Rosanna Camborne, bir kitap yazarıdır ve aklındaki karakterleri kelimelere dökmeyi planladığı sırada işler bambaşka gelişir. İlkel bir zamana ve hayal gücündeki canlıların bile ötesinde bir dünyaya geldiğinde yazmayı planladığı kötü karakter artık t...
Multimedia: Tommee Profit: Will I Make It Out Alive
İyi okumalar:*
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
-
Kendi hayatımı yazdığım romanın bu sayfasında kalbim mantığımdan bir adım önde gidiyordu. Sarıldığım beden ve göğsüne yaslandığım için hızla attığını duyabildiğim kalbin de benimle yan yana yürüdüğünü fark edebiliyordum.
Fantastik düşümden uyanmadan önce gözlerimi sımsıkı kapatıp Gölge'nin göğsüne yaslı kalmayı sürdürdüm. Yıldızların dudaklarını bükerek memnuniyetsiz bakışlarını üzerimize diktiğine emindim, onların izlemeyi sevdiği kişi başkaydı. Onlar güneş vurduğunda kendini belli eden gölgeyi değil, kendi ışıklarıyla gece karanlığında parıl parıl parlayanı seviyordu. Efendi'yi seviyordu.
Blake'in kasaba meydanında yaptıklarının izleri hâlâ üzerimdeydi, olanlardan arınamıyordum. Zihnimde bir film sahnesiymiş gibi dönüp duruyordu. Bu bahçeye Gölge'yi görmek için çıktığımı kendime itiraf ettiğimde ise çoktan ona sarılmıştım. Çünkü hikâyemin kahramanının o olması gerekiyordu, beni kurtarması gerekenin o olması gerekiyordu.
Falcon'ın o olması gerekiyordu.
Yaptığım yersizdi, ona sarılmam akıl alır bir şey değildi fakat umursayamıyordum. Yaşadıklarımın ağırlığını bir şekilde üzerimden atmam, bir yerlere saklanıp biraz soluklanmam gerekiyordu. Prenses olduğum için sürekli göz önündeydim, birçok olayın baş sahnesindeydim. Yazarken kolaydı, yaşarken oldukça zorluyordu; kendi karakterlerimi bu denli anlayacağım aklıma gelmezdi.
"Neden sen orada değildin?" dediğimde sesim yıldızların beni duymak için neredeyse yeryüzüne inmek isteyeceği kadar kısıktı. "Beni kurtaran neden sen değildin?"
İstem dışı dudaklarımdan dökülen bu sorulardan sonra sanki bir taşa çevirme büyüsü mırıldanmışım gibi Gölge'nin vücudu kaskatı kesildi, attığını hissettiğim kalbi bile durmuştu. Eldivenli elleri yavaşça belimden kaydı ve bedenimden uzaklaştı.
Yaslandığım göğsünden geri çekilip yüzüne bakmak isteyerek başımı kaldırdım. Uzun boyluydu, bu yüzden başını bana doğru eğmediği için sadece siyah peçesini görebildim. Birkaç adım daha geri gitmem gerekiyordu ama ondan uzaklaşmak da istemiyordum.
"Şeytan minaresi çalmadın."
Konuşmayacağını sandığım sırada söylediği şeyi duyunca şaşırdım. Şeytan minaresini boynuma takmamıştım çünkü Efendi'nin görmesini istemiyordum. O an yanımda bile değildi ve büyülü varlık yanımda olmasa da birinin beni kurtaracağını bildiğimi fark ettim.