibi kısa boylu biri görüş alanıma girmişti. Koca gözlü çocuğun saçları açık kahve tonlarındayken karşımdaki çocuk simsiyah saçlara sahipti. Gözlerine çektiği eyeliner sert bi ifade kazandırmasına rağmen hala çocuksu bi havası vardı. "Kyungsoo sen arabanın içindeydin, iyi misin?" arabadan önce patlak gözlü çocukla ilgilenmesi bana tekrar abimi hazırlatmıştı. Abim de her ne olursa olsun ilk önce benim iyiliğimi önemserdi.

"İyiyim merak etme." demesine rağmen siyah saçlı olan diğerini sarmalamıştı.

"Faturayı bana yollarsınız." karşımdaki sevgi gösterisine daha fazla katlanamayacağımı anladığım zaman söyledim. Siyahlı olan sinirli bi ifadeyle bana dönerken diğeri sakinleştirmek ister gibi kolundan tuttu.

"Yolda birine çarpsan eline para tutuşturup 'hastane masrafın' diyip gidersin de sen. Öncelikle bizi hastaneye götüreceksin manyak herif, Kyungsoo arka koltukta oturuyordu!" laf dalaşına giremeyeceğimi anladığım için sustum.

"Hyung ben iyi-"

"KAPA ÇENENİ KYUNGSOO!"

○○○

"Kazadan kaynaklı herhangi bir sorun gözükmüyor."

"Bakın, sorun yokmuş. Ben artık gidebilirim." sadece lanet olası evime giderek 1-2 şişe daha bir şeyler içip abim için ağlamak istiyordum.

"Önce bizi eve bırakacaksın. Ondan sonra evet tabii, cehenneme bile gidebilirsin." isminin Baekhyun olduğunu öğrendiğim siyahlı çocuk ismi Kyungsoo olana yataktan kalkması için yardım ederken söyledi. Pekala, arabaları yoktu öyle değil mi? Bunu da kabul edebilirdim.

"Adres?" dedim arkadaki ikiliye. Kyungsoo pek konuşkan olmadığı -belki de diğerinden fırsat kalmıyordu- için cevabı diğerinin vereceğini düşünüyordum. Oysa koca gözlü olan arka koltuktan eğilip navigatöre adresi girmeyi seçmişti. Geri çıkmadan önce yüzünü bana döndürüp kocaman gülümsedi. Ben şaşkın bi ifadeye bürünürken o çoktan yerine kurulmuştu. Bütün manyaklar beni mi bulur?!

Sessiz geçen yolculuğun ardından tam evlerinin önünde durmuşken patlak göz "Numaranı ver." dedi. Tam ağzımı açıp itiraz edecekken diğeri "Faturayı sana göndereceğimiz için gerekli. Adresin de lazım." diyerek sesimi kesti. Arabanın önüne uzanıp kartvizitimden birini alıp Baekhyun denen herife uzattım. Diğer çocuğa vermek istememiştim.

Siyahlı olan eve önce giren olmuştu. Diğeri de "Görüşürüz" diyip koşarak gitmişti.

"HAYIR GÖRÜŞMEYİZ!" diye bağırsam da beni duymadıklarını biliyordum. İçimden gelen bir ses tekrar görüşeceğimizi söylüyordu.

LITTLE PRIENCE √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin