17-ODUN (lar)

44 6 2
                                    

Multimedya:Frank

z yaşlarmı saklamak için kapşonumun kollarını yanaklarımda gezdirdim. Sahi o kadar ağladıktan sonra kırmızı bir burun ve iki gözü saklamak bu kadar kolay olamazdı değil mi?

"Frank senin burada ne işin var?"

Bir de Counter'ın sapık kardeşi çıktı karşıma. Bu halime aldırmamasını umarak yüzüme sahte bir gülümseme ekleyerek ona baktım.

Parmaklarıyla çenemi kavradığında ne yapmaya çalıştığını merak etmiştim. Yüzümü yüzüne yaklaştırdığında "Ağladın mı sen?" sesi azarlayıcı bir şekilde çıkmıştı.

Kafamı ellerinin arasından kurtararak gözlerimi yuvasına ekmek kırıntıları taşıyan karıncalara diktim . (karanlıkta o ayrı bi mesele ama o bi şitt) küçükken de annemle bunu ara sıra yapardık. Karıncalar bana huzur veriyor. Yiyeceğini taşımakta zorluk çeken karıncayı arkasından iterek yardım etmeye çalıştığımda benden korkup kaçtıkları zaman o hızlı kaçışlarını keyifle izlerdim. Çocukluk iste SALAKTIM.

"Miley!" Frak'in sesi düşüncelerimden sıyrılmak için yetmişti.

"E-efendim"

"Bir soru sormuştum ve cevabını aldım."

Cevap vermeye gerek duymadım. Ağladığımı anlayamıyacak kadar salak değildi.
"Peki ağlamanın sebebi ne?"

Normal şartlarda Frank gibi bir boş boğaza anlatmazdım. Fakat sesinde ki samimiyete güvenmek istiyordum. Artık bunu içimde tutmak benim için çok zordu.

Babamın hergün suratıma nefretle bakması , beni sürekli suçlamasını kaldıramıyordum.

Peki ya gerçektende Frank'e güvene bilir miydim? Kafamı kaldırdığımda tekrar göz göze geldik. "Bana güvene bilirsin." dedi

FARANKin ağzından

Miley yaşadığı haksızlığı acıyı anlattığında o an ona karşı içinde bir sevgi belirdi. Onu kollarımın arsına aldım. Hıçkırıklarını saklamaya çalışsa da bunu beceremiyordu.

O ağladıkça içimden bir şeylerin kopup gittiğini hisedebiliyordum. Neden onu suçluyorlardı ki ? Hangi vicdan küçücük bi çocuğa annen senin yüzünden öldü derdi ki?

Hangi baba kızını bu kadar ağlatmayı başarabilir di ki.?

"Geçecek güzelim.." sessizce fısıldamıştım. Birazdan rahatlayacağına adım gibi eminim. Hep böyle olmaz mıydı? Dakikalar sonra kafasını göğsümden kaldırdı.

"Teşekkür ederim." dedi sesi ağladığı için boğuk çıkmıştı. Küçük bir kız çocuğunu anımsatıyordu. O masumdu o yüzden onu koruyacaktım. Bundan sonra yanında abisi olacaktı. Hem yenge sayılırdı Counter'ın ona bakışlarını gördüm. Ağlamasına izin vermeyecektim.

Babasına da küçük (!) bir uyarıda bulunmam gerektiğini kafama yazdım. Yüzüme gülümseme ekleyerek " Hadi seni eve bırakayım uyu biraz. Dinlenmeye ihtiyacın var. Şu haline bak çok kötü görünüyorsun. "

Hafif bir kahkaha attığımda onun da dudaklarının yukarı kıvrıldığını gördüm. İste bu güzeldi. Onu gülerken görmek beni de mutlu ediyor sanırım.

Kolumu hafif cimciklediğinde ellerimi saçlarının arsına sokarak karıştırmaya başladım. O ise elimden kurtulmak için çığlık atıyordu. Ben ise kahkahalarla gülüyordum.

Miley'nin çığlıkları benim ise kahkahalarım parka yayılıyordu.

"Mileyy!!"

Mileynin Ağzından

"Counter!!" kaşlarını çatmış bir şekilde bize bakan Counter ile karşılaşmayı beklemiyordum.

"Söz vermiştin..." diye fısıldadı Frank'e eğer etrefta bi baykuş sesi ya da herangi bir ses olsaydı Counter'ın duyamayacağıma eminim.

"Counter bak ben...." dedi Frank.

"Lanet olsun!! yine aynı şeyi yapıyorsun yine elimdekini alıyorsun" dedi Counter ve yanındaki banka bir tekme vurdu. Bank karşıdaki ağaca çarptı ve kırıldı. Counter gerçekten çok sinirli görünüyordu.

"Counter saçmalama benim birşey yaptığım yo-"

"Kes sesini her zaman aynı şey bu zamana kadar elimde ne varsa aldın. Onu da benden almıştım şimdi de Miley'i alıyorsun!!" dedi

Arkasını döndü yürümeye başladı.

" Her zaman hiç dinlemeden git zaten. Bu zamana kadar hep aynı şeyi yaptın. " oda arkasını döndü ve yürümeye başladı. Ve karanlıkta kayboldu. Beni sap gibi ortada bıraktılar. Bildiğimiz sap gibi ortada kaldım. Ben de eve dönmeye karar verdim. Eve geldiğimde herkes uyuyordu. Beni aramaya bile gelmemişlerdi. Ne aile ama!!!

Odama çıktım ve üzerimi değiştirmeden yatağa atladım. Uykumun gelmesini beklerken. Düşünmeye başladım. Frank'e olayları anlattıktan sonra açıkçası kendimi rahatlamış hissediyorum. Gerçekten iyi bir dinleyiciydi.

Peki ya tartışıp sonra beni ortada bırakmalarına ne demeli. İnsan bir evine bırakayım kız başına bu saatte burada kalma falan der. Ama nerdeee..

Counter tartışmada neyi kast etmişti ? Frank onun elinden neyi almıştı? Peki ya Mileyi'de al derken neyi kast ediyordu? Beynimde dolanan soruları umursamayarak tavanla bakışmaya devam ettim.

Bir anda tekrar Counter aklıma geldi. Acaba ne yapmıştı? Giderken baya sinirli görünüyordu. Telefonu -ki varlığını ayda bir hatırlarım- elime aldım ve Counter'ı aradım.

Telefon kendini telesekretere bağladı. Bende mesaj bırakmadan kapattım. Acaba dışarı çıkıp onu arasam mı? Yok canım o benim neyim oluyor ki? Bir süre -ki burada tam 3 saatten bahsediyorum.- tavanı izledikten sonra kendimi uykunun kollarına bıraktım.

*******

"Hadi Mileeey! Uyaan okul diyorum devamsızlık diyorum gırtlağa dayanmış diyorum Mileeeeey!!!"

Harika(!) sabah sabah kardeşimin sesi ve pencereden giren soğuk havayla uyandım. Valence başımda dikilmiş son ses bağırıyordu. Kafamın altındaki yastığı kafasına attıktan sonra o karşı atağa geçmeden kendimi lavaboya attım.

Bir saat boyunca saçımla uğraştıktan sonra üstümü değiştirip çantamı kaptığım gibi aşağıya koştum. Çantanın içinde kalem olduğuna bile emin değildim ya, hadi neyse. Kahvaltı yapmadan evden çıktım. Babamın yüzünü görmek istemiyordum çünkü. Kulaklıklarımı takıp şarkı dinlemeye başladım. Ayakkabımın bağcıkları çözüktü ama bağlamak için durmaya üşeniyorum.

Her adımımda bir sağa bir sola hareket ediyorlardı. Bende onları izliyordum. Bir anda direğe çarpıp yere düştüm. Ayağa kalktığımda bunun bir direk değil yeşil gözlü bir odun -ki dün gece beni ortada bıraktığı için o bir odun- ile çarpıştığımı fark ettim.

"Frank!"

EVET BİR BÖLÜMÜN DAHA SONUNA GELDİK VOTELERİNİZİ VE BEĞENİLERİNİZİ EN ÇOKTA YORUMLARINIZI BEKLİYORUZ :))

BAŞLANGIÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin