Bana söylenmek için geç kalınmış cümleler kurulacak arkamdan.
----Kapı açılıp içeri girdiğimde; önümdeki beden gelenin kim olduğuna bile bakmamış, kapıyı açıp gitmişti ve şimdi ben kapıyı arkamdan kapatmış onu takip ediyordum.
Yanına gelen zaten bir ben vardım, ben olduğumu bildiğinden hareketleri yavaş, bakışları sakindi.
Duvarları camdan oluşan 2.kattaki odaya girdiğimizde, yine bana bakmadan köşedeki koltuğa geçmişti. Anlamıyordum; sinirli miydi, kızgın mıydı veya kırgın mıydı..
Muhtemelen saydıklarımın hepsi vardı ancak kalbindeki ve aklındaki gürültüden sıkılmış olsa gerek, evin içinde hiç ses çıkarmıyordu. Onu sessizliğinden de anlayacağımı biliyor olmalıydı.
Diğer günlerin aksine dışarda yağmur vardı, camdan süzülen damlalar aynı gözlerindekilere benziyordu.
Sonunda bana bakıp, belki de içini dökmeye karar vermiş olacak ki, zarif ellerini sertçe yüzünden akan damlalara götürmüş, damlaların acımasızca ellerine bulaşmasına izin vermişti.
Odaya hâlâ sessizlik hakimdi, o konuşmadan konuşmak istemiyordum ancak ben konuşmadan o konuşacak cesareti bulamıyordu kendinde, sanki kelimeler kalbine kelepçelenmişti, onları boşluğa bırakmak için bir adıma ihtiyacı vardı.
Kalbine yük olan kelimeleri serbest bırakabilmesi için, boğazımı temizledikten sonra sessizce konuştum.
"Nasılsın, bugün?"
Yerdeki bakışları bana döndü, hareketleri bir kuşu bile ürkütmeyecek türdendi.
Yüzünde ne olduğunu anlamlandıramadığım bir ifade vardı, aynı hissettikleri gibi yüzü de karmakarışıktı.
"Sinirli, önceki günler gibi."
"Ne düşünüyorsun?"
"Ne düşündüğümü bilmiyorum."
"Onu özlüyor musun?"
"Birinin özleminden ölünseydi eğer, onun özleminden ölmüştüm çoktan."
"Böyle söyleme, alışacaksın. Onsuz da devam edebilirsin hayatına."
Alaylı bir gülüş attı bana, ancak bu ifade çok kalmadı yüzünde. Birden acı kapladı tüm yüzünü, kalbi acıyordu.
"Şu an onsuzum, fakat artık bir hayatım var mı emin değilim."
Cevap vermedim, cevap beklemiyordu. İçinden geçenlerin bir kısmını söylemeye çalışıyordu, diline gelen çok şey vardı da kalbi izin vermiyordu biliyordum.
"Bir deniz, okyanus düşün. Ordaki bir balık yok olsa, bu okyanusun umrunda olmaz çünkü onun daha bir sürü balığı var."
Derin bir nefes. Gözlerine dolan ancak asla akmayan birkaç damla ve bakışlarına yansıyan çaresizlik.
"Şimdi beni düşün, ben okyanusum. O benim balığımdı, lakin o gittiğinde benim tek balığım değil, tüm balıklarım yok oldu. Önemli değil, o benim için ordaki balıkları toplasan olamayacağı kadar eşsizdi zaten,
Lakin, bir bak bana, kocamanım. Kendi içimde o kadar kocamanım ki, hiçbir yere sığamıyorum. Kocaman bir yalnızlığım. Balığım artık yok."
"Belki de artık okyanus değil, bir dağ olman gerekiyordur. Belki de artık balığını değil, bir kuşu araman gerekiyordur."
"Hayır, balığım kaybolmadı. Balığım yok oldu. Onu aramıyorum, geri gelmeyeceğini biliyorum. Fakat ona kızgınım. O gittikten sonra okyanus'u derin bir karanlığa, sessizliğe, yalnızlığa gömüldü. Bunu bildiğine eminim, bile bile beni terk etmesine kızgınım."
Belki ağzımdan çıkan birkaç kelimenin ona destek olacağını umdum, belki de sadece öyle olmasını istedim. Bu yüzden konuşacaktım ki, titreyen eli havaya kalktı yavaşça.
Gözüne doluşan, asla akmayacak olan dediğim damlaları birer birer süzülmeye başladı gözlerinden.
Güldü. "Bak, yalnızlığım damla damla taşıyor artık gözlerimden."
Yüzüme bakmadı, bakışları pencereden sadece bir kısmı görünen yollar ve ağaçlardaydı, dışarı bakmak onu rahatlatıyordu.
Derin bir nefes daha aldı, ben hâlâ konuşamamıştım.
"Bugün gerekenden fazla konuştum, ne dersin?"
Cevap vermedim, cevap beklediği tek bir zaman yoktu. Yavaşça ayağa kalktım, ona sarılmak istedim. Lakin bu sefer de benim cesaretim yoktu.
Gözlerinden süzülen damlalarla dışarıyı izleyen bedeni rahatsız etmeden, sessiz adımlarla geldiğim gibi çıktım evden.
Bir derin nefes de ben aldım. Buraya ne zaman gelsem, darmadağın bir hâlde çıkıyordum. Aynı onun gibi.
----
ŞİMDİ OKUDUĞUN
la blessure de mon cœur'
Fanfiction"O gün canım çok acımıştı, canım bile bana acımıştı."