YENİ EV

19 6 4
                                    

         Annem "Sezginnnn!" diye  bağırdı. Ama hâlâ cevap yoktu. Telaşla ben ablam annem kapıyı zorlayanın kim olduğunu anlamak için bu sefer de annem kapıyı yumruklamaya başlamıştı. Annemi ilk kez böyle görmüştük. Ama çok korkuyorduk, kapının arkasında ki kimdi. Annem tekrar bağırdı. "Kimsin sen"  sanki kapının arkasından gelen ses uykudan yeni uyanmıştı, " burası benim evim, asıl siz kimsiniz" dediğin de anlamıştık, gelen ses ev sahibimiz Seyfi amcaya aitti. "Seyfi amca bi altta in" demişti annem, "Tamam" dedikten sonra baktık evine girmişti.

Sabah annem babam gelmeden önce Esra'nın öğretmenini aramıştı. Annem "hocam dün Seyfi amca kapıya geldi ve nereye geldiğini hatırlamıyor gibiydi, inşallah bi rahatsızlığı yoktur biz anlayamadık. Eşim de evde yoktu" demişti. Songül hanım "çok mahcubum size karşı en başta söylemem gerekiyordu babamın rahatsızlığı var" annem de "öyle şey olur mu? Hocam boşluğunuza gelmiştir" dedikten sonra telefonu kapatıp bize açıklama yapmıştı. "Seyfi amca hastaymış, bize söylemeyi unutmuşu. Ablam hemen atılarak "ne hastasıymış" diye sordu. Annem de  "Alzheimer" hastasıymış. Geceleri nereye gittiğini bilmeden evden çıkıyormuş" ablam biraz korkmuştu. " Eee ne olacak peki" demişti. Annem "bunu babana nasıl açıklayacağız ben onu düşünüyorum" demişti.

Babam bunu duyduğunda çok tepki vereceği kesindi. Kahvaltı hazırlamaya başlamıştık. Babamın gelmesine az kalmıştı. Kahvaltıyı hazırladık her şey tamamdı. Babamın istediği gibi "tereyağı, bal, kaymak, tahin pekmez, peynir, yumurta, patates kızartması" hepsi hazırdı. Kahvaltı hazırlarken hep aklımda Ertuğ vardı. Acaba nasıl kahvaltı yapar, babam gibi böyle dolu dolu mu yoksa, kahvaltı etmeden mi giderdi işe, hafif ayva göbeği olduğuna göre bence yemek yemeyi seviyordu. Ertuğ ne isterse yapardım ben, ayy bende ya sanki 15 yaşında değil de 25 yaşındayım neler düşünüyorum böyle babam bizi bırak evlendirmeyi, hayalini kurmayı elinden gelse sandığa kitler kimseye göstermezdi. Babam çok sahiplenici, aşırı tutucu bir adam, bir anda kulağımda sesi yankılandı. "İlk tuttuğunuz el eşinizin eli olsun, başınız her zaman önde yürüyün, kimse sizin arkanızdan laf söyleyemesin" babama ben desem ki biri var seviyorum beni ne yapardı bilmiyorum. Ama çok büyük tepki vereceği kesindi.

Ertuğ gülüşünü özledim be adam tatlı tatlı bakmanı, sesini yada sessizliğini zaten gözlerimiz birbirine değdiği zaman konuşuyordu. Allah'ım neler düşünüyorum öyle daha onun benden haberi yok, haberi olmasına gerek mi var? Ben seviyorum yeter! Bak yine aklıma geldi annesi "Ertuğ'u  da evlendirsek" demişti. Bakalım Ertuğ evlenmek istiyor mu? Yada beni mi al desem? Yok daha neler babam duysa böyle düşündüğümü "babanın parası az mı geldi" derdi.

Annemin bana seslenmesiyle kapıldığım hayallerden uyanmıştım. "İlara kızım kime gülüyorsun, ben gerginim sen durmuş sırıtıyorsun, bakalım baban gelince de gülebilecek misin? Kapı çaldı kapıyı açın" demişti.

Babam geldi, kahvaltısını yaptı, annem "Esra hadi sen dışarı çık" dedi. Babam anlamıştı bir şeyin olduğunu ve sakince anneme "Evet hayatım seni dinliyorum" demişti. Annem dün gece olan biteni anlatmıştı. Babam çok sinirlenmiş, bağırıp çağırıyordu, " Ne demek kapıya geldi! Hastaysa hasta banane neden baştan söylememiş, ben ona göre karar verirdim. Hemen taşınmazdık. Ben vardiyalı çalışıyorum benim aklım evde kalacak ben nasıl rahat işe gelip gidicem" bütün söylenenleri sadece biz değil bütün mahalle dinliyordu. Babam o kadar çok bağırıyordu ki ablam ve ben mutfaktan çıkmıştık. Annem sakinleştirmeye çalışıyordu ama babam onu duymamıştı. Annem "Sezgin rezil olacağız bağırma" dedikçe babam inadına daha çok bağırıyordu. Babam o öfkeyle "hemen ev bulup taşınacağız, bu böyle olmaz" o yakıcı cümle benim dengemi bozmuştu.

Ne olacak şimdi burdan gidersek ben Ertuğ' suz ne yapacağım. Ertuğ olmadan olmazdı. Yapamazdım, nefes alamazdım, elim, kolum, kalbim, fikrim, zikrim hep Ertuğ Ertuğ diyordu.

ELLİ BEŞ GÜNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin