XIII

26 2 7
                                    

Bir gün evden çıkıp ofise doğru giderken dilenci bir çocukla karşılaştım. Sigaramı yakmış yoldan geçenleri izleyerek yürüyordum. O aylarda yeni bir araba modeli çıkmıştı. O yüzden yolda binen birisine rastlarım diye aklımda fikirler geçiyordu. Bende arabamı yeniletebilirdim aslında. Ofisteki işimden çok kazanıyordum. Ben bunları düşünürken çocuğun biri usulca bana yaklaştı. Yemek alabilmek için benden para istemişti:

"Ağabey, şu köşedeki çorbacıdan yemek alacam. Bana para verebilir misiniz?"

"Olmaz, para veremem." Dedim ve yürümeye devam ettim. Çocuk da arkamdan ısrar etmeye devam etti.

"Ağabey! N'olur ağabey." Sonra aniden şu şekilde bağırdı.

"Hepiniz aynısınız! Benim param olsaydı herkese çorba alırdım! Hepinize yemek alırdım!"

Çocuk bunları söyleyince bir an duraksadım. Cebimi yokladım. Yeni bir sigara daha çıkarıp yaktım ve yoluma devam ettim. Ofise girince Ahmet Bey beni karşıladı.

"Zeki, hoş geldin oğlum. Bende seni bekliyordum. Gel benimle, ofisimde konuşalım." Birlikte ofisim dediği yere geçtik. Oturdum.

"Sigara içer misin Zeki?" Kafamı olumlu şekilde salladım ve bana uzattığı paketten bir dal aldım. Ateşi de Ahmet Bey yaktı. Aslında biraz şaşırmıştım. Normalden biraz daha tuhaf davranıyordu. Televizyonu hep açık olurdu. Saçma şeylere bakardı ama bu sefer kapatmıştı. Belki de ofisteki bu sessizlik beni şüpheli yapmıştı. Birazcık karşılıklı oturduktan sonra nihayet konuşmaya başladı.

"Zeki, bu hafta sonu önemli bir toplantı var. Senin de gelmeni istiyorum. Ana şirketten yetkililer de gelecekler. Her zamanki gibi birlikte genel durumlar hakkında konuşacağız. Sende dosyalarla ilgilenirsin, yanımda durursun. Olur mu?"

"Olur tamam. Gelirim. Peki? Ceren Hanım neden sizinle gelmiyor? Genellikle o giderdi sizinle."

"Onu boş ver şimdi. Evlendiği için yakında ofisten ayrılır. Doğru düzgün iş yapmıyor son zamanlar. Ben senin için diyorum. Bu işleri öğrenmen gerekiyor. Diğer yöneticilerle tanışman, senin için daha iyi olur."

Bu konuda haklıydı ve o zamanlar benim aklıma hiç gelmemişti. Belli ki Ahmet Bey emekli olmak istiyordu ve yerine geçecek birisini arıyorlardı. Ahmet Bey'de beni, bu pozisyona uygum görüyordu. En baştan beri Ahmet Bey'e daha yakın olsaydım bu işi erkenden kapardım. Oysa salak gibi üç beş enayi kandırıp paralarını almak için uğraşıyordum. Bu farkındalık bana toplantıdan sonra çarpmıştı. Gerçekten de toplantı o zamanlar beklediğimden daha iyi geçmişti.

Toplantı her zaman İstanbul'da yapılıyordu. Üç ayda bir oluyordu. Sigorta şirketinin ana kurucuları ve ortakları da yer alıyordu. Ahmet Bey'se Ankara'daki ofislerinden birinin müdürüydü sadece. Toplantı yerine kadar uçakla yolculuk yaptık. O zamana kadar hiç uçağa binmemiştim. Terminal çok kalabalıktı. Yanımda çok fazla eşya almamıştım. Ahmet Bey'de gergindi. Normalden daha az konuşuyordu. Geçenlerde Fenerbahçe yine bir maç oynamıştı ama bu konu hakkında hiç konuşmamıştı. Aslında Ahmet Bey beni önceden birkaç toplantıya daha götürmüştü. Ama bunlar Ankara içinde oluyordu ve sadece Ankara'daki birkaç ufak ofis ve müdürleri katılıyordu. Genelde bu kadar heyecanlı ve büyük bir olay olmuyordu. Sakin geçiyordu. İşte o zamanlarda Ahmet Bey'in futbol hakkındaki detaylı yorumlarını bolca dinlemek zorunda kalıyordum.

İstanbul'a daha önceden birkaç kez gelmiştim. Bu şehri ve manzaralarını çok seviyordum. Ankara kadar sıkıcı değildi. Rıdvan ve Yaman'la birlikte gidiyorduk ara sıra. Gençken de amcamın yanına kalmaya giderdim. Bu şehri tam bilmiyorum açıkçası. Belki de denizi sevdiğim için bana hep güzel gelmişti. Onun dışında nereye gidersem gideyim pek farklı veya özel hissetmedim hiçbir zaman.

Havaalanında hemen bir taksiye atlayıp kalacağımız otele doğru yola çıktık. Eminönü taraflarındaki bir oteldi. Süleymaniye Hamamı'nın biraz ilerisinde kalıyordu. Birçok küçük iş yerinin olduğu, dar bir sokak vardı. İstanbul Müftülüğü binasına yakındı bu sokak. Bu banin yanından geçmek bana ilginç bir duygu vermişti. Mimarisi çok güzeldi ve ilk görüşte insanı büyülüyordu. Ama yanlış ve tekinsiz bir şeyler vardı bu binada. Aynı İstanbul'un küçük bir yansıması gibiydi. Kocaman tahta bir girişi vardı. Heybetli bir duruş. Ama aynı zamanda bu duvarların arkasında bir hoşnutsuzluk yatıyordu. Duyduğuma göre çok önceden 16. Yüzyılda yeniçeri ağalarına ait bir saraymış burası. Elimde valizlerle yanından geçerken tek düşündüğüm şey şuydu: bu kadar iyi bir mimariyi hem zarafeti hem de güçlü bir duruşu olan bu binanın içerisinde ne tür olaylar döndü acaba? Birilerinin öldürülme emirleri konuşuldu mu? Başkaları haksızlığa uğratıldı mı? Çıkarcı fikirlerle insanlar birbirlerine yanaştı mı? Bu küçük taştan sarayda ne tür insanlar yaşadı? Onlar da benim gibi halkı kandırıyor muydu? Zenginlik ve tahtını koruma hissi insana neler yaptırıyordu? Küçük İstanbul. Bu bina benim için hem güzelliği hem de geceleri yalnız yürürken hissedebileceğiniz o korkuyu temsil ediyordu. Sadece İstanbul'u değil daha fazlasını bulmuştum bu binada.

Uzun bir yolculuktan sonra nihayet otelimize gelmiştik. Ahmet Bey bana birkaç anısını anlatıyordu. Daha önce bu otele birkaç kez daha geldiği için içerdeki çoğu çalışanı tanıyordu. Oradaki müdürle muhabbet etmeye başladı.

"Aaa, Ahmet Bey nasılsınız? Sizi görmeyeli uzun zaman olmuştu."

"İyiyim Fevzi, sizleri sormalı? Haliniz yerinde mi? İşeriniz nasıl?"

"İyiyiz bizde Allah'a şükür. Bu yıl işleri daha çok düzene sokmaya çalışıyoruz."

"Bak Fevzi, sana kimi getirdim. Zeki, benim oğlum gibidir. Ofiste bana yardım ediyor."

Gülümseyip elimi uzattım. Ahmet Bey neden her yere gittiğimizde beni "oğlum gibidir" diye tanıtıyordu anlamıyordum cidden. Oğlu falan değildim. O adamı tanıdığım da yoktu. Belki karısıyla arasında olan bir şeydir bilmiyorum ama bana hiçbir zaman aile ortamını anlatmamıştı bu adam. Çocuğu gerçekten var mıydı yok muydu onu da bilmiyordum. Her konu hakkında gerekli gereksiz konuşmasına rağmen hem de. Bende hiç sorma gereği duymadım.

Fevzi Bey ve Ahmet Bey arlarında yarım saat kadar muhabbet ettiler. Ben yukarı valizleri yerleştirmiştim. Daha sonra terasa çıkıp biraz oturup gökyüzünü seyrettim. Sigaram bitmişti o yüzden Ahmet Bey'in paketini ödünç almıştım. Daha sonra sıkılıp aşağıya tekrar indim. Hala konuşuyorlardı.

"...işte bende dedim ki 'Ulan hep böyle yapıyorsun. Alsana şu kızı içeriye'. Gerçekten bilmiyorum, neden hep böyle davranıyor? Söylesene Ahmet benim hatam var mı bu durumda?"

"Yok Fevzi yok. Sen doğru konuşuyorsun. Kıza da yazık oluyormuş. Alışamamıştır bu durumlara, ne yapsın? En iyisi sen daha sakin ol tamam mı."

"Olurum, olurum beni bilirsin. Vicdanım el vermiyor işte. Yoksa ne hali varsa görsün ya! Bana bunları yapmaya hakkı yoktu. Kızımı da perişan ediyor."

Ahmet Bey beni görünce ayağa kalkıp seslendi:

"Zeki, dinlendin mi. Gel birlikte yemek yiyelim seninle. Ben ısmarlıyorum. Fevzi, çok iyi bir restoran önerdi."

"Olur Ahmet Bey, bende acıkmıştım zaten." Dedim.

"Ya, Fevzi. Neredeydi şu restoran. Sola dönünceydi dimi?.. Yoksa sağa mı dönecektik?.. Mavi bina demiştin doğru mu hatırlıyorum?.."

Fevzi Bey tekrardan gideceğimiz yeri tarif etti. Bende dedim ki merak etmeyin Ahmet Bey ben anladım gideceğimiz yeri. Bunu söyleyince içi rahatladı. Yoksa harita bulmak zorunda kalırdık. Ahmet Bey'in böyle tuhaf bir huyu vardı. Yapacağı şey ne ise iyice anlamak isterdi. Eğer anlamıyorsa da asla yapmaz, kolay bir şekilde vaz geçerdi.

Restoran gerçekten de hoştu. Onu hoş yapan hesabı Ahmet Bey'in ödemiş olması da olabilir. Ama İstanbul'da gittiğim en iyi yerdi. Şimdiye kadar yediğim en iyi yemeği yedim. Beyti söylemiştim. Eti o kadar sıcak, o kadar tazeydi ki. Her bir lokmada daha da lezzetli oluyordu sanki. İkramları da çok iyiydi. Yanında köy yoğurdundan yapılmış cacık vardı. Çayları çok güzel kokuyordu. Daha sonra da tatlı getirdiler. Garsonları da çok hızlıydı. O günden sonra ne zaman İstanbul'a uğrayacak olsam hep o restoranda da uğradım. Yemekleri her zaman şahaneydi. Ama ilk kez orayı keşfetmek ayrı bir duyguydu.

Yemeğimin tadını çıkarırken Ahmet Bey yine bir anısını anlatmaya başladı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 31, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

İnsan Gibi GözükenlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin