Anlaşmalar tür liderleri arasında imzalanmıştı ve dağılmaya hazırlanıyorduk. Jongho'nun yanında gelen çocuğun kafası hâlâ garip gibiydi. Seonghwa ve Hongjoong yardımcılarını aramaya çıkmışlardı, Jongho da anlaşmaları dosyalıyordu.
Yardımcısı dışarı ilerlediğinde Yeosang'a döndüm.
"Sen Jongho'ya yardım et." kafasını sallayıp hemen dağınık duran kağıtları halletmeye başladı.
Yunho denen çocuğun peşinden dışarıya çıktım, duvarın kenarında oturmuş ileriye bakıyordu.
"Olaylar sana fazla geldiyse yardımcı olabilirim savunmasız insan." elimi cebime atıp peri tozu kapsülleri çıkarttım. Ona uzattığımda avel avel elime bakınca gülüp 1 tanesini ağzıma attım.
"Savunmasız insan demen hiç yardım olmadı biliyor musun?" yanına oturup sırıttım.
"Merak etme ne kadar savunmasız olursan ol buradakiler sana zarar vermez." kafasını bana çevirip duvara yasladı.
"Nasıl bu kadar eminsin?" bende kafamı ona çevirip dibine girdim.
"Çünkü zarar görmene izin vermem. Ama birkaç şeker atmana bir şey demeyebilirim. İstemediğine emin misin?"
"Annem yabancılardan bir şeyler almamamı söylerdi hep, olmaz." avel avel suratına ciddi mi diye baktım. Cevabın kesinlikle negatif olmasını beklerdim ama bu çocuk gerçekten söylediğinde ciddi... Gülmeye başladığımda kaşları çatıldı.
"Ne gülüyorsun be!"
"Annen mi söyledi? Kaç yaşındasın sen? 6?" dudakları aşağıya büzüldü.
"Sanane!" gerçekten çocuk gibi... Birazdan ağlayacak... Şirket hayatında nasıl ayakta kalmış bu?
"Sana şirkette çok iş veriyorlar mı?"
"Önceden veriyorlardı ama şimdi Jongho-shi'nin yanındayım, bu yüzden veremiyorlar."
"Ne karşılığında iş yapıyordun? Şeker mi?" kaşları daha fazla çatıldı.
"Sanane be!" cebimden sigara tabakamı çıkarıp bir tane dudaklarım arasına koydum, ona da içmeyeceğini düşünsem de uzattım. Beni şaşırtmayıp almamıştı.
Sigarayı yaktığım gibi havayı eliyle dağıtmaya çalışınca, bir nefes daha alıp yeni yaktığım sigarayı söndürdüm. Bunu fark etse de bir şey söylemeden oturmaya devam etti.
"Yunho! İşimiz bitti gidiyoruz."
"Geliyorum!" ayaklandığında bileğini tuttum. Ne var anlamında beni süzüyordu. Bende ayağa kalkıp boynuna bir öpücük bıraktım. Geri çekildiğimde istemsiz sırıtıyordum.
"Sana ben şeker alırım, insanların işlerini böyle küçük bedellerle yapma." göz devirip bileğini elimden kurtardı ve Jongho'nun yanına gitti.
"Üzgünüm efendim bir dahakine daha sakin olacağım. Belgeleri şirkette ben düzenlerim." tam bir karıncasın Yunho. Kral olmaya layıkken soytarıyı oynuyorsun.
Toplantı alanından en son Yeosang çıktı.
"Gecenin bir vakti olmak zorunda mı bu toplantılar?"
"Vampirlerde olduğu için sayılır." göz devirip arka cebime uzandı ve tabakayı aldı. Sigarasını yaktığında 1 nefes çekip konuştu.
"Güneş altında sadece güçlerini kaybediyorlar, ölmüyorlar ya! Çok can sıkıcılar, perilerin gündüz gezen bir tür olduğunu herkes biliyor."
"Sakin ol Sang. Yine de içlerinde en savunmasız tür biziz." ciddi misin der gibi baktı ve güldü.
"Aptal falan mısın? Peri tozu sende kafa mı yaptı? Vampir hipnozundan etkilenmeyen tek türüz farkında mısın? Kurtların bizden tek üstün yanı ise kılları. Bizim ilaçlarımız olmasa bırak dışarıya çıkmayı yaşayamazlar bile. Vampirlerin insanları hâlâ katletmemesinin sebebi biziz. Sinirlerimi bozuyorsun Mingi sus." sakin ol kovboy bu ne hız?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Dark Night | Seongjoong +18
FantasyTüm doğaüstülerin birbirinden nefret etmesinin mümkün olduğu varsayılan bu dünyada, ya türler birbirine aşık olursa? Sürüleri ve toplulukları yüzyıllardır savaş içinde olan türler ve dönem yöneticileri sahip olmamaları gereken duyguları birbirlerin...